tag:blogger.com,1999:blog-11886736591309877502024-03-05T19:13:47.967+03:00Gezgin BaykuşBaykuşlar da gezer...GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.comBlogger211125tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-52350756118713217402022-04-29T17:17:00.004+03:002022-04-29T17:17:49.423+03:00Yakamoz S-245<p>Terenzio, arabasını park etme gafletine bile düşmeden havalimanına girer. Kendisine karşı çıkan çalışanı başından savar. Sonrasında her İTalyan'ın yapaceğı üzere kestirme yoldan uçak kapılarına ulaşmak için içeri girmeyi dener. NATO kartını kullanır. Sökmez. El mecbur bilet almak için kontuara yanaşır. Batıya giden bir uçaktan bilet ister. Neresi olduğu önemli değil. Fahiş fiyatlı bileti gözünü kırpmadan alır. Sonuçta o andan itibaren ne paranın önemi vardır, ne de geri ödeme derdi!</p><p>1 Mayıs 2020 tarihinde Belçika yapımı "Into the Night" Netflix ekranlarına düşünce karantina, covid ve bilimum türlü belanın içinde su içer gibi diziyi izleyip bitirmiştik. Konusu Polonyalı yazar Jacek Dukaj'ın "The Old Axolotl" isimli bilim kurgu romanından esinlenerek hazırlanan dizi, özetle güneşte meydana gelen olağan dışı bir durum sonucu güneş ışınlarının tüm canlıların ölümüne neden olduğu ve bunu öğrenen bir grup insanın geceye kaçışını anlatıyor.</p><p>İkinci sezonu sıkıcılıktan dibe vursa da, temposu yüksek ilk sezonunda çuval dolusu mantık hatası olsa da serinin yan hikayesi olan Yakamoz S-245'in vasatlığına erişememişti. 3. sezon için ihtimal her zaman vardır tabii!</p><p>Gelelim Türk sinema ve TV ekranlarının en jönü Kıvanç Tatlıtuğ'un başrolünü üstlendiği Yakamoz S-245'e. Neden kötü olduğunu saymak için neden çok da, neden iyi olduğunu söyleyerek başlayalım.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAp0QSneDER3spVyonq1QcIolCra1Qrcz2EvvymMF8H5V9ZBHK3Y1moDr6XF8YqKuVCrFxVXE_ak9mGF77Fh4JneHh08G3QFs8he2nZpfykj27x-AUp4waEzDR1lnvWtQUX5TUooBY3Q7NriTPySaLCtc7cJjwASG6eztdUheMVsGoKhwDLPgdNwUs/s2309/Screenshot%202022-04-29%20at%2015.37.14.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1105" data-original-width="2309" height="153" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAp0QSneDER3spVyonq1QcIolCra1Qrcz2EvvymMF8H5V9ZBHK3Y1moDr6XF8YqKuVCrFxVXE_ak9mGF77Fh4JneHh08G3QFs8he2nZpfykj27x-AUp4waEzDR1lnvWtQUX5TUooBY3Q7NriTPySaLCtc7cJjwASG6eztdUheMVsGoKhwDLPgdNwUs/s320/Screenshot%202022-04-29%20at%2015.37.14.png" width="320" /></a></div><p>Anlamsız bakışma ve uzun acıklı müzik/şarkı eşliğinde ağlaşan insanların olmadığı dizi, ilgi çekici konusu ve hızlı ilerleyen temposuyla izlemesi kolay bir yapım olmuş. Başka söyleyecek iyi bir şey yok mu? Bilemedim. * Spoiler yemek istemeyen sonra okusun pliz.</p><p>Hadi şimdi gömelim! İlk olarak Netflix'teki hemen hemen bütün Türk dizi/filmlerinde olduğu gibi burada da garip bir Türkçe var. Normal hayatta konuşan insanlardan çok, birinin sonradan dublaj yaptığı bir yapım gibi. Seçilen kelimeler, savrulmaya çalışılan ama olmayan küfürler... Gerçekçi olmaya çalışıp olamayan bir konuşma dili. Kıvanç Tatlıtuğ'un arada efe efe konuşması da bir tuhaf. Holding patronu oğlu mu, manav Ahmet'in ilkokul terk oğlu mu belli değil. Arada gelip gidiyor.</p><p>Devam... İncirlik'teki süper askerimiz güneşin olayını önceden keşfediyor. Ama belli ki öncesinde birileri bu keşfi yapmış. NATO, dış güçler, dünyayı yöneten aileler falan... Bizim kız -istihbaratçıymış- bunu 99 model bilgisayarında tıkı tıkı tuşlara basıp öğreniyor. Olur öyle. Zaten bu bilgiyi basına sızdırmak yerine annesine verdiği için öldürmeye çalışıyorlar falan filan.</p><p>Devam... Ev yapımı denizaltısıyla Arman (Kıvanç Tatlıtuğ) eski kız arkadaşı, gözaltı mor olduğu için keş olan arkadaşı, ilkokul öğrencisi gibi muamele edilen üniversite/yüksek lisans öğrencisi bir kız ve bir Almanı da yanına alarak deneme dalışı yapıyor ve bu güneş olayından kurtuluyor. Şimdi buraya kadar ok, tamam diyeceğiz. Lakin eski gf Defne'nin bir nişanlısı var. Gemide onları bekliyor. Sonradan öğrendiğimize göre Defne olayı önceden biliyor. Ee o zaman zavallı nişanlını niye gemide ölüme terk ettin? Sonra bulunca ölüsünü üzüldün falan? Neyse...</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcHQ4gfmH4mRfqCIN4ZGHIH6prJdIwetjqL1rpFDYWsMJcPSIWFdqhYcRXD6-uvaj0jlGU7vFqVK-Xg6nkT4O8sm652Ti1YWf7JkevmbuJZB7AOCOYpZ-Sxgf1pk06kQXzgEcT-oYJ4huaMwQ47SRdFZ4BUArJwRBkUkA3wWbhF7k0E35gyJ5CYeA7/s1441/Screenshot%202022-04-29%20at%2015.38.51.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1117" data-original-width="1441" height="248" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcHQ4gfmH4mRfqCIN4ZGHIH6prJdIwetjqL1rpFDYWsMJcPSIWFdqhYcRXD6-uvaj0jlGU7vFqVK-Xg6nkT4O8sm652Ti1YWf7JkevmbuJZB7AOCOYpZ-Sxgf1pk06kQXzgEcT-oYJ4huaMwQ47SRdFZ4BUArJwRBkUkA3wWbhF7k0E35gyJ5CYeA7/s320/Screenshot%202022-04-29%20at%2015.38.51.png" width="320" /></a></div><p>Karşılarına askeri denizaltı S-245 çıkıyor. İçi asker dolu. Bişiler bişiler (sıkıcı, uzatmaya gerek yok) oluyor. Aynı ikinci sezon Into The Night'ta - orijinali World War Z'deki durum- olduğu gibi askerler sivilleri sevmiyor, fazlalık görüyor, komutan bıraksa ölüme terk edecekler. Sonra komutan ölünce rahatlıyorlar. Arada tartışma kalmıyor. İki kutu ton balığı için idam diye bağıran kalabalık halinden memnun. Ne?</p><p>Bir de dizinin en büyük handikapını söylemeden devam etmeyeyim. Bir çok ecnebi dizide, Into the Night dahil, bölüm bölüm karakterlere flashback yaparak onların kim olduğu tanıtılır. Böylece dizi içinde kurulan gerilimler bir anlam kazanır. Bizim bütün dizilerde olduğu gibi burada da kırıntı kırıntı ve basma kalıp olaylar üzerinden karakterleri anlamamız isteniyor. Zengin çocuğu Arman, soykırımdan sağ çıkan Umut, azıcık Defne, bıdıcık Yonca, pıt kadar da Rana. İki eski sevgili var, ne olmuş aralarında bilgimiz yok. Keş arkadaşları da eski günlerden. Geçmişe dair dizide tek bir kare var. O da korkunç bir fotoşopla yapılmış üçlünün fotoğrafı. Fotoğraf o kadar kötü ki saliselik gösteriyorlar.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdauTkV36W-QDEOCtDs4JieOTK6ZQ5uuz9PaC7YX489yZydWY94aqM1yjGFKP2FiSfrwWK9eFxjR6Zuq1wuD3qxEZiwVOFz5U8264CsBfpwIujzbPLZynFIerevFtOS4PiOThr-DH4puLFPaGZ1ynPtU19i4QdfVVj0hX14kEaPaUjZZ4bcvH64m2a/s1003/Screenshot%202022-04-29%20at%2015.35.56.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1002" data-original-width="1003" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdauTkV36W-QDEOCtDs4JieOTK6ZQ5uuz9PaC7YX489yZydWY94aqM1yjGFKP2FiSfrwWK9eFxjR6Zuq1wuD3qxEZiwVOFz5U8264CsBfpwIujzbPLZynFIerevFtOS4PiOThr-DH4puLFPaGZ1ynPtU19i4QdfVVj0hX14kEaPaUjZZ4bcvH64m2a/s320/Screenshot%202022-04-29%20at%2015.35.56.png" width="320" /></a></div><span style="font-size: x-small;"><div style="text-align: center;">Kıvanç senin kafan neden o kadar büyük :p</div></span><p>Olay dizisindeki saçmalıklara dönelim. İstihbarat subayı gizlice denizaltıya binmiş. Kim vurduya giden komutanın gizli hedefini biliyor, gözleri deli bakan Umut'u gaza getiriyor. - Yine aynı yere döneceğim ve fakat Umut da sanki Bosna'dan gelmemiş de İstanbul'un varoşunun varoşunda yetişmiş gibi konuşuyor. Sebep?- Umut'un ikinci sezonda niye vurulduğunu anlamadığımız Bulgaristan'daki NATO sığınağını vuran kişi olduğunu öğreniyoruz. Defne'den ölesiye tiksinen ve şüphelenen Umut, o istedi diye İspanya'ya gitmiciim derken, oraya gitmeye karar veriyor. Belli ki hiç biri Walking Dead izlememiş, Terminus vakası ne duymamış, koşa koşa canniballerin kucağına düşüyor falan. Falan çünkü zaten yazan da belli ki sıkılmış. Senaryoyu yazarken Wolrd War Z, Walking Dead, A Few Good Man, Abyss izleyip her bölüm için kendine bir esin kaynağı bulmuş gibi. Mantık pek yok eylemlerde.</p><p>Bu kötü senaryoda oyunculuklar da kötü. Keş rolündeki arkadaş keşten çok ergen gibi davranıyor. Defne ile Arman arasındaki kimya o kadar yüksek ki sevişirken bile soyunmaya gerek duymuyorlar! Kardeş rolü daha iyi olurmuş sanki. Umut aşırı olacağım diye aşırı saçma ve itici olmuş. Yonca sert asker kadını oynayacağım diye ortaokulda Türkçe öğretmenim gibi suratsız suratsız dolanıyor. Anadolu çocuğu var bi de. Hay Allam! O ne? Hem kötü, hem embesil olsun diye Hababam Sınıfı'ndaki Şaban gibi dolanıyor. </p><p>Bir de denizaltı gibi bir mekan seçmişsiniz diziye. Kendi başına gerilimli bir mekan. Hiç mi Hunt for Red October izlemedin, hiç mi U-571 izlemedin a senarist? Dizide klostrofobi yok. Patlama oluyor, içeri su doluyor, tahtayla kapatmaya çalışıyorlar! Tahta mı? O da dışarıdan basınç geldiği için tutmamış, yoksa tutar tabi. Ne? En kötü deniz altındaki mağaraya çarp, batmış bir gemiye çarp. Bir gerilim yarat. Yok! Tek gerilim buldukları konserve yaprak sarmalarının kötü çıkması! Ee annenin yaptığı gibi olmaz konservesi. Beklentileri yüksek adamların.</p><p>Kısacası izlemeyin :) İzlediyseniz de napalım!</p><p>- What's going on? </p><p>- Türk müsün kardeş?</p><p>- Nerden kardeşin oluyorum, ayı!</p><p>- Ayı mı? Al sana, al sana, dışın dışın...</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2y8TtPtXw-KX1EffPuJ3ebyVk2j5tfKdqxr6hpCGEKrABmSI7YKmuxFCqvBjLFRxWdvO0wGrT4FKxZE5vpOZoq-ojoHbCrBORp7fUN-G6wUVQHuDEs4Stk8CH7qklSlMGREVZJ3rRTRcMJgDWFOkFIYj9wSieOJxrCrrjVont-XNsD6tQsHFEJe2D/s2761/Screenshot%202022-04-29%20at%2016.06.59.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1374" data-original-width="2761" height="159" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2y8TtPtXw-KX1EffPuJ3ebyVk2j5tfKdqxr6hpCGEKrABmSI7YKmuxFCqvBjLFRxWdvO0wGrT4FKxZE5vpOZoq-ojoHbCrBORp7fUN-G6wUVQHuDEs4Stk8CH7qklSlMGREVZJ3rRTRcMJgDWFOkFIYj9wSieOJxrCrrjVont-XNsD6tQsHFEJe2D/s320/Screenshot%202022-04-29%20at%2016.06.59.png" width="320" /></a></div><p>Bakalım bunun devam gelecek mi? Selçuk Yöntem, Hint Okyanusu'ndaki dronlu adasında oğluyla kavuşacak mı? Bir ihtimal iki dizi karakterleri uçak ya da denizaltından birini seçip birleşebilir. Ya da ekipler karışabilir. Bu gizem 2023'te çözülecek gibi duruyor.</p>GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-12754614244759408222022-04-22T01:02:00.000+03:002022-04-22T01:02:13.886+03:00Bizi neler bekliyor...