Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cuma Dedikoduları

Resim
Geldik yine dedikodulara... İlk olarak holivud'dan bir ayrılık haberi :( Rachel Bilson, Hayden Christensen'den ayrılmış. Kim bunlar diyorsanız, aşağıdaki fotoya rağmen, hemmen açıklayayım. Hanım kızımız O.C. dizisinde bikbik bir karakteri canlandırmıştı. Onun dışında bir iki filmde uyduruk rolleri, bir iki dizi denemesi daha oldu. Hayden ise Star Wars'ta temiz bir jedi olarak başladığı kariyerinde yeteneksizliğinden mütevellit çeşitli filmlerde yer alsa da akıllarda yer alamadı. İşte bu iki B sınıfı holivud ünlüsü ayrılmış. Ama beni asıl düşündüren bunlar nasıl geçiniyorlardı acaba? Ortada doğru düzgün iş yok. Sonra kendi 9-6 işimi ve aldığım parayı düşündüm. Bu heriflerin uyduruk dizi ve filmlerden bunun bilimum katını çoooktan cukkaladığını anlayınca sustum. Ay o kadar ünlüyüm ki illa bi gözlük, illa bi şapka olacak! Bir dönem sevimli cadı olarak tanıdığımız Melissa Joan Hart, kasırga üstüne kasırga yiyen Karayiplerde tatil yaparken Maria olanına denk g

Ne İzlemeli: Top of the Lake

Resim
2013 yılının The Fall ve The Killing ile depresif dizi kategorisinda yarışın bir diğer dizi Top of he Lake idi. The Handmaid's Tale ile 2017 En iyi kadın oyuncu kategorisinde Emmy alan Elizabeth Moss, Mad Men'den sonraki uzun süreli dizi oyunculuğuna Top of the Lake ile döndü. Her ne kadar ilk sezon 2013 yılında gösterilse de, 2. sezon ancak 2017 yılında izleyiciyle buluştu. Yukarıda saydığım üç dizi de depresif ve yağmurlu Belfast, Seattle ve Yeni Zelanda atmosferinde geçen polisiye hikayeler anlatıyor. Başrolünde bir kadın dedektif yer almakta. Ölesiye başarılı ve gerilimli bu üç dizinin yayın politikası da reyting kaygılarından abuk sabuk ilerledi. Killing iptal oldu olacak derken Netflix'te kendine yer buldu. The Fall da uzun süre ara verdikten zonra keza Netflix'te dirildi. Top of the Lake ise ümidimizi kestiğimiz bir anda ikinci sezonla döndü.Top of the Lake'in ilk sezonu Netflix'te gösterimde. The Fall da bir ara öyleydi. Ama şimdi yok. Zavallı ve b

TBT: Only You

Resim
"Ne de olsa sevda başka şeydir" der Turgut Uyar. "Love lift us up where we belong, where the eagle cries on a mountain high" diye devam eder Joe Cocker. Yani işin özü aşk size neler yaptırır, neleri göze alırsınız aklınız almaz! Sizi en tepeye çıkarır, bam aniden yere yapıştırır.   Bugünün TBT köşesini de bir aşk filmine, daha doğrusu bir romantik komediye ayırdım. Canınızın sıkkın olduğu ya da neşenizi artıracak bir film aradığınızda yönelebileceğiniz en güzel türdür romantik komedi. Erkekliğe toz kondurmamak için "çok saçma" ve bilimum bahane öne süren erkek milletinin de çok eğlenerek izlediğine çok defalar tanıklık ettim. Hoşça vakit geçirme aktivitesi işte, hayatın anlamını sorgulamayacaksanız. Alternatifi olarak Tom Cruise filmi de izleyebilrsiniz. Bende aynı etkiyi bırakıyor ;)   Gelelim filmimize... 1994 yılı yapımı, Norman Jewison'un yönettiği "Only You"nun başrollerini Robert Downey Jr ve Marisa Tomei paylaşıyor. Tipik

BJ: Ekim

Resim
Daha önce bir giriş yaptığım bullet journal için ay sonu demek yeni ayın girdilerini hazırlamak demek. Hele kesmeli, yapıştırmalı, boyamalı işler yapıyorsanız zevkli birkaç gün sizi bekliyor demektir. Hiç başlamadıysanız ve niyetiniz varsa şu an tam zamanı! Ekim ayına dair sizin için birkaç görsel buldum. Denemek isterseniz ;) Elbette ilk sayfayı kapağa ayırıyorsunuz. Daha önce dediğim gibi sky is the limit. İstediğiniz gibi takılın. İster basit bir şekilde Ekim yazın, isterseniz süslü püslü bir kapak yapın. Youtube'da onlarca video bulabilirsiniz. İpucu: Şekilli bir kapak yapacaksanız, önce kurşunkalemle çizip sonra üstünden geçmenizde fayda var. İkinci sayfayı genellikle aylık genel takvime ayırmakta fayda var. Ecnebiler buna monthly spread diyor, eğer arama yapmak isterseniz. Sonrasında haftalık program... Akabinde takılın istediğiniz gibi. Çeşitli takip listeleri oluşturabilirsiniz. Ben "mood tracker" olarak geçen ruh h

