Kayıtlar

Kasım, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Film incelemesi: Predestination

Resim
Genel olarak sinemasever/sinefil biriyseniz, arada bir karşınıza çıkan ve beyin yaylarınızı yakan filmler illa ki hoşunuza gidiyordur. İşte karşınızda bunlardan biri: Predestination. İzlerken bir süre sonra beyninizden cızt, cızt sesleri geliyor, kulaklardan dumanlar çıkıyor.   2014 yapımı filmin yönetmeni ve senaristi Michael + Peter Spierig (Spierig Brothers). Zaten tek kişinin yazıp yönetmesi için zorlu bir film :) Böyle gazı veriyorum, karşınızda görelilik teorisini yeniden yazmanızı gerektirecek kapasitede bir film yok tabii ki. Ama ters köşe, kenar ve üçgen konularında, "lan şimdi.. lan yoksa...." dedirtecek size. filmin uyarlandığı hikaye ise 1959'da Robert Heinlein'ın yazdığı "All You Zombies". Başrollere gelirsek karşımızda Ethan Hawke ve Sarah Snook var. IMDB puanı 7,4. Ben olsam 8,9 veriridim o ayrı.     Gelilim filmimizin konusuna... Zaman yolculuğunun mümkün olduğu bir dünyadayız. Bu dünyada da bu yolculuğu sadece belli başlı ajanl

Bu kez de bize çalsın Hayat Şarkısı

Resim
Tekrar dizi olaylarına bir el atalım. İlerleyen günlerde The Walking Dead ve Westworld incelemeleri gelecek. Ama şimdi Gezgin Baykuş'un pek dalmadığı semalara dalalım, Türk dizi dünyasına el atalım.   Konuğumuz 31. bölümünü tamamlamış Hayat Şarkısı, Kore dizisi Flames of Desire'dan uyarlanmış. Senaryosunu Mahinur Ergun'un yazdığı diziyi Cem Karcı yönetiyor. Başrollerde Burcu Biricik (Hülya), Birkan Sokullu (Kerim), Ahmet Mümtaz Taylan (Bayram), Olgun Toker (Mahir) ve Tayanç Ayaydın (Hüseyin) yer alıyor.     Kısaca konuya değinelim. Mudanya'da bir köyde çocukluk arkadaşı olan Bayram ve Salih, Bayram'ın maden işine girip zenginleşmesi ile ayrı yollara sapmışlardır. Aralarında geçmişte yaşanan bir mevzudan dolayı küslük yaşayan ikili, çocuklarının vakti gelince evlenmeleri yönünde anlaşırlar. Salih'in iki kızı vardır, Melek ve Hülya. Bayram'ın ise iki oğlu vardır, Hüseyin ve Kerim. Melek ve Kerim'in evlenmesi için anlaşmışlardır. Ne var ki bac

Tatil Mevzusu feat. baby

Resim
Bugün size önemli ve değişik bir mevzudan bahsetmek istiyorum. İlgi alanınıza giriyorsa hemen kulak kesileceğinize (göz atacağınıza belki?) eminim. Mevzumuz bebekle/çocukla tatile gitmek! Evet, şu an aşağıdaki tablodaki adama döndünüz dimi? Yaa, dönersiniz tabii. Kolay mı bebeyle tatile gitmek? Hatta gittin diyelim, buna tatil diyebilecek misin? Sakin ol, derin nefes al. Anlatıyorum. Hadi bakalım...                                                                               Edvard Munch, Çığlık Bu yazıda sadece deniz kenarı içeren Türk tipi tatil üzerinde duracağım. İlerleyen dönemde ise değişik formlarda hem de toddler tabir edilen bir bastı bacak ve toddler to be diyebileceğimiz ikinci bir bombik içeren yani iki sıpalı gezme-tozma yazıları gelecek. İsterseniz. İstemezseniz ve ben yazmış olursam yapacak birşey yok. Tek bebeli Fethiye tatilimizden yola çıkarak size biraz deneyim aktarmak istiyorum. (İlignizi çekmiyorsa başka yazıya geçiniz. Bakın orada The Walking Dead v