<p>* 29 yıl aradan sonra Hocus Pocus filmi devam filmine kavuşuyor. Bette Midler, Sarah Jessica Parker ve Kathy Najimi ikinci filmde de yeniden Sanderson kızkardeşleri canlandıracaklar. Filmin çıkış tarihi kesinleşmemekle birlikte 2022 içinde (muhtemelen Halloween'de) vizyona girmesi bekleniyor.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhktelQOYpyuqCjH9wovArZIU7qFAqgcC7oytTUo-3dbXVsq68rXS4ZwZPcIJaRbDg3t5oh8H6kB-91PzM9hdIEfLkoaIB0PhCJj1delDWaJIvnP3jOhSeaRUiz05vo4cattYoO5Sz0MynEErkfI9ehYC6TmvoTzjF1YxLJYdwzb3fzVLZtca0hC5lu/s254/hocus.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="254" data-original-width="199" height="254" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhktelQOYpyuqCjH9wovArZIU7qFAqgcC7oytTUo-3dbXVsq68rXS4ZwZPcIJaRbDg3t5oh8H6kB-91PzM9hdIEfLkoaIB0PhCJj1delDWaJIvnP3jOhSeaRUiz05vo4cattYoO5Sz0MynEErkfI9ehYC6TmvoTzjF1YxLJYdwzb3fzVLZtca0hC5lu/s1600/hocus.jpeg" width="199" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: x-small;">Sisterssss....</span></div><p>* Girl on the Train'le yakaladığı başarıyı tekrarlayamayan (acımasız smiley) Paula Hawkins'in yeni kitabı Blind Spot geçen hafta yayınlandı. Çok zor da kalırsam okuyabilirim ama ihtimal düşük.</p><p>*Paula'nın aksine bayılarak okuduğum Megan Goldin'in yeni kitabı Stay Awake Ağustos'ta yayınlanacak.</p><p>* War of the Worlds'un 3. sezonunun önümüzdeki aylarda izleyiciyle buluşması bekleniyor. Namı ve şanı yürüyüp giden Daisy Edgar-Jones ise artık dizide yer almayacak. Emily karakterinin sonunu düşünürsek, doğal tabii! Dizi yorumu gelebilir yakında.</p><p>*Daisy demişken Where the Crawdads Sing filminin vizyon tarihinin 15 Temmuz olarak belirlendiğini de belirtelim. Film öncesi kitap yorumu gelmiş olacak.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjthXBaruxFaaVZox-m79MHU04iD_ABJ8__6ytewfQRzuSVDdICGgC4_hFJ-MTWkgBuiAZ5CYUWHflq8iWvPj6h1-VKElVmB5hUjts5BwjiRhJZBQNy_eR-s5xxTlM44gofXEL3_y3c9Bbg6gBwd-rGIhMldyoaWLzm46-8RaLct_3gbZj6sZoelAF2/s251/crawdads.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="251" data-original-width="201" height="251" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjthXBaruxFaaVZox-m79MHU04iD_ABJ8__6ytewfQRzuSVDdICGgC4_hFJ-MTWkgBuiAZ5CYUWHflq8iWvPj6h1-VKElVmB5hUjts5BwjiRhJZBQNy_eR-s5xxTlM44gofXEL3_y3c9Bbg6gBwd-rGIhMldyoaWLzm46-8RaLct_3gbZj6sZoelAF2/s1600/crawdads.jpeg" width="201" /></a></div><p>* Philip Gwynne Jones'un Venedik serisinin yeni kitabı The Angels of Venice ise 14 Temmuz'da yayınlanacak. Son yıllarda bayılarak okuduğum bu polisiye seriye dair inceleme yazısı da yakında blogda olacak. İtalya'yı seviyorsanız, Aperol Spritz favori içeceklerinizden biriyse ve katil kovalamak hobinizse bu seriye şans verin.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9fsdODXxJsbWWqSntMarXULZlk8tLk03AMKEdRUWc4aMOgldhfmJhBmzrkgROMjOEu4yhGIx1qxBPO4-Z2P-ZCvw-VmSogNwAH8EXRLKHJyPgwI_u0ftSPYC4lx4jpzellWuKuWFZatgOWon6abHLY4XmyYbpyBEObImB5sxDTXq_VHspBFX_W6k3/s499/51ROGXqI1mL._SX323_BO1,204,203,200_.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="499" data-original-width="325" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9fsdODXxJsbWWqSntMarXULZlk8tLk03AMKEdRUWc4aMOgldhfmJhBmzrkgROMjOEu4yhGIx1qxBPO4-Z2P-ZCvw-VmSogNwAH8EXRLKHJyPgwI_u0ftSPYC4lx4jpzellWuKuWFZatgOWon6abHLY4XmyYbpyBEObImB5sxDTXq_VHspBFX_W6k3/s320/51ROGXqI1mL._SX323_BO1,204,203,200_.jpg" width="208" /></a></div><p>To be continued...</p>GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-32121560887225685162022-04-22T00:40:00.006+03:002022-04-22T00:40:52.578+03:00Okumaya Değer Kitap<div style="text-align: justify;">2006 yılında Sharp Objects'le polisiye türüne yeni bir dinamik kazandıran Gillian Flynn, Gone Girl ve Dark Places'la bu başarısını sürdürdü. Agatha Christie, Jean Christophe Grangé ve Jo Nesbo gibi türün klasik ve bilindik yazarlarından Flynn'i ayıran en büyük özelliği, kitabın baş karakterine (kitap birinci şahısta yazıldıysa anlatıcıya) okuyucuya her zaman doğruları anlatmadığı ve kitabın ilerleyen bölümlerinde "bize neyin çarptığını anlayamadığımız" twistler sunması. Yazar her ne kadar yeni bir kitap çıkarmadıysa da ondan esinlenen onlarca polisiye yazarı rafları doldurmakla meşgul. Kimi kitabı bir solukta okutacak kadar sürükleyici, kimi ilk bölümde katili ele verecek kadar klişe ve kimi de bizi şaşırtma telaşı içinde o kadar sürpriz çıkışlar yapmakta ki kitabın bütün inandırıcılığı çöp olmakta.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Son dönemde üstte bahsettiğim sınıfa giren yazarlardan en başarılı bulduğum Peter Swanson. Onun da okuduklarım arasında en beğendiğim romanı "The Kind Worth Killing/Öldürmeye Değer Kişiler". </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kısaca konusuna bakalım. Ted Severson, Heathrow Havalimanı'nda Boston uçuşunu beklerken barda zaman öldürmektedir. Yanına oturan kızıl saçlı ve çekici Lily Kintner'la martinilerini yudumlarken sohbet etmeye başlarlar. Konuşma Ted'in karısına geldiğinde, Ted ona yaptıkları yüzünden karısını öldürebileceğini söyler, şaka maksatlı. Lily ise ona yardım etme teklifinde bulunur. Ve fazlasıyla ciddidir.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfXISx5R39IGlWwz6l-3Bu8fYuCIsti-G5SBo6Qj3H_zBOf5vfB4G87RyiVsZ5KTYMv8MJMtj9CKYf9YhzSQO5sO5XxE2A4_s1yoYoPTAof26sOC_jCBC_GZoqkhPrUHFZurMdGKIW9a-sTWDjfViVkyd9quqtFEbOaBS5kUUf1sk7_VaIOvCTM-zu/s400/21936809.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="263" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfXISx5R39IGlWwz6l-3Bu8fYuCIsti-G5SBo6Qj3H_zBOf5vfB4G87RyiVsZ5KTYMv8MJMtj9CKYf9YhzSQO5sO5XxE2A4_s1yoYoPTAof26sOC_jCBC_GZoqkhPrUHFZurMdGKIW9a-sTWDjfViVkyd9quqtFEbOaBS5kUUf1sk7_VaIOvCTM-zu/s320/21936809.jpeg" width="210" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Gone Girl ile bir diğer klasik Patricia Highsmith'in Stranger on a Train romanlarını anımsatan tarzı ve konusuyla The Kind Worth Killing, okuyucuya kitabın sonunu görmeden kitabı kapattırmıyor. Karşımızda hiç şüphesiz bir polisiye klasiği bulunmakta. Çığır açıcı bir özelliği yok. Ve fakat kullandığı bütün malzemeler o kadar yerinde, birbiriyle uyumlu ki bir senfoni dinler gibi akıyor kitap. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Dikkat Spoiler!!!</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Lily bugüne kadar karşımıza çıkan katillerden bir adım daha ileride. Soğukkanlı, kararlı, akıllı ve okuyucuyu haklı olduğu hususunda ikna ediyor. Kitabın son bölümünde onu bekleyen kötü sürpriz okuyucunun kalbini kırıyor! Hollywood filmlerinde her türlü kavgadan sağ çıkan kahraman gibi her türlü tuzaktan kaçması biraz(!) inandırıcılığı zorlasa da soğuk ve mesafeli Lily kendini okuyucuya sevdiriyor. Dexter Morgan gibi izleyicinin empati kuramasa da sempati duymasını sağlayan bir karakter olmuş. Kitabın sonunda muhtemelen yakalanacak olması okuyucuda hüsran (!) yaratsa da kitabın son twisti olarak hoş bir son oluyor. Lily foreva! </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Bitti Spoiler!!!</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtaeoFVw5oOrDYlXh7vp-A2DdthKeE9soGvDttTC_aKpCevqugDNONJW9_va626TUotwdk6U_pYFCVX5fSsRlxqZWcIK8dJ_kwqWPLn7EtoxWHlZZ1Uf0uj9htGglGvajWeM48P2tqPQO3brch9cqT09SjDOYQDVQVLl4EqdNi2ru5WwiAEmf1Lem4/s225/p%20swan.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="224" data-original-width="225" height="224" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtaeoFVw5oOrDYlXh7vp-A2DdthKeE9soGvDttTC_aKpCevqugDNONJW9_va626TUotwdk6U_pYFCVX5fSsRlxqZWcIK8dJ_kwqWPLn7EtoxWHlZZ1Uf0uj9htGglGvajWeM48P2tqPQO3brch9cqT09SjDOYQDVQVLl4EqdNi2ru5WwiAEmf1Lem4/s1600/p%20swan.jpeg" width="225" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: x-small;">Mr. Swanson</span></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Polisiye türünü seviyorsanız Peter Swanson'ı çok seveceksiniz. The Kind Worth Killing'e ise bayılacaksınız. Kitabı orijinalinden okuduğum için Türkçe çevirisi için yorum yapamıyorum. İmkanınız varsa İngilizce aslından okumanızı tavsiye ederim.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kitapla kalın...</div>GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-85873147528900470582022-04-19T12:58:00.007+03:002022-04-19T12:58:50.797+03:00Skandal Dizinin Kendisiyse?<p>Netflix'in yeni dizisi Bir Skandal'ın Anatomi'si (Anatomy of a Scandal) vizyona girdi. Başrollerde Sienna Miller, Rupert Friend ve Michelle Dockery var. Yönetmenliğini S. J. Clarkson yapmış. Mini dizi Sarah Vaughan'ın aynı isimli dizisinden uyarlama. Kitabı okumadığım için yazacaklarım doğrudan diziye ilişkin olacak.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoZW7m8SlnSUTQjhtaCe62MUdeLtTFj_9dniiLrVUZaj8d3wsav1eyzeDO1wyay66rZ3XZcmGZV27rb386ufs407VLRiG7YTqm-pURdpGG-va7n8pe9wpB7YQXZFVWq3hcYV1kUj9F7BBgS8inYPQVwVA81XGNodnPKyuwM60oiTFjAThxsE8JoKS4/s280/anat.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="280" data-original-width="180" height="280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoZW7m8SlnSUTQjhtaCe62MUdeLtTFj_9dniiLrVUZaj8d3wsav1eyzeDO1wyay66rZ3XZcmGZV27rb386ufs407VLRiG7YTqm-pURdpGG-va7n8pe9wpB7YQXZFVWq3hcYV1kUj9F7BBgS8inYPQVwVA81XGNodnPKyuwM60oiTFjAThxsE8JoKS4/s1600/anat.jpeg" width="180" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Kısaca konusuna değinelim. İngiltere'de Göç konularından sorumlu Bakan James Whitehouse'un kariyeri ve hayatı yaşadığı evlilik dışı ilişkinin basına düşmesi ile değişir. Oxford mezunu, yakışıklı ve başarılı Bakan, yine Oxford mezunu eşi Sophie ve iki çocuklarıyla mutlu ve imrenilecek bir hayat yaşamaktadır. Bu skandal ve sonrasında ortaya çıkan tecavüz suçlaması, Whitehouse'arın hem adalet önünde hem de kendi içlerinde hayatlarını sorgulamasını 6 bölümlük mini dizide anlatıyor. Spoiler yemek istemiyorsanız, geri kalanı sonra okumanızda fayda var.