Şöyle Kımıl Kımıl, Köpüklü Bişi

Korku filmlerine devam... Dün akşamımızı 2008 yılı yapımı Quarantine ile şenlendirdik. İspanyol yapımı Rec'ten kopya Quarantine'i, M. Night Shyamalan'ın yazığı Devil'i de yöneten John Erick Dowdle yönetmiş. Başrollerde Dexter'ın kızkardeşi Jennifer Carpenter var. "Exorcism  of Emily Rose"da da döktürerek beni iyi oyuncu olduğuna ikna eden Carpenter özellikle ilerleyen sahnelerdeki performansı ile filmi alıp götürüyor.



Konuya girelim azcık. Angie (J. Carpenter) bir televizyon kanalı için itfaiyecilere ilişkin bir program hazırlamaktadır. Kameraman arkadaşı (bu ifadeyi kullanmadan geçmek istemedim! Hayatta insanın karşısına çok çıkmıyor) Scott ile beraber çekim yaparlarken bir apartmandan gelen acil durum ihbarı üzerine itfaiyecilerin peşi sıra olay yerine giderler. Apartmanın girişinde apartman sakinleri ikinci katta yaşayan Bayan Espinoza'nın çığlık seslerini duyduklarını belirtir. Olay yerine itfaiyeden önce gelen polisler, itfaiyeciler ve tabii ki bizim kız kadının dairesine doğru ilerlerler. Daireye girdikleri zaman kadını kendi kendine sayıklar, ürkmüş ve bilinçsiz şekilde bulurlar. Sonrası sürpriz...



Son dönemde korku sinemasını İspanyollarlar ele geçirdi. 2000'lerin başında Uzak Doğu'nun hakimiyetinde olan alan, Uzak Doğu korku temalarının kısır döngüye girmesi ile yönünü İspanya'ya doğru çevirdi. Bugünlerde iki-üç haftada bir vizyona giren İspanyol korku filmleri önümüzdeki birkaç sene daha hakimiyetini koruyacak gibi. Amerikan sineması da tabii alışageldiği üzere bu filmleri alıp kendi metasına çevirmeyi başarıyor. Özellikle Uzak Doğu sinemasındaki filmleri - ki en başarılıları Ring, Grudge ve Dark Water'dır- orjinallerinden daha başarılı bir şekilde uyarlamayı başarmıştı. Ancakkkk, sanırsam İspanyol filmlerinde bunu yapamayacak. Rec'i izlemedim. O yüzden bu versiyonu başarılı olmuş ya da olmamış diyemem. Ama son dönemde izlediğim Julia'a Eyes, Orphanage ve adını hatırlayamadığım bir kaçı çok, çok başarılıydı. Amerikanlaştırıp filmdeki otantikliği kaybetmeleri çok olası. Yapmayın etmeyin, ama ahanda buraya yazıyorum, yapacaklar.


Bıktım ulen bu korku filmlerindeki bebe unsurundan!

Filme ilişkin görüşlerime gelirsek... 28 Days Later ve 28 Weeks Later'dan sonra biraz sönük geldi bana. O iki filmdeki korku öğesi ve sürükleyiciliği bulamadım açıkcası. Dediğim gibi belki orjinali daha başarılı bir şekilde konuyu kullanmış olabilir, ama bu film beni pek tatmin etmedi. Son dönemde dön dolaş aynı konular işlendiği için gerçek anlamda korkutucu film bulmak zor. Ancak kendinizi korkuya hazırlarsanız korkabiliyorsunuz. Yani lambalar kapalı, evde tek başına, battaniyenin altında... Gerçi o koşullarda Bülent Ersoy'u görmek bile belli bir adrenalin salgılatır!



Neyse, varsa güzel korku filmi önerileriniz bekliyorum. Malum, bizim bu korku filmi geceleri bir süre daha devam edecek gibi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Gezi Notları: Bangladeş