Kayıtlar

Ocak, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

sing me

Resim
Biraz da şarkı... Mark Ronson - Stop Me Wilco - How to Fight Loneliness Razorlight - Wire to Wire The Ting Tings - We Walk  İyi dinlemeler...

Bir Tuhaf Film

Resim
Nedensiz yere, anlamsız bir vakitte sizin de aklınıza düşen şeyler olur mu? Şimdi nerden çıktı bu dersiniz? Bana geçen işte böyle oldu. Durup dururken ben "Le Divorce"u izlememiştim dedim. Hani izlemem gerekiyordu da ben mi atlamıştım, yoo. Çıktığı dönem fragmanı izlemiş, kritikleri okumuş, izlememenin daha doğru olduğuna karar vermiştim. Ama niyeyse işte birden aklıma düştü. Dün de izledim. Filmle ilgili görüşümü özetlemem gerekirse, tuhaf bir film bu şeklinde olacaktır. Kötü mü? Değil sonuna kadar izledim. Ama iyi mi? O da değil. Tek bulduğum tanım, tuhaf. Filmi Howard's End, Remains od the Day, Golden Bowl gibi duygusal/dram filmleri hayata geçiren James Ivory yönetmiş. 2003 yapımı filmin başrollerinde Kate Hudson, Naomi Watts, Melvil Poupaud, Thierry Lhermitte var. Ayrıca yan rollerden birinde hoş sürpriz olarak karşımıza Glenn Close çıkıyor. Hemen şunu söylemeden geçmeyeyim, Glenn Close'un dünya üzerinde en güzel çıktığı film bu olsa gerek! Kısaca film

Hangi Ses?

Acun production'lar pek ilgimi çekmez. O Ses Türkiye de çekmemişti başta. Bi pazar günü rastladık. Jüri üyeleri ile dalga geçerek izlemeye başladık. Öyle böyle derken, birden her hafta takip eder olduk. Hayırlısı diyip çok üstünde durmamak lazım. Neyse efenim, izleyen bilir son dönemde kıran kırana bir mücadelenin yaşandığı bir sürece girildi yarışmada. O mu gider, bu mu gider, ama o favori derken abidik gubidik şeyler olmaya başladı (yarışmayı fazla ciddiye alan izleyici!). Jüri üyeleri üzerinden gidelim. Hadise... Öncelike kendisinden başliyim. Bir, canlı performans yapmamalı. Sesi kendi yarışmacılarından bile daha zayıf çıkıyor. İki, o kısa kıyafetleri giymemeli. Üç, hadi giydin ya diyet yap ya da kendini Beyonce zannedip o tuhaf hareketlerle "tanımlanamayan yürüyen cisimlerini" yani o kalın, tuhaf bacaklarını gözümüze sokma. Hele dün gece... Neydi o? Yapma canım kardeşim, etme. Gelelim yarışmacılarına. Halkımız sarışın gacıyı sever. Adı nedir bilmem, vasat sesli,

Tatilin Dayanılmaz Hafifliği

Resim
Yarın benim için tatil olduğundan uzun haftasonu öncesi üzerime üşüşen rehavete eşlik etsin diye bazı şarkılar seçtim. Bakalım sizi de başka başka ruh haline sürükleyecek mi bu şarkılar... Pink Martini - La Soledad Mireille Mathieu - Une Histoire d'Amour Charles Aznavour - C'est fini Mecano - Hijo de la luna Alizee- Moi Lolita 

Yuvarla Gitsin Taşlar...

Resim
Hani bazı şeyler vardır beyninizin derinliklerinde örümcek ağı tutmuş anıları tetikler... Bazen bir şarkı, bazen bir koku, bazen bir eşya, bazen de bir film... Bana belli bir anıyı anımsatmamakla beraber erken teenage-çocukluk döneminin sıcaklığını yansıtan bir filmdir, Romancing the Stone. 1984 yapımı Romancing the Stone'u Robert Zemeckis yönetmiş, Michael Douglas, Kathleen Turner ve Danny DeVito da başrolleri paylaşmış. İyi ki de yapmışlar. 80'lerin müzikleri, 70lerden kalan 80'lere geçiş yapan kıyafet tarzı, egzotik mekanlar, define avı... Bir insan bir filmden daha ne bekler ki? Romantik kitaplar yazan uzlanmaz romantik (ne demekse!) Joan Wilder (K. Turner), bir gün Kolombiya'da yaşayan kız kardeşinden bir telefon alır ve daha ne olduğunu anlamadan apar topar yollara koyulur. Ev kedisi gibi uysal kahramanımız umulmadık bir yolculukta, kendisinden beklenmeyen bir başarı örneği ortaya koyarak tüm zamanların en eğlenceli filmlerinden birini hayata geçirir. Konusu

Bugün Ne İzlesem?