</p><p>Hikayenin özünde, son yıllarda sıkça tartışılan erkek egemen iş hayatında üstü örtülen tecavüz yer alıyor. Kapitalist sistemin ağının ulaştığı her iş kolu genelde erkeklerin egemen olduğu, kadınların hakları ve başarılarının tanınması için bitmeyen bir mücadele sürdürdüğü bir ortama sahip. bu eşitsiz çalışma ortamları kadınların az maaş almasından, iş yerinde terfi edememesine kadar sık rastlanan bir karaktere sahip olmakla birlikte, son yıllara kadar konuşulmayan üstün asta fiziksel ve/veya psikolojik tacizini de içermekte. İşte dizi de tam bu meseleyi irdelemek istiyor. Ana karakter Bakan James Whitehouse'un yanında astı olarak çalışan Olivia Lytton'la beş ay süren evlilik dışı ilişkileri sonlanmasının ardından gerçekleşen bir seks ilişkisinin tecavüz olup olmadığı mahkemeye taşınıyor. İkilinin ifadeleri dışında ortada kanıt olarak kullanılabilecek bir bulgu yok. Fakat anlatılanlardan anlaşılan iki bireyin de rızasıyla başlayan, ancak bir anda kadının istememesine rağmen adamın devam ettiği bir durum sunuluyor izleyiciye. </p><p>Dizinin başından itibaren James, su içer gibi yalan söyleyebilen bir karakter olarak tanıtılıyor. Annesi küçükken masaüstü oyunlarda yalan söylemenin ve hatta hile yapmanın zararlı olmadığını öğretmiş. Bundan ötürü James de başarılı bir siyasetçi olabilecek kadar yalan söyleyebilen bir insan olmuş. Ne, nasıl, ne? Bu saçma bağlantıya sonra döneriz. James'in yalancılığı o kadar önemli bir özelliği ki, tecavüz kurbanı Olivia bile onun bu özelliğini takdir ettiğini söylüyor. Dizi boyunca Olivia o kadar az görünüyor ve karakteri o kadar yüzeysel geçiliyor ki sanırsınız konu onunla ilgili değil. Hatta bu yalan meselesinin bu kadar üzerinde durulması Olivia'nın da yalan söylemiş olabileceği fikrini güçlendiriyor. İşte bütün bu nedenler dizinin üstüne kurulduğu konuyu da anlamsız bir yere çekiyor.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMl3UQzWGATM3kxYVNnsYBgXuHaIFjQ8sCDq8qvn4vUwUgeNX6QAa45EtGL6T-TmZGkFUbpoBSYlffvC1wLbfQdXmbpnI0J-DKIMATV_U-kSqoJCJBDcoeqt8okctK3uh1xp20yavsqwiWX2ENjn46p9sERoAd9TYQ1HAHN1eJaHJv5Sscnp4vuSrN/s273/anat%202.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="273" data-original-width="184" height="273" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMl3UQzWGATM3kxYVNnsYBgXuHaIFjQ8sCDq8qvn4vUwUgeNX6QAa45EtGL6T-TmZGkFUbpoBSYlffvC1wLbfQdXmbpnI0J-DKIMATV_U-kSqoJCJBDcoeqt8okctK3uh1xp20yavsqwiWX2ENjn46p9sERoAd9TYQ1HAHN1eJaHJv5Sscnp4vuSrN/s1600/anat%202.jpeg" width="184" /></a></div><br /><p>Daha da saçmasına gelelim. Genç, yakışıklı, atletik, zengin ve akranlarına göre ayağı yere basan ve fakat yalancı James, üniversite yıllarında çapkın ama edepli bir çapkınmış. Üniversite sonunda Sophie ile başını bağlayacak, ama o aşamaya kadar yürürken karşısına çıkan kızı bile öpmeden geçmiyor. Hatta bir seferinde kafa duman, çarptığı kıza tecavüzümsü ediyor. Tıpkı günümüzdeki meseledeki gibi. Tecavüz değil. Tecavüzümsü. Dizinin anlamsız çırpınışı da daha da belirginleşiyor. Bu adam kadınlara tecavüz eden biri mi, cinsel ilişki sırasında kadına zor kullanan biri mi, yoksa karşısındaki ne yapıyor bilmeden sevişen biri mi? Yalancı, o net. Ama gerisi? Üniversite sürekli seviştim diyor. İki vaka görüyoruz sadece. Karısı da adamın yatakta sert olduğunu söylüyor. Şimdi biz bu karakteri nereye koyalım? Yoksa tecavüz gibi önemli bir mesele de bile aslında gri alanlar var mı diyelim? Yoksa sevişirken beyaz ve siyahı ayırmayı deneyecek adamlar mı yetiştirelim?</p><p>Beyaz ve siyah kadar nettir tecavüz meselesi diyen savcı hanımın da James'in üniversitede "hadi seni de öpeyim" niyetine tecavüz ettiği kız çıkması? Dizi bu kadar boka sarmışken daha ne olabilir derseniz, durun sayayım. Tecavüz gecesine James bir de intihara teşvike yaltaklık sığdırmış. Ne? Ne siz sorun ne ben anlatayım. </p><p>Bizim saatlerce bakışmalı dizilerimizi aratmayan bu dizinin neden kötü olduğunu kısaca özetleyeyim. Her şey "gibi" olarak anlatılıyor. Hiç bir şey net değil. Savcı hanımın görüşleri dışında. O da konuşurken kendi kendine alevleniyor, seviniyor da dediklerinde bir iş yok. Bu arada savcı da evli bir adamla ilişki yaşıyor. Anladık, hayat siyah ve beyaz değil, gri alan var. Ancak gri alanı gri karakterlerle anlatmaya çalışırsan böyle çamur gibi dizi yaparsın. James, süper özelliklere sahip ama kötü biri. Karısı Sophie, hırslı ama hırssız (Oxford'u arkadaş notlarıyla bitirmiş, evlenince çalışası gelmemiş), aptal ama zeki (sürekli mimikler yaparak kafasının çalıştığını göstermeye çalışıyor, parmakla hesap falan yapıyor, ama kocasını tutuklatmayı başarıyor), çocuklardan bıkmış ama çocuklara tapıyor. Tecavüz kurbanı ise anasının gözü z kuşağı, ama saf bir yandan da (adamla fındık, ceviz kırıyor. Adam ona tecavüz etmiş, arkadaşı deyince anlıyor). Sayın yazar ve sayın yönetmen, buradan size sesleniyorum. Bir hikaye kurguluyorsanız önce anlatacak bir meseleniz olsun. Sonra anlatacak bir konunuz. Tecavüz kötüdür. Hayır, her zaman hayırdır. Evet de sen bunları anlatmadın bana. Bunları sadece karakterlerine söylettin de bununla ilgili bir anlatım göremedik. Tecavüz diyorsun, koyduğun tecavüz sahnesi yerine seks sahnesi. Kurban var diyorsun, dizide bir bölümde zor oynatmışsın. Bu kadına ne oldu, ne geçti başından, tecavüz sonrası ne yaşadı? İkinci bir tecavüz kurbanı olarak savcı Kate var. Onun da ne yaşadığını bilemedik. Kötü etkilemiş. Bu mudur? O yaşta on günlük erkek arkadaşından ayrılsan bile yaşarsın o bunalımı. Dizide tecavüzün adı var, kendi yok. Dizide oyuncular var, oyunculuk yok (parmak sayan Sienna ve okul müsameresinde şiir okuyan Rupert var). Dizinin adı var, kendi yok.</p><p>Son olarak da saçma ve mide bulandırıcı kamera tekniklerine laf çarpayım. Karakterler geçmişte başından geçen olayları anlatırken, birden bugüne dönerken ya da tam tersi durumlarda abuk sabuk ifadelerle kameraya bakmaları, kafalarını olmadık yönlere çevirmeleri anlatıma bir katkı sağlamamış. Bunu bir kere yap, tamam, hadi olsun iki. Sürekli görünce elimize ne geçti anlamadım. Sahneler arası geçişi kolaylaştırdı deme, adam zaten başından geçen olayı anlatıyor o an. Kafamızı karıştıracak bir olay yok. Bizim kafa net. Daha da beteri bölüm sonlarında karakterlerin iç çırpınışlarını fiziksel olarak aktarma çabaları. Yeri geliyor düşüyor, yeri geliyor biri tekme savurmuş gibi uçuyor. Bir de gözümü kapattıracak kadar ekranı döndürdüğü bir sahne vardı. Sarah (yönetmen olan Sarah, Sally ya da adı ne ise) olmamış canım. Bu anlatım tekniği estetik değil. Modern, postmodern, post yapısalcı falan da değil. Düz anlatsan olurmuş.</p><p>Sonuç... Sonuç şu. Yönetmenimiz ve muhtemelen yazarımız buradan oğlan annelerine sesleniyor. Oğullarınızı monopoly oynarken hile yapmaya teşvik etmeyin. Kadınlara nasıl davranması gerektiğine, kadın-erkek eşitliğini vb konulara değinmenize gerek yok. Olay yalandan geçiyor. Çünkü once a cheater, always a cheater.</p><p><span style="font-size: x-small;">disclamer: fotoğraflar google'dan alınmıştır.</span></p>GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-37769459621513632502018-05-15T09:30:00.000+03:002018-05-15T09:30:04.540+03:00İki çocukla tatil mevzusu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Mevsim yaklaştı mı her bilinçli anne gibi ben de google'ı açar yazarım: çocukla/bebekle tatil. Neden? Çünkü hangi otele gitmeli, ne götürmeli, nasıl gitmeli, ne yedirmeli vs vs vs Detaylı bir iş. Daha önceki yazımı okumak isterseniz <a href="https://gezginbaykus.blogspot.com.tr/2016/11/bugun-size-onemli-ve-degisik-bir.html" target="_blank">tıkınız</a>. Gerek yok derseniz buyrun...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçen sene biri 3, biri 1,5 yaşında iki bebeyle tatile çıkma gafletinde bulundum. Şaka şaka, pek güzel bir tatil oldu. En baştan başlayalım. Biz tatil için <a href="http://www.sherwoodhotels.com.tr/" target="_blank">Sherwood Club Oteli</a> seçtik. Mevsim olarak iş yerinde ayarlayamadığım için Ağustosun ikinci yarısı oldu. Kemer'de sıcaktan geberir miyiz diye kara kara düşünürken, ilk gün dışında havanın gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Ayrıntılara geçmeden bir de bavul ve yolculuk kısmına değineyim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOjG6I6cc0fiB9SUT_3Pemky0nDzOqhYliAiDv3SVM7CEsxNPztyQQRSCqFGBc8RiJ4j7zKFDSfKP2ZAv9vAwVzyn2DA_6f8BpUrtUafirSj0wsFYPvRE_zr5nvEdbLPao1-GfdtH4wqI/s1600/17.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOjG6I6cc0fiB9SUT_3Pemky0nDzOqhYliAiDv3SVM7CEsxNPztyQQRSCqFGBc8RiJ4j7zKFDSfKP2ZAv9vAwVzyn2DA_6f8BpUrtUafirSj0wsFYPvRE_zr5nvEdbLPao1-GfdtH4wqI/s1600/17.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bavul için yetişkin ve çocuklar için olmak üzere iki ayrı bavul hazırladım. Daha önceki tatilden ağzımın payını aldığım için ne topuklu ayakkabı aldım, ne süslü püslü kıyafet. 2-3 şort, sandalet, terlik ve birkaç tişört yetti de arttı. Zaten ıvır zıvır yeterince çok oluyor, güneş kremi, kovası, simiti. Bebeler için ise bol bol kıyafet koydum. İyi de oldu. Özellikle ufak olan pek bir kirletti. Havuz/denize genelde <a href="https://www.penti.com/" target="_blank">Penti</a>'den aldığım Uv korumalı tişörtlerle soktum. Nemden kurumadığı zamanlar da ise normal tişörtlere başvurdum. O yüzden ilk tavsiyem bol tişört ve şort yönünde. Uv kourmalı tişörtler ise zaruriyet. Havuz/deniz için özel bezlere gelirsek, yarı yarıya giydirdim. Çok da elzem değil. Bir de o sıcakta bebenin popo rahat etsin azıcık. Şapka, kova, simit, mümkünse slip stop (ben almamıştım, çok kızdım kendime), ekstra havlu (otel kişi başı 1 tane veriyor, bana yetmiyor :)). Bir de pişik, yanık, böcek sokmasına karşı merhemler, ateş düşürücü gibi ilaçları almakta fayda var. Bizimkiler gece süt içer, orada bulmakla uğraşmamak için küçük sütlerden de götürmüştüm, iyi oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yolculuk için araba yerine uçak tercih ettik. İki bebe Kemer'e 8-9 saatlik yolda gebermeyelim dedik. Sabah uçak saatimiz kargaların kahvaltı saatine denk geldi. Hal böyle olunca baya bir erken çıktık. Faydası şu oldu, bebelerin henüz afyonu patlamadığı için havalimanında çoşacak halleri olmadı. Uçağa bindikten 15 dakika sonra, daha uçak kalkarken sızdılar. Bunu öngören ben, yanıma ufak yastıklarını ve battaniyelerini almış olduğum için kendimi kutladım. Uçağın içi serin değildi ama Antalya'dan Kemer'e transferde klimalar baya güçlüydü. Birer yelekle olayı çözdüm. Dönüş yolunda ise uçak saati öğleden sonraydı. Bir de rötar yedik. Organik, bilinçli bir anne olmadığımdan mütevellit çantama in case of emergency break the glass olarak tıktığım jelibonlarla yarım saat oyalandılar. Tabii yarım saat yemediler, çoğunluğu o benim, bu senin kavgası ile geçti :) Yanıma çocuk dergisi almıştım. Ufaklık içindeki ıvır zıvırı saçmakla meşgul olunca büyük de dergiye bakmadı. Gereksiz bir aktivite oldu. Tabii yolculuk da öncekine nazaran zor geçti. Uyurlar diye umduğum bebeler gayet dinçti :/ Bir defa daha denize gireyim diye yaptığım uyanıklık uçakta totomda patladı :)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPxjffmJp5jQTsHdLZ6TiCND17KHHfxqTCIUvFjT1P6A91FC7fu1Iz99Zo2OErJ9_Rh9-qIpRreuxRmdnZ2IMnmb4MVXjKg7bl_Qzrivki6A5pJ1iP7tzLIPM3Yy65WiTBDxkeAYXZnUo/s1600/20.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="207" data-original-width="245" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPxjffmJp5jQTsHdLZ6TiCND17KHHfxqTCIUvFjT1P6A91FC7fu1Iz99Zo2OErJ9_Rh9-qIpRreuxRmdnZ2IMnmb4MVXjKg7bl_Qzrivki6A5pJ1iP7tzLIPM3Yy65WiTBDxkeAYXZnUo/s1600/20.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