Netflix: yeni bir yöntem

Resim
Dünya genelinde telif hakları konusunda yükselen tedbirler neticesinde torrent dediğimiz, bir zamanlar bağrımıza bastığımız oluşum artık yavaş yavaş bize veda ediyor. Hala çeşitli yöntemlerle hayatta tutulmaya çalışılsa da nerde 8 sezonluk diziyi bir akşamda indirdiğimiz, discografinin dibine vurduğumuz günler...   Artık çeşitli tv sunucuları ve internet üstünden üyelikler revaçta. Zaten YouTube'un kedi videosu izlenen ortamdan çıkıp yarı interaktif ve yarı profesyonel video kalite-içeriklerine dönüşmesi neticesinde TV yerine internet üzerinden içeriklere ulaşımın artışı ile torrentin suyuna kibrit suyunun dökülmesi birleşince, dizi ve filmlere internet üzerinden ulaşım artış göstermiştir. Amerika ve Avrupa'da yaygınlaşan abonelik sistemi yavaş yavaş ülkemize de sızdı. Bunlardan biri de Netflix.   Amerika menşeili Netflix, 1998'de ulusal çapta hizmet vererek işe girişmiş, 2013'te online hizmete başlamış. Ülkemize de 2016'da giriş yaptı. Dizi/film yayını ya

Muhabiriniz Mickey Disneyland'dan bildiriyor!

Resim
Gelelim Disneyland'a... Disney çizgi filmleri ile büyümüş, bir şekilde disney world'ün büyülü dünyasını tanımış herhangi bir çocuk ya da yetişkin bireyin Disneyland'a gitmek istemesinden daha doğal birşey var mıdır? Disclaimer: Uzun bir yazı sizi bekliyor. Aman uğraşamam diyenler için bol başlıklı bir yazı olacak bu. Seçin, beğenin, okuyun .   Ulaşım:   Bizim Paris turumuzun son kısmı olarak öngördüğümüz Disneyland Paris için 2 gece-3 günlük bir vakit ayırdık. Aslında havalimanından otobüslerle doğrudan ulaşımı, şehir içinden ulaşımından daha rahat olduğunu ancak gittikten sonra farkına varabildik. Sonuçta metro/tren ağı oldukça gelişmiş ve köklü olan Paris'te trenele bir yerlere gitmek zor olmasa da aktarma yapmak, aktarma esnasında beklemek, oradan tekrar shuttle'a binmek derken iş biraz uzuyor.   Otel:   Sabah Paris'teki otelimizden ayrılıp, yukarıda anlattığım şekilde yollara düşüp vardık Disneyland'a. Ben iki gece için Disneyland'

I love Paris in the springtime

Resim
Ön not: Yazı yaklaşık 3 sene önce yazılıp, ancak online olduğu için azıcık zaman kayması var. İdare edin artık :) Önceki yaz İtalya'yı pek bir iştahla gezince, ülkemizin güzide sahil kenarlarında fiyat dudukları uçuklatınca yine bir yerleri turlasak mı sorusunu akla getirdi. Benim asıl isteğim Endonezya olmakla birlikte maalesef eşimi iknada başarısız oldum. Disneyland'la kandırayım diyip Paris kartını oynadım ve tuttu. Ne ben ne eşim Frankafon olmadığı gibi Paris'e özel bir ilgimiz de olmadığı için Disneyland'a gitme isteği ile yola çıktık. İtalya'nın yorgunluğu hafızamızdan çıkmadığı için de minimal bir program izlemeye karar verdik. 5 gün Paris, 3 gün Disneyland olarak planladık(m) tatili. Yine ben gün gün program hazırladım, hatta bu sefer sersem sepelek gezmeyelim diye restoranları bile seçtim. Öyle böyle derken yola koyulduk. Pegasus'un uygun (!) fiyat uygulaması neticesinde THY ile gitmeye karar verdik. Sabiha Gökçen üstünden CDG'e gayet r

Tavuk mu, Yumurta mı?

Resim
Tavuk mu önce gelir yumurta mı önce gelir sorusunu günümüze uyarlasam ve sorsam sıradanlık mı önce gelir popülerlik mi? "Pardon me" diyenlere hemen cevap vereyim. Sosyal  medya (akıllı telefon, yoğun akıcı trafik gibi b.ktan bir diğer tabir bence) öyle bir aşamaya geldi ki zevklerimiz, tercihlerimiz tektipleşti, tektipleşme içinde özel olduğumuzu hissettirmeye başladı. Dur söylenme, açıyorum...   Instagram, youtube, diziler derken hayatmızı inceden inceden işleyen, beynimizi yavaş yavaş yakan "sistem" (sen de kapitalist, ben diyim robotik-ütopik-terminik sistem) hepimizi aynı düşünen, aynı hareket eden, aynı arzuları paylaşan ve bunları yaparken de kendimizi "aykırı", "cool", "sıradışı" hissettiren mahlukatlara dönüştürüyor. Ne anlattığını pek kavrayamadığımız, ama mertlikten ödün vermeden izlediğimiz Westworld'ü (yorumu yakında gelecek) kankalarla yorumlarken, iphone'dan (kadın nüfusu için rose gold, erkek içinse ne fark