Resim
Altın Kürelerin belli olması ile Oscar'lar da az buçuk kendini belli etti. Eh, şimdi Oscar telaşı da bitmek üzere olduğuna göre önümüzdeki dönemde hangi filmleri izlesek? Sıralamadan bağımsız olarak başlayalım... - The Five-Year Engagement - Salmon Fishing in the Yemen - Perfect Sense - The Dictator - The Man on the Train - Young Adult Bol komedili bir liste oldu, iyi oldu. Hadi izleyelim...

That Time of Year

Resim
Yine yılın o zamanı geldi... Oscar öncesi ödül tahminlerini kızıştıran 69.Altın Küre Ödülleri dün gece California'da yapılan törenle sahiplerini buldu. Lafı uzatmadan hemen kazananlara bakalım: SİNEMA En İyi Film The Descendants ( Henüz izlemedim ) En İyi Yönetmen Martin Scorsese – Hugo ( Fragmanı dahi çekici gelmedi ) En İyi Erkek Oyuncu (Drama) George Clooney - The Descendants En İyi Kadın Oyuncu (Drama) Meryl Streep – The Iron Lady ( Merakla bekliyorum ) En İyi Film (Müzikal veya Komedi) The Artist ( Merakla bekliyorum, özellikle de köpeği ) En İyi Erkek Oyuncu (Müzikal veya Komedi) Jean Dujardin – The Artist En İyi Kadın Oyuncu (Müzikal veya Komedi) Michelle Williams – My Week with Marilyn ( Dawson's Creek'te ağlak, zırlak bi tipti ama sonrasında yaptığı işlerle eferin dedirtti ) En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer – Beginners En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Octavia Spencer – The Help En İyi Senaryo Woody Allen - Midnight in Paris En İyi Yaban

Ben Gülüyor Muyum?!

Resim
Tipik sinirlenmiş insan sözüdür "ben gülüyor muyum?!" Ancak bu sefer sinirle alakası yok yazacaklarımın. Bu aralar kafayı komedi filmleri/programlarına taktım. İzlediklerime değil de izlemediklerime daha doğrusu. Sanırım öteden beri baskı altında tutularak, gözü içi açılmayan Türk insanı "humor" denilen olayı pek bünyesinde barındıramamış, barındırdığını zanneden de ettiği lafların çoğunun patavatsızlık ya da densizlik olduğunu anlayamamış. Yani efenim genetik olarak biz "lack of humor" bir toplumuz. Biz karşımızda en ufak otorite görünce ezilip büzülmeye bayılan, karşımızdaki otorite figürü bırakın espri ile ortamı yumuşatmayı çatur çutur geçiren ya da demin dediğim gibi kendini humorous sanarak çamları deviren ve karşımıza gerçekten mizah anlayışı olan bir insan çıktığı zaman donuk bakışlarla kendisini süzen bir toplumuz. Eh tabi ki her genelleme gibi bu da istisnalarını barındırıyor. Ama durum bu, bi bakın etrafınıza! Küçüklüğümü düşünüyorum. O yıll

Efteling'lemeli de mi Saklamalı Efteling'lememeli mi de Saklamalı? (Hööö!)

Resim
Ocak 6'da yaz tatili planı yapmakta nedir arkadaşım? Yapıyorum ama :) Sınırlarımızın ötesine gidelim ama çok da öteye gitmeyelim, nereye gidelim karmaşası hakim. Her türlü hava yolu, tren yolu, otel fiyatlarını araştırıp "az zamanda çok iş başarmalı" diyorum. Şu an için kararsızım. Aklıma gelen ilk fikirlerden biri "theme park" temalı bi tatil yapmak oldu. Efenim, Hollanda'ya gidersiniz, b,r güzel Efteling, Six Flag çakarsınız, üstüne Eurodisney! Ohhh, mis... Hala da aklımda bu fikir ;) Ama biraz gelişsin bakalım. Bu arada muhtemelen çoğunluğa erişmeyen Efteling nedir ne değildir bi bakalım... Efteling Hollanda'nın tuhaf isimli şehirlerinden birinde 1952 yılında ufak bir park olarak hayata geçmiş. Seneler içinde ünü Evrupalara yayılmış, yaz vakti çoluğun çocuğun kopup kendini saatlerce ordan oraya sürüklemesine yol açacak kocaman bir parka dönüşmüştür. Tüm gün inanılmaz eğlenerek, bazen bir saat bir sırada bekleyerek bazen aynı atraction'a ikinci