(Temsili ben :p)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Otele gelirsek... Ben aile odası ayarlamıştım. Böylece ben bebelerle sıkışık vaziyette uyurken the adam öbür odada klima yellerinde rahat rahat uyudu. Faydası ne oldu derseniz? Hepimiz aynı odada olsaydık bebelerin zırlamasının yanı sıra bir de adam dırdırı çekecektim. Oh mis, kafa rahat. Bebeleriniz sizden bağımsız uyuyan bireyler haline geldiyse, zaten sıkıntınız yok, tebrikler... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyW73XpcNUW3q2P14JEAtlY1YSocGP9UUo54-j6q0kYTizSFC91FdefJqiYfO2KfUAMZjm5dua4qSH4HEZBtyxBiTBo18gQ95XGAJfBqKZ4DemCO3wIePbCdLXIlkWPuPZzqaCb7_DDAg/s1600/13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="166" data-original-width="304" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyW73XpcNUW3q2P14JEAtlY1YSocGP9UUo54-j6q0kYTizSFC91FdefJqiYfO2KfUAMZjm5dua4qSH4HEZBtyxBiTBo18gQ95XGAJfBqKZ4DemCO3wIePbCdLXIlkWPuPZzqaCb7_DDAg/s1600/13.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQE6esTJTxJsYE_loY2-qJywJEL_NpI3nu1RAo_e6rpY5WArUPwoo-k6OkQBuvR3lpbEtR21da3966o-M48MNGylqSiFJ0pSFKcVNekWH0zhWSHSkHcDR4LzUzWwSyzv4sRKYbOjdgmVw/s1600/14.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="166" data-original-width="304" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQE6esTJTxJsYE_loY2-qJywJEL_NpI3nu1RAo_e6rpY5WArUPwoo-k6OkQBuvR3lpbEtR21da3966o-M48MNGylqSiFJ0pSFKcVNekWH0zhWSHSkHcDR4LzUzWwSyzv4sRKYbOjdgmVw/s1600/14.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUR9QSf_8r2NUm64lkgOdzP-PIM45A0a_2pH8hI3VY-29dhfnJrkZDKld9qOCKbGsKIe2jGC-l1MtEF54vNtX7AOGlQK0lvu8fb-LQZqj3YbQj6LEpF-16vY1diTRXioA2tVEddv0ezaU/s1600/12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="166" data-original-width="304" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUR9QSf_8r2NUm64lkgOdzP-PIM45A0a_2pH8hI3VY-29dhfnJrkZDKld9qOCKbGsKIe2jGC-l1MtEF54vNtX7AOGlQK0lvu8fb-LQZqj3YbQj6LEpF-16vY1diTRXioA2tVEddv0ezaU/s1600/12.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Otel uyduruk da olsa bebek arabası verdiği için bizimkileri götürmedik. Pek de iyi oldu. İki bebeyle iki araba ve valizler ölüm olurdu. Odalar güzeldi, konforluydu. Mini barı her gün yenilediler. Temizlik keza her gün yapıldı. Otelin bir diğer iyi yanı 5-6 tane havuzu olması. Böylece hiç bir yer tıkış tıkış olmuyor. Sakin sakin yüzüyorsunuz. Ama bizim favorimiz çocuk havuzu oldu. Küçük çocuklara uygun 3 kaydırağı olan havuz bizim bızdıklar için pek heyecan vericiydi. Deniz temizdi, ama dalga vardı. Bebeler yüzmeyi pek sevmedi, kumda takılmayı tercih ettiler.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yemek konusu internette en çok şikayet edilen mevzuydu. Gerçekten de başarılı değiller ama aç kalacak kadar da gurme değiliz çok şükür. Öğle yemeğine hiç gitmedik, hep snack barlarla idare ettik. Pizza, pide, çorba, hamburger, meyve derken öğlenleri çok uğraşmadan yemek işini çözdük. Sabah zaten öyle ya da böyle yiyecek çok. Akşam en zorlandığım oldu. Hem yemekler tuzluydu, hem de çocuklara uygun birşey bulmak zordu. Ama aç kalmadık neticede. Çok da kafayı takacak bir mevzu değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQEXXH_o4JsZaxuBCv29W9U44zdfRW_HpJ11L2dZkzUmbwGgv9jPEfQ9ga_OpyhRy3ohmGvy59tpJF-LL2FD0oayUT5u799NQhdF8f-yB7fbVxHhARYoyD_w-Ea14NBTYwrezJeIgSk_g/s1600/15.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQEXXH_o4JsZaxuBCv29W9U44zdfRW_HpJ11L2dZkzUmbwGgv9jPEfQ9ga_OpyhRy3ohmGvy59tpJF-LL2FD0oayUT5u799NQhdF8f-yB7fbVxHhARYoyD_w-Ea14NBTYwrezJeIgSk_g/s1600/15.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5VoZgJIUf_EyVPBQIQC3NFcCbVLjuK2MvIoqF3_LjXpaLRFIa0IDt840I_a16W1LzBsEl-O0Cg_8WhDFsi_ULkf0KhlaLNnJxBnlcKXzyGVaMtA4fOTwZKnIufJWPgFABlHKnZGfPPJY/s1600/16.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5VoZgJIUf_EyVPBQIQC3NFcCbVLjuK2MvIoqF3_LjXpaLRFIa0IDt840I_a16W1LzBsEl-O0Cg_8WhDFsi_ULkf0KhlaLNnJxBnlcKXzyGVaMtA4fOTwZKnIufJWPgFABlHKnZGfPPJY/s1600/16.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mini Club denen baş ağrısı burada da mevcut. Büyük pek sevdi, küçük nefret etti. Zaten bebeler bütün gün su içinde ve dışarıda olunca, şehir rutininden farklı olarak çok yoruluyorlar. Erkenden uyumak istediler. Çok da zorlanmadan ikisi de sızıyordu. Bütün gün iki çocukla vakit geçirip gece de onlar uyuduktan sonra gezerim ben diyen varsa, onlar için bakıcı mevcuttu. Ben kendim de sızmayı tercih ettim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sherwood'a bir daha gider misin diye sorarsanız? Önceki sefer gittiğimiz Fethiye <a href="http://www.letoonia.com/" target="_blank">Letoonia</a>'yı daha çok beğendiğimi söylemem lazım. Ancak buranın da çocuk havuzu ve diğer havuzlarda kimseye çarpmadan yüzebilme imkanı iyiydi. Dengi daha iyi bir otele denk gelmezsem ve fiyat olarak uygun denk düşürebilirsem giderim. Sonuçta bebeleri mutlu etti. İlk iki gün rutinimizi kurmakla sürdü ama 1 haftalık tatil gayet rahat ve eğlenceli geçti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşte böyle... Sizin önerileriniz, başınızdan geçenler nedir? </div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-14344279221057994452017-10-26T09:30:00.000+03:002017-10-26T09:30:11.946+03:00TBT: Hocus Pocus<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Halloween neydi dostlar? Halloween 31 Ekim demekti, balkabağı demekti, Jason demekti. Bir de çocukluğunuzda denk gelip de izlediyseniz bir başyapıt olan Hocus Pocus demekti.Filme geçmeden azıcık halloween'e değinelim.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEji4VZii1i6j5f4b_GUGHN_9oCTVR9e-31M388kF-8decxV95C6IoUi5-pCEg3oZJa7hoFI8pkktjVrMRJVC_MSwDksW4N90oSHq0afKC-sAE2FVz2KvSvkV4uvzKpfa938kF9O-OALnns/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="275" data-original-width="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEji4VZii1i6j5f4b_GUGHN_9oCTVR9e-31M388kF-8decxV95C6IoUi5-pCEg3oZJa7hoFI8pkktjVrMRJVC_MSwDksW4N90oSHq0afKC-sAE2FVz2KvSvkV4uvzKpfa938kF9O-OALnns/s1600/1.jpg" /></a></div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kökeni Keltlerin Samhain'a dayanan halloween, hasat mevsiminin son gecesi yani kış öncesi son gecedir. Keltlerin inancına göre aynı zamanda dünyamız ile ölüler dünyası arasındaki sınırların kalktığı gecedir. Hayaletler, cadılar, kara kediler de böylece dünyamıza sızmış oluyorlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7HfzN5nGwQSWJAmmcypLcNfs7V_fmm0c4kuR62mi-Hq4cYxGVbMHquIyEHVXS0xZgYGdsi5-aHZSKGuhC4NwnSM6-bxnRip-eAE98TWWLZLGYIlLN_SFCVRCC8vOhslUyvZWI297y9RM/s1600/7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7HfzN5nGwQSWJAmmcypLcNfs7V_fmm0c4kuR62mi-Hq4cYxGVbMHquIyEHVXS0xZgYGdsi5-aHZSKGuhC4NwnSM6-bxnRip-eAE98TWWLZLGYIlLN_SFCVRCC8vOhslUyvZWI297y9RM/s1600/7.jpg" /></a></div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1993 yılı yapımı film Disneyland çıkışlı bir çocuk filmi aslında. Hem sevimli hem de arada sizi hoplatabilir. Film 1600'lerde üç cadı kız kardeşin (Bette Midler, Sarah Jessica Parker ve Kathy Najimy) Salem'de cadılıktan asılmaları ardından günümüzde -1993- uyandırılmaları sonrası yaşanan olayları anlatıyor. Tipik bir çocuk filmi gibi yetişkinlerin çocukların dünyasını anlamadığı eleştirisi altında, dünyayı çocuklar kötülükten kurtarıyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIvXCHFGCWH8lr0IqzNFNumT7sjJClL7HwvNU2sKlXOC4gE8stCIBIogk_0nV2f6NtNubCMasGKYj7DpHAoEFtVImPtH051mvYZycaeLm49wUVVJImmKCQG0Vm2heQf6TfIZZCrdf9WdY/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIvXCHFGCWH8lr0IqzNFNumT7sjJClL7HwvNU2sKlXOC4gE8stCIBIogk_0nV2f6NtNubCMasGKYj7DpHAoEFtVImPtH051mvYZycaeLm49wUVVJImmKCQG0Vm2heQf6TfIZZCrdf9WdY/s320/2.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu5Bm9f9hu4FpJqxJcC2iUugNscVAOf945Onkrx5AdBiHFShKdVvdDepB-N_1Trr69rElRQhBMtqNOc8I7y152w13le1p_bsESRrtXThGLHTbpXUiOR2ucToc4f0KY9Zqv9Zcvt7HKXK4/s1600/6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="165" data-original-width="305" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu5Bm9f9hu4FpJqxJcC2iUugNscVAOf945Onkrx5AdBiHFShKdVvdDepB-N_1Trr69rElRQhBMtqNOc8I7y152w13le1p_bsESRrtXThGLHTbpXUiOR2ucToc4f0KY9Zqv9Zcvt7HKXK4/s1600/6.jpg" /></a></div>
<br />