Ne izlemeli: The Night Manager

Resim
İzlediğim en başarılı filmerden biri de Lord of War'dır. Nicholas Cage'le Jared Leto başta olmak üzere birçok başarılı ismi barındıran film Soğuk Savaş'ın puslu ortamından başlayıp günümüze uzanan ve dünyada silah ticaretinin nasıl işlediğini az buçuk gözler önüne süren bir filmdir. Film, silah satışında dünya çapında en yüksek rakamlara ulaşan ülkeleri şu şekilde belirtir: ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya. Yani Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri. Hani şu uluslararası barışı sağlama ve korumakla yükümlü kuruluşun esas organının veto hakkı olan esas abileri. John Le Carré'nin romanından tv'ye uyarlanan Gece Müdürü (The Night Manager) da aynı konuyu temele alıyor. Getirdiği kar ve diğer ülkeleri etkileyebilme becerisi sunan bu kanlı ticareti, doğrudan ticareti yapanların timsah gözyaşlarıyla eleştirdiği bir uluslararası ortam mevcut. Hal böyleyken, kimsenin son vermeye niyeti olmayan bir durum bu. Gece Müdürü'nün baş karakteri

Çoğunlukla Zararsız - I

Resim
Romalılar!!! Dostlar!!! Neden yüksek perdeden giriş yaptım, ben de bilemiyorum. Ancak heyecandan da olmuş olabilir. Bugün son dönem kafamı kurcalayan, sağdan sola çarpıp, yukarıdan aşağıya sektiren bir konuya giriş yapacağız. Giriş diyorum, çünkü pek derin bir mevzu. Derin olunca işin içinden çıkmayı bırakın, temele varması bile vakit alıyor. Ne kadar geveledim. Sanırım konuya giriş yapacağımız noktayı bulmakta zorlandığımdan olsa gerek. Hadi o zaman, buyrun... Bir süre kafamızı çatlatacağımız konu "yaşadığımız evren bir simülasyon olabilir mi" sorusu. Lan bunun filmi var, ehühühü gibi espriler yapıp siz Okan Bayülgen sesiyle "What is Matrix ülen?" demeden, ben hemen ciddiyetime bürüneyim. Yok mavi hap, kırmızı hap, dejavu kedisi, "ignorance is bliss"!!! Tamam iyi hoş da aslında bu mevzu kavraması, anlaması ve içimizde bir yere oturtması o kadar da basit olan bir konu değil. Zaten farkındaysanız Wachowksi Brothers olarak başlayıp, Wachowskilere dönen

Biraz anti-ilham alır mıydınız?

Resim
Artık yaza yaza sıkıldım ama kısaca kaçıranlar için özet geçeyim. Sosyal medya bizi sürekli alışveriş yapmamız için pompalıyor da pompalıyor. Google dangozu bile bir siteye girip baktığınız an, gireceğiniz diğer her sitede, gazete bile olsa, köşeden size bakıp almadığınız malların reklamıyla göz kırpıyor. Hal böyleyken, içinizdeki önlemez alışveriş canavarı obez olup çıkıyor. Özellikle son yıllarda kozmetik alanında youtube ile yükselişe geçen alışveriş trendi gerek ucuz mallarla gerekse "al, çok özel olacaksın" diye bağıran ucubik fiyatlı ürünlerle kadınları (beni de elbette) yoldan çıkarıyor.  İşte bu zalim ortamda bir piremses bu gidişata dur dedi! Anti-haul blog  deli gibi kozmetik alışverişi yapanları dizginlemek için gerekli adres. Blog sahibi Ellie, neden bilyon tane makyaj ürününe ihtiyacımız olmadığını, yeni çıkan koleksiyonları neden satın almayacağını ve halihazırda sahip oldukları ile aynı sonuca nasıl ulaştığını uzun uzun anlatıyor. Too Faced gibi

Emmy 2017

Resim
Şimdi o kadar dizi izleyen bir baykuş olarak Emmy'lere göz atmazsam olmazdı. Ne var ki kazananlar ve kaybedenler gibi geyiğe girmeyeceğim. Her yerde dolu. The Handmaid's Tale, başrol oyuncusu Elizabeth Moss ile gecenin kazananı oldu, haklı olarak. Big Little Lies'ın ve tabii kisi Nicole kidman'ın da ödül almış olması sevindirici. Dizinin ikinci sezonu olur mu olmaz mı şüphesini kaldıracak bu durum muhtemelen. Ancak... Bence işin en heyecanlı kısmı kırmızı halı... Nınınınının... Hadi biraz atıp tutalım. Buyrun... Kazananlarla başlayalım! Nicole Kidman, kırmızı elbisesi ve sade saçları ile şahane olmuş. Kırmızı gibi iddialı bir renkle bile sade ve güzel dedirten bir sonuç çıkarmış. Diğer bir kazanan Elizabeth Moss ise pembik pembik olmuş. Elbisesinin modeli, saçları ve makyajı çok yakışmış. Ama keşke renk olarak pembe yerine siyah beyaz, hafif maskülen detaylar ekleseymiş, çok daha güzel olurmuş. Maskülen demişken hemen Evan Rachel Wood'a gelelim.