Filmin tabii ki en eğlenceli karakterleri cadılar. Özellike Bette Midler. Benim en sevdiğim sahne ise "I put a spell on you" şarkısını uyarladıkları sahne. Hem şarkı süper olmuş, hem de izlemesi çok eğlenceli bir sahne çıkmış ortaya. Bir de efendimiz sahnesi çok komiktir. Her zamanda yolculuk filminde olduğu gibi geçmişten gelenlerin, bizim günlük yaşamımızda gördüklerinden hayrete düşme klişeleri de mevcut. Ama gayet sevimli bir şekilde yedirmişler bunu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLETLp6t5KflSAHhG-JxgwdaCy-XaKz6VeEqsinp5ys2iGw5sn_ZBz5-CUdIX2to0UWfQJ3YwIhOzlma_KXXq3TXzTButnfr4G86tGJ8P3cw1l3TCGK3Gq5g21lvb6qnPR62XJCTtSGIs/s1600/5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="165" data-original-width="305" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLETLp6t5KflSAHhG-JxgwdaCy-XaKz6VeEqsinp5ys2iGw5sn_ZBz5-CUdIX2to0UWfQJ3YwIhOzlma_KXXq3TXzTButnfr4G86tGJ8P3cw1l3TCGK3Gq5g21lvb6qnPR62XJCTtSGIs/s1600/5.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWxqDrvrKRlGUZrfC9TC4QzYVyOrEn49HXUn_70pjsWrSXj9RD6xUATArvH3ahoX6vzWjUeGQVg1l2fI70x0BXNk3JbyL1E1ffGuu_Fuu1_2NETCnaonLiQkJpBpHZ9Tz-fG97WSDIheU/s1600/4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="181" data-original-width="236" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWxqDrvrKRlGUZrfC9TC4QzYVyOrEn49HXUn_70pjsWrSXj9RD6xUATArvH3ahoX6vzWjUeGQVg1l2fI70x0BXNk3JbyL1E1ffGuu_Fuu1_2NETCnaonLiQkJpBpHZ9Tz-fG97WSDIheU/s1600/4.jpg" /></a></div>
<br />
Hocus Pocus çocuk filmi olmasına rağmen yetişkinlerin de sıkılmadan izleyebileceği eğlenceli bir film. Halloween öncesi bir açıp izleyin, havaya girersiniz. Gerçi neyin havasına giriyoruz o da ayrı da :) Eğlenceli bir filmi izlemenin zamanı yoktur.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5kEFAxcmvtXKInO3u6UJrcFTJlbSpVsV32pNbnlTzSzT5ZqdT9wYH8XeoFHF_kF1iorei4sRA_fJ1g5wTSMmq7dMmIdBpTKbNOYWzxxBn104UXMjhsodMtXqESFvlSDbxGJ4AkTmjW14/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="187" data-original-width="270" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5kEFAxcmvtXKInO3u6UJrcFTJlbSpVsV32pNbnlTzSzT5ZqdT9wYH8XeoFHF_kF1iorei4sRA_fJ1g5wTSMmq7dMmIdBpTKbNOYWzxxBn104UXMjhsodMtXqESFvlSDbxGJ4AkTmjW14/s1600/3.jpg" /></a></div>
<br />
Sevgiler... </div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-16895453036715382452017-10-23T12:00:00.000+03:002017-10-23T12:00:01.847+03:00Ne İzlemeli: Ex Machina<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Alex Garland'la ilk tanışmam 1999 senesinde Kumsal kitabıyla oldu. Sonrasında filme de aktarılan kitap, o dönemde aldığı çok sayıda ödül ve tanınmışlıkla oldukça popülerdi. Sonrasında Garland, görünürlüğünü yitirdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsXVzf6urQ4TN8Oxw4slSejlcXTNbCv2JMYwkmpy4hsDbt8yx_ykPx1h_Vu33qZmHgbQLccamHSd1FEh0YKqjZd4sO6c1hictjfZ5ADCKBCCDcbmE3efE-qj_w6fHj3Trs27zV7KVEWog/s1600/download+%25281%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="261" data-original-width="193" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsXVzf6urQ4TN8Oxw4slSejlcXTNbCv2JMYwkmpy4hsDbt8yx_ykPx1h_Vu33qZmHgbQLccamHSd1FEh0YKqjZd4sO6c1hictjfZ5ADCKBCCDcbmE3efE-qj_w6fHj3Trs27zV7KVEWog/s1600/download+%25281%2529.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibiM4llEoRY_Ij9db1n-8nDVeu54ndIJZrkVHhqQDG2HZI_3ql94LaqQJb64LrVLiNbJdKRsWx9B33fZqSE5R3MPW8OFLX22XHPPGDgkvT_eC2xW7BHVHb9WVfmfjBskAmxp90cu0168Y/s1600/download.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="273" data-original-width="184" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibiM4llEoRY_Ij9db1n-8nDVeu54ndIJZrkVHhqQDG2HZI_3ql94LaqQJb64LrVLiNbJdKRsWx9B33fZqSE5R3MPW8OFLX22XHPPGDgkvT_eC2xW7BHVHb9WVfmfjBskAmxp90cu0168Y/s1600/download.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Tekinsiz bir pozuyla Alex</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçenlerde Netflix'te ne izlesem diye dolanırken rastladığım Ex Machina'nın hem yönetmenliğini hem senaristliğini Alex Garland'ın üstlendiğini gördüm. Başrollarde de Alicia Vikander olunca, izlemesem olmazdı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ60yULL7CUVgPX2rZxkhvqdUTVnpVYA63fL4jQx7-S-8ypdObawvvxl8XuBWX9n14SU5WJisFyw_pRygm0jEZFgNi-noXoQOcO1A9IL-5dRbT4WXr6ledX_LRlCfyUNjp0kc4IYAeKMU/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="373" data-original-width="265" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ60yULL7CUVgPX2rZxkhvqdUTVnpVYA63fL4jQx7-S-8ypdObawvvxl8XuBWX9n14SU5WJisFyw_pRygm0jEZFgNi-noXoQOcO1A9IL-5dRbT4WXr6ledX_LRlCfyUNjp0kc4IYAeKMU/s320/1.jpg" width="227" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2015 yılı yapımı olan film'de Vikander'e Black Mirror'da iki çift gözyaşına neden olan Domhnall Gleeson ve Oscar Isaac eşlik ediyor. Filmin konusuna kısaca değinirsek, Google benzeri bir arama motoru olan Blue Bird'in sahibi Nathan Bateman (Isaac), inzivada yaşadığı evinde çalışanlarından birini bir hafta misafir edecektir. Şanslı talihli Caleb Smith (Gleeson) olur. Caleb, ormanın derinliklerinde, sadece helikopterle ulaşılabilen eve gittiğinde gitme nedeninin bir deneyde yer almak olduğunu öğrenir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3_f4HNImrVfp6KJktrea9gnl39BT8Yhe8B1sSalB8lOG3gzRLM195eNS5w5jlxp5VYRJ2eWdoVbH2Vnpi_rKweLOg39T-Rk8tTLXn3kUxWsYcTRqbBGNxyvi8UoNy03Gmfd9mntKuv9A/s1600/ex-machina-9.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="1200" height="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3_f4HNImrVfp6KJktrea9gnl39BT8Yhe8B1sSalB8lOG3gzRLM195eNS5w5jlxp5VYRJ2eWdoVbH2Vnpi_rKweLOg39T-Rk8tTLXn3kUxWsYcTRqbBGNxyvi8UoNy03Gmfd9mntKuv9A/s320/ex-machina-9.png" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Spoiler kısmını ve yorumları aşağıya ayıralım ve kısaca filmin kalitesine bakalım. Alex Garland'ın elinin ve zekasının değdiği belli olan filmi ben beğendim. Ekşi gibi ortamlarda dayak yemiş olsa da bir filmden beklenen herşeyi karşılıyor. İnsanların yanılgısı her izlenen filmde hep "Sixth Sense"i ya da "Matrix"i ilk izlediğimizde yaşadığımız şaşkınlığı yaşamayı beklemek. Çok abartmadan, izlediğiniz film size iyi vakit geçirtiyor, bir de üstüne düşünecek fikirler veriyorsa, o film iyidir. Bu film de tam olarak bu kriterleri karşılıyor. Ava isimli android rolüyle de Vikander gayet başarılı bir iş çıkarmış. Diğerleri de keza öyle. Benim notum 10 üstünden 7.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgt0jBkMwhRXsUg6GgkZWmWO6mQhbum-wgpn05ruON8Y2SGBfCK8w1pmuUkHwll1jLkZyK5lHit1Vbv2DJtnpc58yb5KCh9qXeeYW8RGV-HYeSAxzVW9p1UanzjA1eySJE0FLvpVuYFG5I/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgt0jBkMwhRXsUg6GgkZWmWO6mQhbum-wgpn05ruON8Y2SGBfCK8w1pmuUkHwll1jLkZyK5lHit1Vbv2DJtnpc58yb5KCh9qXeeYW8RGV-HYeSAxzVW9p1UanzjA1eySJE0FLvpVuYFG5I/s1600/2.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gelelim izleyenler için biraz daha derinlemesine tartışmaya. Yapay zeka meselesine el atan filmin başında Turing Testi (deneyde kimin yapay zeka kimin insan olduğunu tespit etmek amaçlı sorular sormak) lafı geçince, "aha Caleb da yapay zeka" öngörüsünü çaktım kenara. Aklımın bir köşesinde bu bilgi ile izlemeye devam ettim filmi. Ava'yla Caleb'in seanslarında inceden inceye işlenmeye başlayan aşk, ihanet ve entrika öğeleri ile film aslında yapay zekaya ilişkin farklı bir niteliği vurguluyor. Genelde insanda gördüğümüzde yadırgamadığımız bu özellikler yapay zekanın, bir yandan kendini insan içinde gizleme, bir yandan da evrim geçirerek insanlaşmaya başladığını gösteriyor. Tabii Nathan karakterinin aşırı iticiliği de bizim yapay zeka safına sempatiyle yaklaşma eğilimine girmemizi sağlıyor. Nathan'ın sapkınlığının anlaşılması üzerine, yapay zekanın haklılığına inandığımız noktada Alex bir sağ kroşeyle Ava'nın "survival" arzusunun nelere meydan verebileceğini gösteriyor. Zaten zavallı Caleb'ı bir piyonmuşcasına arkada bırakıp gitmesi de bunun kanıtı oluyor. Filmin özüne büyüklerimizin dediği gibi "Acıma acınacak duruma düşersin" olarak bakabileceğimiz gibi, istediğiniz derinliğe inip o seviyeden filmi incelemeniz de mümkün. Örneğin Tanrı insanı yarattı. Kibir sahibi insan bir süre sonra Tanrı'ya ihanet etti, kendini Tanrı sandı ve yapay zekayı yarattı. Aynı şekilde yapay zeka da kendi yaratıcısına isyan etti. Ya da Sarah Conor gibi ırkçı bir bakış açısıyla da yaklaşabilirsiniz.</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-84445320383615412832017-10-16T17:27:00.000+03:002017-10-16T17:27:04.488+03:00Dan Brown / Başlangıç<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Popülaritesi arttıkça ters orantılı olarak kitap yazma sıklığı azalan bir diğer yazar da Dan Brown'dır. Da Vinci Şifresi ile hem dünya çapında ün kazandı, hem de Tom Hanks'in başrolünde oynadığı bir film yaparak paraya para demedi desek yanlış olmaz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Eğer siz de benim gibi yakın bir Dan Brown takipçisiyseniz, siz de onun formülünü çözmüşsünüzdür. Kitabın başında bir olay yaşanır, Profesör Robert Langdon, hiç ummadığı bir kovalamaca içinde bulur kendini. Yanında illa ki akıllı, güzel ve genç bir kadın vardır. Birlikte bir bilmeceyi çözmeye uğraşırlar. Bu arada peşinde dini yobaz bir katil fink atmaktadır. Kitabın sonunda gizem çözülür, katil ölür ve katili azlettiren (illa ki!) iki yüzlü kişi hak ettiğini bulur. Bu formül hiç değişmiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicVrdlTaUCvwJ2aLEIGW9Cn2rCQJ5plx46KvrR8rF4j2ieeU0UcX9CbxoYxQVF2ne8x03lTrn4AHyxKxYlMYJ4ZHLImGEwZTXCZkiKmcTSY_ukSpYpQ39Q4GUpen7BElqH580OGrKihXY/s1600/US_Big.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="478" data-original-width="316" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicVrdlTaUCvwJ2aLEIGW9Cn2rCQJ5plx46KvrR8rF4j2ieeU0UcX9CbxoYxQVF2ne8x03lTrn4AHyxKxYlMYJ4ZHLImGEwZTXCZkiKmcTSY_ukSpYpQ39Q4GUpen7BElqH580OGrKihXY/s320/US_Big.jpg" width="211" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En son 4 sene önce Dan Brown okumuş biri olarak, tabii ki atlamadım ve ilk gün aldım kitabı. Pek hevesle okumaya başladım. Ne var ki ikinci günü bulmadı hevesim, foss söndü gitti. Kitabı bitirmem 10 günü buldu. Bunun 5-6 günü kitabın yüzüne bile bakmadım :) Kitaba kötü demek istemem ama artık çok belli bir formül, filme çekilirken kolaylık olsun diye gözümüze sokula sokula yazılan detaylı mekanlar bir noktadan sonra bayıyor. Halbuki kitabın özünde yatan konu bu aralar benim çokça kafayı taktığım "insan nereden geliyor?" sorusunu soruyor. Kitaba ilişkin spoiler içeren ayrıntılı bilgilere aşağıda değineceğim. O kısmı okumak istemeyenler için ortalama bir Da Brown romanının sizi beklediğini belirteyim. Kötü değil. Ama yeni birşey de yok. 30 bölüm izlemediğiniz, sonra tekrar izleyince konuyu on dakikada çözdüğünüz Türk dizileri kıvamında.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gelelim asıl mevzuya... Langdon'ın eski öğrencilerinden fütürist, teknoloji dehası Edmond Kirsch (ben diyim Edmond, siz anlayın Elon Musk) 2 temel soruya cevap bulur: İnsanlığın nasıl başladı ve nerye gidiyor? Büyük sorular. Hatta temel sorular. Pırasadan hallice insansanız hayatınızın bir döneminde bu konuya kafa yormanız normal. İnancınız ya da inançsızlığınız ne yönde olursa olsun, varolmamızın "hayret verici birşey" olduğunu fark etmişsinizdir. Çoğunluk Zararsız sersinde de ucundan değindiğim üzere, insanlık olarak yüzlerce yıldır nerden geldiğimizi bulmaya çalışıyoruz. Çok çeşitli cevaplar da var. Kimi Adem-Havva işe deyip kolaya kaçıyor. Kimi Big Bang diyor. Genelde dini inançlı insanlar "ee peki big bang'i kim yarattı" diye soracak. "Hiç yoktan mı var oldu evren" diyecek? Her ne kadar ben bir noktada bunalıp bıraktıysam da Fizikçi Lawrence Krauss'un "Hiç Yoktan Bir Evren" kitabı fiziki olarak, teoride evrenin hiç yoktan pek de güzel var olabileceğini açıklıyor. Nereye bakarsak bakalım kesin cevap yok karşımızda. Bir yaratıcı yoksa, tesadüfen var olduysak, muhtemelen belli bir süre sonunda öldüğümüzde tamamen yok olacağız demektir. Bilinçli halimiz bunu şok ile karşılasa da bilinçsiz halimizin dert edeceğini pek sanmıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzhm5MKf2g1uJH6xLx96WlKOW8c96UJJxRTcPqni0XoHP7c8KLQywVsCiIWbEwOHRNYz6d0JJoOVvz0LSBgo6mzfRUtY28U-AWzYlYhHmdabusl-yOEsnYsfLA3DEL5RT4fFeT2-bqFeY/s1600/3146.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="372" data-original-width="620" height="192" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzhm5MKf2g1uJH6xLx96WlKOW8c96UJJxRTcPqni0XoHP7c8KLQywVsCiIWbEwOHRNYz6d0JJoOVvz0LSBgo6mzfRUtY28U-AWzYlYhHmdabusl-yOEsnYsfLA3DEL5RT4fFeT2-bqFeY/s320/3146.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Döneyim kitaba, çok uzattım yine :) Dan amcam yine ayakaltlarını tüyle gıdıklayacak bir konu bulmuş anlayacağınız. Nasıl varolduk gibi baba bir soruya cevap bulduğunu söyleyen bir karakter, hatta işi büyütüp ne olacağımızı da cevaplayacağını söyleyen bir karakterle yola çıkıyor. Edmond 3 tek tanrılı din adamını karşısına alıp, edindiği bilgiyi dünya ile paylaşacağını, bunun sonunda da dinin yok olacağını söylüyor. Hem de kitabın ilk bölümünde! Hadi buyrun... Tabii bu önemli şahıs, Langdon'ın da aralarında bulunduğu bir sunumda dünyaya bulgularını duyuracakken ölüyor. Sonra kitabın 2/3 kısmında Langdon'ın gereksiz ipuçları peşinde koşmasını okuyoruz. Hatta arada fast forward yapıyoruz. Kitabın sonunda Edmond'ın videosu dünya ile paylaşıyor. Edmond 1960'larda yapılan ilksel çorba (the primordial soup) deneyini anlatıyor. Miller ve Urey adlı bilimadamları dünyanın başlangıcında varolan temel maddeleri bir tüpe koyuyorlar. Gerekli elektirik akımı, çalkantı vs gibi dış etkenleri de meydana getiriyorlar. Ve bekliyorlar... İnsanın temel taşı olan DNA'yı oluşacak mı diye? Tabii olmuyor. Tek bir amino asit mi, başka ilkel bir sonuca ulaşıyorlar. Ancak 2012 yılında tüpe tekrar bakıldığında, o da ne? Vıcır vıcır durumlar. Oluşum ilerlemeye başlamış durumda. Bizim Edmond'da güya süper bilgisayarıyla bir modelleme programı yapmış. Uygulayınca ne görsün. Milyonlarca yıl sonra DNA'ya ve canlı hücreye ulaşılıyor. Nınınının. Ne demek bu dostlar? Bu demek ki, Tanrı olmadan da dünyada hayat başlayabilir. Ama bizim sinsi Dan, böyle büyük laflar ettikten sonra durumu toparlamak için ne diyor? Langdon'ın ağzından Tanrı yine var da bildiğimiz Adem-Havva palavra. Çevir kazı yanmasın! Tanrı var mı? Yoksa neden varız? Sizi bilmem ama kişisel olarak en merak ettiğim sorulardan biri bu, ama bilmem öğrenir miyim cevabı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Edmond'ın tek cevabını bulduğu soru bu değil. Nereye gidiyoruz? Cevap aslında türün takipçileri için şaşırtıcı değil. Yapay zekaya gidiyoruz. Edmond'a göre önümüzdeki 50 yıl içinde teknolojiyle o kadar içiçe geçeceğiz ki siz deyin Matrix ben diyeyim Lucy, insanoğlu yeni bir türe evrilecek. Ulaştığı noktada artık bizler, bugün bildiğimiz insanlar olmayacağız. Demin de dediğim gibi dünyada bu yönde bir trend var. Ulaşacağımız nokta bilişsel varlıklar olmamız. Bedeni ve beraberinde getirdiği hazları, ölümlülüğü, hastalıkları geride bırakacağız. Fountain, Transcendence, Lucy ve aynı konunun etrafında dolanan Ex Machina gibi çok sayıda filmle simülasyon evren teorisi gibi açıklamalarla sürekli olarak tek bir yöne doğru yönlendiriliyoruz. Bu bir öngörü mü, yoksa insanları kontrol altına almanın farklı bir yolu mu, emin değilim. İçinde bulunduğumuz sistem insanları o derece metalaştırıyor ki her duyduğumuzdan şüphe eder hale gelmemizin şaşırtıcı olduğunu düşünmüyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj23a6NL0qSBJMi2cnnthNnW7rRVcxA_utryZoluhyphenhyphenzkQ6CysurBmwGWda7BAwLOrI7T1HvRp_kRs6u2bHCEJAAV5EruFkMW3jOSwzVc1exsq1GxZ9TzTK4Bpbr7Gh72yfVw7vt6pn8RTk/s1600/LucyMoviePoster.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1500" data-original-width="1060" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj23a6NL0qSBJMi2cnnthNnW7rRVcxA_utryZoluhyphenhyphenzkQ6CysurBmwGWda7BAwLOrI7T1HvRp_kRs6u2bHCEJAAV5EruFkMW3jOSwzVc1exsq1GxZ9TzTK4Bpbr7Gh72yfVw7vt6pn8RTk/s320/LucyMoviePoster.jpg" width="226" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonuç olarak, Dan Brown'ın konu olarak seçtiği malzemenin ve işleyişinin başarılı olduğunu söylemek durumundayım. Her ne kadar tarzının beni artık sıktığını söylemeden geçemeyeceksem de :) Dan Brown gibi geniş kitlelere hitap eden birinin bu konuyu işlemesi, belki bir kısım insanda düşünce kıvılcımları çakmasına neden olur. Neden olmasın. </div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-70430479822463979842017-10-09T09:00:00.000+03:002017-10-09T09:00:20.795+03:00Çoğunlukla Zararsız III<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Geçmişini Platon'a kadar götürebileceğimiz simülasyon teorisinin sıkça tartışılmasına yol açan kişi Oxford Üniversitesi Profesörü <a href="https://nickbostrom.com/" target="_blank">Nick Bostrom</a>. 2003 yılında (post-Matrix) 3 önermede bulunur Bostrom: </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6RCXsaO2NEA37y1TU1ZrgUEvekJrHjhFDJ44u7_Yt6VF9rJimcO3JlOR9jSxlnJqrWV_FY5s4Bg3r18vR92Yq8Pm0B-h5n18RmqJN3Tuet5ke99dT3MCK2HqJDqTHhvayJR0F5nhxGho/s1600/4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6RCXsaO2NEA37y1TU1ZrgUEvekJrHjhFDJ44u7_Yt6VF9rJimcO3JlOR9jSxlnJqrWV_FY5s4Bg3r18vR92Yq8Pm0B-h5n18RmqJN3Tuet5ke99dT3MCK2HqJDqTHhvayJR0F5nhxGho/s1600/4.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1- "İnsanüstü aşamaya ulaşabilen medeniyetlerin olma olasılığı 0'a yakındır", ya da, (<span style="background-color: white; font-family: Lora, serif; font-size: 17px; text-align: left;">"The fraction of human-level civilizations that reach a posthuman stage (that is, one capable of running high-fidelity ancestor simulations) is very close to zero"</span>)</div>
<div style="text-align: justify;">
2- "Atalarının simülasyonunu oluşturmakla ilgilenecek insanüstü medeniyetin olma olasılığı 0'a yakındır, ya da (<span style="background-color: white; font-family: Lora, serif; font-size: 17px; text-align: left;">"The fraction of posthuman civilizations that are interested in running ancestor-simulations is very close to zero"</span>)</div>
<div style="text-align: justify;">
3- "Bizimkine benzer deneyime sahip insanların hepsinin simülasyonda yaşıyor olma ihtimali 1'e yakındır" (<span style="background-color: white; font-family: Lora, serif; font-size: 17px; text-align: left;">"The fraction of all people with our kind of experiences that are living in a simulation is very close to one"</span>).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bostrom diyor ki, yukarıdaki üç olasılığı ele aldığımızda mümkün olası ihtimal ancak 3. maddede belirtilendir. Yola çıkış noktası antropik nedenselleştirme/muhakemeye (anthropic reasoning) dayanıyor. O nedir derseniz? Antropik ilke, evrene dair gözlemlerin onu gözlemleyen sapient hayat ve bilinç ile uyumlu olmasını gerektiren bir felsefi değerlendirmedir. Yani, Bostrom bize fiziksel bir açıklama ile değil, felsefi temelli bir anlayışla evreni açıklamaya çalışıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
3 maddeyi şöyle açıklıyor: Eğer 1. madde doğruysa zaten insanüstü aşamaya ulaşamadan yok oluruz. Eğer 2. madde doğruysa, insanüstü aşamadaki insanların atalarının medeniyet düzeyinde var olacak milyarlarca insanı simüle edecek zamana ve kapasiteye sahip olma ihtimalleri çok düşük. Ve 3. madde doğruysa, kesinlikle bir simülasyonda yaşıyoruz. Bu durumda üç maddeyi de doğru kabul ediyorum diyor ve ekliyor "gelecek nesillerin (yani insanüstü düzeye ulaşanların) atalarının simülasyonunu yapacak düzeye erişme ihtimali ancak bizim şu an simülasyon içinde yaşıyor olmamız halinde mümkündür". </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoMnft9COSgAmsT3BekD9ZFc6SSQKJFimHdOdRT3WEmrMVt_7BIx42uRigHejbwJNQo5jKrf0dtqcwKZX8QtYTn2sPDPVlvqTE2FmReJg3lThcKiHB-ZPM58zo2pWLYbB9h5evq_anzmw/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="159" data-original-width="317" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoMnft9COSgAmsT3BekD9ZFc6SSQKJFimHdOdRT3WEmrMVt_7BIx42uRigHejbwJNQo5jKrf0dtqcwKZX8QtYTn2sPDPVlvqTE2FmReJg3lThcKiHB-ZPM58zo2pWLYbB9h5evq_anzmw/s1600/2.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir de ters okuma yapalım, daha iyi anlayabilmek için. Simülasyonda yaşıyorsak, bizi işleten "insanlar" kadar teknolojimizi geliştirip simülasyon kendi simülasyonlarımızı yapmaya karar verirsek ne olur? Elbette simüle olmayanların fişi çekme ihtimali ortaya çıkar. Bu durumda kendi simülasyonumuzu geliştirecek düzeye varmamız imkansızdır (madde 1). Varsak bile milyarlarca kişilik simülasyon yapma olasılığımız yoktur (madde 2). Simülasyon içinde yaşamıyorsak simülasyon oluşturacak kadar gelişmemiz imkansızdır ki şu an yapay zeka konularında ileri bir aşamaya ulaştık. E o zaman 3. maddeyi de onaylamış olmuyor muyuz?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
SpaceX ve Tesla CEO'su Elon Musk'ın "simülasyonda yaşamıyor olma ihtimalimiz milyarda bir" açıklaması ile konu tekrar gündeme taşındı. İleri görüşlü deyin, fütürist deyin, deha deyin ya da iron man'in esin kaynağı deyin, Elon Musk teknoloji konusunda öncülerden biri. Yukarıda Bostrom'un açıkladığı hipotezi de benimsemiş durumda. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7RL-caZAXUKWytieac9c0STnWFOEZn89Jc9p8Q_Q71a-wiqO-PlfCJrK6NkSkpsRR9hFtU1RFckAa1XSb9OVFGNVNmkF-FoFvnvP_PdCTrO2UsC6CgKX2GNXROE62d_VTAupXRCdDcP4/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7RL-caZAXUKWytieac9c0STnWFOEZn89Jc9p8Q_Q71a-wiqO-PlfCJrK6NkSkpsRR9hFtU1RFckAa1XSb9OVFGNVNmkF-FoFvnvP_PdCTrO2UsC6CgKX2GNXROE62d_VTAupXRCdDcP4/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçen hafta sicim teorisi ile geldiğimiz holografik evren meselesi de burada simülasyon evren teorisi ile kesişmekte. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Karşı çıkanlar yok mu? Var elbette. En basitinden şu ana kadar tespit edildiği üzere açık yani sürekli genişleyen bir evrende yaşıyoruz. Bu kadar kocaman bir evreni, içindeki milyarlarca galaksi ve cücük kadar dünyamıza bile sığan milyarlarca canlıyla simüle edecek kapasitede bir bilgisayarın varlığı mümkün müdür? Peki, şu ana kadar kimse neden Matrix'teki kara kedi-dejavu meselesindeki gibi bir durumla karşılaşmadı? Buna açıklama getirenler şöyle bir savla ortaya çıkıyorlar. Bu dediğiniz büyüklükteki simülasyonu bir gezegen büyüklüğündeki bilgisayarla hayata geçirmeniz mümkün. Hatta içinde bulunan her maddeyi kusursuz olarak simüle etmeniz gerekli değil. Örneğin simüle bir doktor, bir maddeyi mikroskop altında incelemeye niyetlendi. Simülasyon programı ona göre kendini adapte ediyor ve simüle doktor gözünü mikroskoba dayayınca mikro parçalara kadar görebiliyor. Doktorumuz bakmadığında ise o maddenin mikro parçalarının var olmasına gerek yok. Yani kullanılan mb düşüyor, adil kota rahatlıyor. Peki, dejavu durumları ne oluyor? Yani neden hiç bir hatayla karşılaşmıyoruz? Çünkü program yine kendini düzenliyor. A kişisinin bir hata fark etmesi durumunda program kendini yeniden başlatıyor ya da simüle kişinin hafızasını temizliyor olabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonuç olarak felsefik bir yaklaşım olan simülasyon teorisine sonsuz soru ve sonsuz karşı çıkış-kabul ile karşılık verebiliriz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL-ay49CAseZpi4HzZxzsiAKacyfC2QsIjlsHfLfWNwSQNDKwuqY79EGdbtZ960leaV9ThhX2FM40Ib43_X57flIkd72By6cdGc2Hyo5TTo1MVfS8d25rNM72zbovBWvmnyn4lsOXgUPU/s1600/1.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="134" data-original-width="375" height="114" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL-ay49CAseZpi4HzZxzsiAKacyfC2QsIjlsHfLfWNwSQNDKwuqY79EGdbtZ960leaV9ThhX2FM40Ib43_X57flIkd72By6cdGc2Hyo5TTo1MVfS8d25rNM72zbovBWvmnyn4lsOXgUPU/s320/1.png" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Peki gerçekten bir simülasyonda yaşıyorsak? Kişisel olarak fikrim, bizi etkilemeyeceği yönünde. Hatta belki reenkarnasyon inancı gibi bir daha yaşama şansı bulabileceğimiz için düşündüğümüzden de iyi bir seçenek olabilir. Birileri fişi çekmediği sürece. Ayrıca Tanrı inancının temelinde yatan yaratıcı ihtiyacı ile simülasyon evren teorisinde bizim dışımızda bir yaratıcının varlığı ihtimali çok da farklı açıklamalar değil. Gerçek nedir, bilebilmemiz mümkün gözükmüyor, en azından şu aşamada. Hal böyleyken, kesin olan tek bir gerçeklik var: Hayata bir kere geliyoruz ya da ecnebilerin deyimiyle YOLO (you only live once). Eh o halde, bunu en iyi şekilde yapmak lazım.</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-59725614204610434642017-10-06T09:00:00.000+03:002017-10-06T09:00:06.217+03:00Büyülü Şeylerin Dünyasında<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
2003 yılında Best Animated Movie dalında Oscar kazanan <a href="http://www.imdb.com/title/tt0245429/?ref_=nv_sr_1" target="_blank">Ruhların Kaçısı</a> (Spirited Away), açık bir evren gibi (ekikkiki) büyüyen bir dünyayla tanışmama vesile oldu. Tabii ki Studio Ghibli'den bahsediyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
15 Haziran 1985'de Japonya'da kurulmuş SG. İşin başında tabii ki kalbimizdeki yeri ayrı olan Hayao Miyazaki var. <a href="http://www.imdb.com/title/tt0087544/?ref_=nv_sr_1" target="_blank">Nausicaa of the Valley of the Wind</a> filminin başarısının ardından stüdyo faaliyete geçmiş. Dünya çapında tanınırlık kazanması ise 2001 yılı yapımı Ruhların Kaçısı ile mümkün oldu. Ancak aradaki yıllarda öyle animeler var ki izlemediyseniz çok şey kaçırdınız. Ben burada izlediklerimden bir kaçını kısaca anlatacağım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpQTMfHAv9aanyzkqPNg-8aaSShO4NilGwUQ2C7nQBwDIJALJ-hTw4fFz8iJxhQnWs7w_PiIdrb_0W_lzw5UcqEr33MdZqzX9ICm69kfP2lU_CqhaDHkg21vU2xrTRUeVonRrkK2wXw90/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpQTMfHAv9aanyzkqPNg-8aaSShO4NilGwUQ2C7nQBwDIJALJ-hTw4fFz8iJxhQnWs7w_PiIdrb_0W_lzw5UcqEr33MdZqzX9ICm69kfP2lU_CqhaDHkg21vU2xrTRUeVonRrkK2wXw90/s1600/1.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çıkış filmi diyebileceğimiz <a href="http://www.imdb.com/title/tt0087544/?ref_=nv_sr_1" target="_blank">Nausicaa of the Valley of the Wind</a>, bir prensesin iki savaşan toplumu durdurma çabalarının anlatıldığı bir bilim kurgu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son yıllarda hediyelik eşya pazarını ele geçiren <a href="http://www.imdb.com/title/tt0096283/?ref_=nv_sr_1" target="_blank">My Neigbour Totoro</a>, 1988 yılı yapımı. yine Miyazaki imzalı. Hafif Ruhların Kaçışı'na göz kırpan film iki küçük kız kardeşin yeni taşındıkları kasabaya uyum sağlama sürecinde karşılaştıkları büyülü varlıklarla yaşadıklarını anlatıyor. Sevimli ötesi bir film.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZk24JqnrMmzG2tqULzkNNVAIC6flUkA4MYnw72mbqUN1V7vZJu5I7JcxkyLHrBlFOr4P84qrhNP11LLi6IL7cjVNImO1F9PfVMuI6i5bp9daWvfn4Y36jt0AJiL_b6xk4e0wXCSAe58o/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZk24JqnrMmzG2tqULzkNNVAIC6flUkA4MYnw72mbqUN1V7vZJu5I7JcxkyLHrBlFOr4P84qrhNP11LLi6IL7cjVNImO1F9PfVMuI6i5bp9daWvfn4Y36jt0AJiL_b6xk4e0wXCSAe58o/s1600/2.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1PsHWbPObfftvqwdim5oaKnHrV5jcHHVu2yomXSX22rbJ6Byh0EkLf47IUHlhrFN2ibDW-wCcccrm_8uliK-m4PQar33JP_aq_u3jXAToe-IYUGinPs-DBHvLdjRTP9dWPrYlbL8J4OU/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="105" data-original-width="105" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1PsHWbPObfftvqwdim5oaKnHrV5jcHHVu2yomXSX22rbJ6Byh0EkLf47IUHlhrFN2ibDW-wCcccrm_8uliK-m4PQar33JP_aq_u3jXAToe-IYUGinPs-DBHvLdjRTP9dWPrYlbL8J4OU/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1989 yılı yapımı <a href="http://www.imdb.com/title/tt0097814/?ref_=nv_sr_1" target="_blank">Kiki's Delivery Service</a> ise yine çocukların sihirli dünyasına el atıyor. Küçük cadı Kiki yeni bir kasabaya taşınmış, maddi olarak da kendini desteklemek için süpürgesi ile kurye işine başlamıştır. Minnoş kedisi de cabası. Sevimlilikten ölünecek bir diğer anime. Eiko Kadono'nun aynı isimli romanından uyarlanmış.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGES-XvJ7O9fhui26sMKnuBcyBnE1ZTw3vmxY4ChWEnAo_STEUtPpiOfjIfNAWpKm1JXDBxTZGWMe-tsrCrKfJgWqLqXyzBhmjGjSMPGF5DdsR2eI_OEMz1zcuWA-NqPaldWAjRdYutjs/s1600/4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGES-XvJ7O9fhui26sMKnuBcyBnE1ZTw3vmxY4ChWEnAo_STEUtPpiOfjIfNAWpKm1JXDBxTZGWMe-tsrCrKfJgWqLqXyzBhmjGjSMPGF5DdsR2eI_OEMz1zcuWA-NqPaldWAjRdYutjs/s1600/4.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1d1izUyZ5WCwlQDgIUEPFM5kFYWNyW-2EijsJ8dk2MGIZOWlpCqu_HXLk5egHQiodbke0phx7DgFhpdoKk-4mbyvknah8wAMCUGIgipg6SAFPpcOWovtDHTUz8o33m7hTF11ceICE9SA/s1600/5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="963" data-original-width="1600" height="192" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1d1izUyZ5WCwlQDgIUEPFM5kFYWNyW-2EijsJ8dk2MGIZOWlpCqu_HXLk5egHQiodbke0phx7DgFhpdoKk-4mbyvknah8wAMCUGIgipg6SAFPpcOWovtDHTUz8o33m7hTF11ceICE9SA/s320/5.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Stüdyonun adı yani Ghibli kelimesi İtalyanca sıcak rüzgar demek. Mayazaki ne kadar İtalyan aşığı bilemiyorum ama 1992 yılında İtalya'ya gidiyor. <a href="http://www.imdb.com/title/tt0097814/?ref_=nv_sr_1" target="_blank">Porco Rosso</a> (Kırmızı Domuz) 1930'ların İtalyasında geçiyor. I. Dünya Savaşı gazisi pilot Porco Rosso, bir yandan hayatın içinde süregelen kötülerle savaşmaya devam ederken, bir yandan da sürekli arıza veren uçağı ve hayatını dönüştüren büyüyle mücadele etmektedir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrKPThIKlEdtWR05gcYLukABuEamJZqLQSZmiyFc7XYfWCqgezXr5_FGSBF_NXEvSlVEsSyA6Udug4gKl2exY2vPfbzLSWA0mvHK36XVFaGXhzQvIt1Fq_SOBnJsC14fapnHRMMWyJDLM/s1600/6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrKPThIKlEdtWR05gcYLukABuEamJZqLQSZmiyFc7XYfWCqgezXr5_FGSBF_NXEvSlVEsSyA6Udug4gKl2exY2vPfbzLSWA0mvHK36XVFaGXhzQvIt1Fq_SOBnJsC14fapnHRMMWyJDLM/s1600/6.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFoClKErBPXVuE6gP2oVqapJsXIixxW-ZTiJeUHdgwx5acA08EnpLBnHTTe4ar3BCvmcjDTQefCq_rIcgR6sOIHVR7scLh9cma_yHXfwH1aR5rCkDwXnXij_t-ZQnuEnGjhtuWUvkK21o/s1600/7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="892" data-original-width="1600" height="178" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFoClKErBPXVuE6gP2oVqapJsXIixxW-ZTiJeUHdgwx5acA08EnpLBnHTTe4ar3BCvmcjDTQefCq_rIcgR6sOIHVR7scLh9cma_yHXfwH1aR5rCkDwXnXij_t-ZQnuEnGjhtuWUvkK21o/s320/7.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.imdb.com/title/tt0119698/?ref_=fn_al_tt_1" target="_blank">Princess Mononoke</a>, Miyazaki'nin bir diğer kadın kahramanı. Japonya'nın 1336-1573 yılları arasındaki Muromachi döneminde geçen hikaye, yine gerçekle kurgunun karışımından oluşuyor. Prenses Mononoke yani San, iki savaşan kabile arasını yapmaya çalışıyor. Kabilelerden bir büyülü orman halkı, diğeri ise ormanın varlıklarını sömüren açgözlü insanlar. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbSG4o3Y2FLgevbwUGQsaDWQDgztQ4_lZxiPekptOsF8D2q-7JW2yE8imK8mzTprKBVyZ9-EH1xz-3uLUbycdK-7Dv_DudsSiSh9Rapb4P03xCY1DFxamushGFICdrfrcBTNR036YA2bc/s1600/8.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="427" data-original-width="300" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbSG4o3Y2FLgevbwUGQsaDWQDgztQ4_lZxiPekptOsF8D2q-7JW2yE8imK8mzTprKBVyZ9-EH1xz-3uLUbycdK-7Dv_DudsSiSh9Rapb4P03xCY1DFxamushGFICdrfrcBTNR036YA2bc/s320/8.jpg" width="224" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgB758tFmLFOu-Loz0J3wX9wQ1D5mq5m-R5xLWFzTuJybObC6-MtNGD5xEH2O0S0lWi3c_G8sHhHT8OXoYugttLtg0Z8Dmtw6n0l_VGT-i7yeyHCi3LA_kNbfczXdU_xlAKkn3lEEq-AmE/s1600/9.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="745" data-original-width="1600" height="149" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgB758tFmLFOu-Loz0J3wX9wQ1D5mq5m-R5xLWFzTuJybObC6-MtNGD5xEH2O0S0lWi3c_G8sHhHT8OXoYugttLtg0Z8Dmtw6n0l_VGT-i7yeyHCi3LA_kNbfczXdU_xlAKkn3lEEq-AmE/s320/9.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sırada tabii ki efsanemiz, Ruhların Kaçısı var. 10 yaşındaki Chihiro ve ailesi yeni evlerine gitmektedirler. Yol üstünde babasının yanlış bir yola sapması sonrasında karşılarına terk edilmiş bir tema parkı çıkar. Etrafta kimselerin olmadığı parkta dolaşırlarken, çeşit çeşit yemekle donatılmış bir restorana denk gelirler. Chihiro zaten hiç hoşlanmadığı bu parktan kaçıp gitmek isterken anne-babası açgözlülük yapıp yemeklere dalarlar. Dalmak da laf mı! Ve bu açgözlüler birden domuza dönüşür. Sonrasını ise izlemeniz lazım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCJEnxSg8k-AyvlI9brrU30FyARCYIf5S5pqLf9G5lz_X4AfSOm6XaLzNOxCop8EEGC8NJo_l4Addqp6Hyme_SjHaiSS1K7Qi86Q21MNVj-Xj2ewbtJPpxHGd_xnEXH-Awzc8-YTILemg/s1600/10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCJEnxSg8k-AyvlI9brrU30FyARCYIf5S5pqLf9G5lz_X4AfSOm6XaLzNOxCop8EEGC8NJo_l4Addqp6Hyme_SjHaiSS1K7Qi86Q21MNVj-Xj2ewbtJPpxHGd_xnEXH-Awzc8-YTILemg/s1600/10.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpZZTzr6aqE44V29CdRwtQ0x4_v9xR0o7Edz6bXgL40A_aR7H-9v2zOWITbOKG6lzOur3dsw80cklzcAv4XBmSeKtlzJfQ1pUMzGw95Mcyvej0HLBvcc_y2GbPCJpzYle8XGpG_qMKAZ8/s1600/11.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="389" data-original-width="500" height="248" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpZZTzr6aqE44V29CdRwtQ0x4_v9xR0o7Edz6bXgL40A_aR7H-9v2zOWITbOKG6lzOur3dsw80cklzcAv4XBmSeKtlzJfQ1pUMzGw95Mcyvej0HLBvcc_y2GbPCJpzYle8XGpG_qMKAZ8/s320/11.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6Y8g2ioxM_x40Nu8718WNL5Q2Z2ZxmC22lbAyY_-yBZZ8ay1jiBjREhJMXtW_zDSScVxiayfeSnFJMgJIcy1ZpZCnbULjgukdhaNJS-ZZSpJi8xIWO5N0eVa8qFR7GS49TojNWDM18ME/s1600/12.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="566" data-original-width="1050" height="172" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6Y8g2ioxM_x40Nu8718WNL5Q2Z2ZxmC22lbAyY_-yBZZ8ay1jiBjREhJMXtW_zDSScVxiayfeSnFJMgJIcy1ZpZCnbULjgukdhaNJS-ZZSpJi8xIWO5N0eVa8qFR7GS49TojNWDM18ME/s320/12.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.imdb.com/title/tt0347149/?ref_=tt_rec_tti" target="_blank">Howl's Moving Castle</a> (Yürüyen Şato) ise benim en sevdiklerimden. Bakmayın en sevdiklerimden dediğime. 20 animeden izlediğim 14 tane vardır. Bunlardan da sevmediğim yok. Neyse, animeye dönersek yine bir kendini bulma hikayesi. Genç Sophie, dikiş dikerek geçimini sağlamaktadır. Ancak bir gün yanlışlıkla ünlü büyücü howl ile karşılaşır ve hayatı tamemen değişir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4hy7YikeenmPQrcZJxWAAXhtaSelTTGnl3d8MHLmFdqfepLCID4kmsWVlcZ96-C8My_DCzD_JGKdGWJZPzkGsHHZXDCPIWdRaRDLfrNFBPZ_TSbo0RJ1McTCowAPkWZlI-P-VUMpPF_o/s1600/13.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="311" data-original-width="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4hy7YikeenmPQrcZJxWAAXhtaSelTTGnl3d8MHLmFdqfepLCID4kmsWVlcZ96-C8My_DCzD_JGKdGWJZPzkGsHHZXDCPIWdRaRDLfrNFBPZ_TSbo0RJ1McTCowAPkWZlI-P-VUMpPF_o/s1600/13.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzophtgNLOWVwj8yrps33-xpaNkwsrMYFxhHvyt3LtdXBav7zIgriuwhs254eUSgmmuSXUllTSwWUUndOtLYA7j-TxsSP79eXzAX5KQkp0vNs9haLMpL-adriqkNWzYam7rJfO9z31wHY/s1600/14.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="841" data-original-width="1600" height="168" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzophtgNLOWVwj8yrps33-xpaNkwsrMYFxhHvyt3LtdXBav7zIgriuwhs254eUSgmmuSXUllTSwWUUndOtLYA7j-TxsSP79eXzAX5KQkp0vNs9haLMpL-adriqkNWzYam7rJfO9z31wHY/s320/14.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNo8oq6n8ZP65N3QZhnCIY9-34Qc8yBa9TtnPH7kY18L1-9Ts85Y6gFz9fP6bQh8WUDK7LheFUkpNBtDkfIytAHfpa4ZtAYJq2hJNwejGlvAwY0wDk4bAe9rFRvL78wIkNlgAIvMzl6CQ/s1600/15.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="866" data-original-width="1600" height="173" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNo8oq6n8ZP65N3QZhnCIY9-34Qc8yBa9TtnPH7kY18L1-9Ts85Y6gFz9fP6bQh8WUDK7LheFUkpNBtDkfIytAHfpa4ZtAYJq2hJNwejGlvAwY0wDk4bAe9rFRvL78wIkNlgAIvMzl6CQ/s320/15.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yerdeniz Öyküleri (<a href="http://www.imdb.com/title/tt0495596/?ref_=nv_sr_6" target="_blank">Tales from Earthsea</a>) Hayao'nun oğlunun imzasını taşıyor. Her ne kadar filmi izleyip izlemediğimi hatırlayamasam da (kihkih) kitaplarını okuyup bayıldığım bir seridir. Filmi de ilk fırsatta izleyeceğim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixjdZmNIQ8My8bRcdQfpAW7IhMgxBv3FnabGtTf5KB5JxqW686hicT3QYSdJ2y4LM6wOMfkV4wl8pW13TKQ2-jOTbIJzX3FNrlYmD33v_49QJOdvl7HYJRTYUrUjEG5QaUR-4lTnsE0JQ/s1600/16.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixjdZmNIQ8My8bRcdQfpAW7IhMgxBv3FnabGtTf5KB5JxqW686hicT3QYSdJ2y4LM6wOMfkV4wl8pW13TKQ2-jOTbIJzX3FNrlYmD33v_49QJOdvl7HYJRTYUrUjEG5QaUR-4lTnsE0JQ/s1600/16.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoXKnnIMQaFRhFsxJae5U4lCzu23szKSaQZdSPw4PDW2X7pNts2sgbW86GJENwb4N_Hk1dHuI3U4tyS8vypGM0YimtaUpOAiuqs5z1mbCPNyZ5CJ8Ee47T95Hj9pfAaBONrpi7UCow8Vs/s1600/17.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="797" data-original-width="700" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoXKnnIMQaFRhFsxJae5U4lCzu23szKSaQZdSPw4PDW2X7pNts2sgbW86GJENwb4N_Hk1dHuI3U4tyS8vypGM0YimtaUpOAiuqs5z1mbCPNyZ5CJ8Ee47T95Hj9pfAaBONrpi7UCow8Vs/s320/17.jpg" width="281" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2008 yılı yapımı <a href="http://www.imdb.com/title/tt0876563/?ref_=nv_sr_1" target="_blank">Ponyo</a> ise küçük kırmızı bir balığın hikayesini anlatıyor bize. Studio Ghibli'den de son izlediğim film olmakta. Gösterim imkanı az olmasından ve internet ortamında bulmanın zorluğundan genelde diğer filmlerin arada kaynadığını belirtmem lazım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRV6XCRVko78TbKLLZeR8zIY4MRi_D_nYl5AaAiXJFJUUihjLdo1pzX9pMjfvoj0vQ2Yz3fK7_FfTQ147a-1h2cZpYYDZ-nkRn-IA8diPS5dPdD4J70Kr5KivpPaWFqqAdesqajNul0FY/s1600/18.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRV6XCRVko78TbKLLZeR8zIY4MRi_D_nYl5AaAiXJFJUUihjLdo1pzX9pMjfvoj0vQ2Yz3fK7_FfTQ147a-1h2cZpYYDZ-nkRn-IA8diPS5dPdD4J70Kr5KivpPaWFqqAdesqajNul0FY/s1600/18.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Film özetlerinden anlayacağınız üzere Hayao Miyazaki, bir derdi olan ve bunu filmleri aracılığıyla bizimle paylaşan biri. Hikayelerinin çıkış noktası ve genelde ulaştığı noktalar hayata dair çözümlemeler içeriyor. Çoğunlukla ufak bir kız çocuğunun, yeni bir ortamda kendini bulma teması var. Bunu yaparken de anne ve baba figürü noksan. Hikayelerinde büyülü varlıklar da hep mevcut. Hayatın görünen ötesinde bir boyutu daha olduğunu söylüyor bize. Hani filmlerin sonunu anlatmak gibi olmasın da genel olarak ne kadar güçsüz görünürsek görünelim, ihtiyaç duyduğumuz kudretin (kalp) kendi içimizde mevcut olduğunu söylüyor. Bayatlamış amerikan rüyası pazarlamacısı gibi, herşeye sahip olabilirsin demiyor. Aslında hayatta ihtiyaç duyduğumuz şeylerin ne kadar az olduğunu, mutluluğa ulaşmak içinse temel ihtiyacımızı sevgi olduğunu anlatıyor bize. Japonların hayat felsefesinin alışageldiğimiz film kültürünün dışındaki duruşu belki de bu filmleri bu kadar yenilikçi ve sıcacık yapan.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjidNOXmNN6edz-X2e95YSM-2nDhYExsC6l6Fpca_koHsGuulOMXKNy7Pl33dt2viOiBWRoiwVX-zkhm35MjRSJJH0Df37RKE2e_S2HpwKa_723rkcEB8NDnOBnhKxKMEtXqFIAB6PVsJ0/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="421" data-original-width="300" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjidNOXmNN6edz-X2e95YSM-2nDhYExsC6l6Fpca_koHsGuulOMXKNy7Pl33dt2viOiBWRoiwVX-zkhm35MjRSJJH0Df37RKE2e_S2HpwKa_723rkcEB8NDnOBnhKxKMEtXqFIAB6PVsJ0/s320/1.jpg" width="228" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Hayao Miyazaki</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha önce belirttiğim gibi stüdyonun 20'den fazla filmi var. Oturup hepsini izlemek kesinlikle zaman kaybı değil. Artık çoğunun DVD'si de mevcut. Bende 5 ya da 6 Hayao Miyazaki filminden oluşan bir film seti de mevcut. Eğer hiç izlemediyseniz ilk sıraya Ruhların Kaçışı ile Yürüyen Şato'yu koymanızı öneririm.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Var mı sizin favori Mayazaki filminiz? Ya da önerebileceğiniz benzer filmler?</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-74326982441695017632017-10-05T09:30:00.000+03:002017-10-05T09:30:23.492+03:00TBT: Bill and Ted's Excellent Adventure<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Keanu Reeves deyince bende akan sular durur, sizi bilemem. O yüzden bu TBT'lerde önümüzdeki dönemde bol bol Keanu Reeves'in B sınıfı filmlerine rastlarsanız, şaşırmayın ;) Lakin bugünkü TBT tam bir klasik. Eğer hiç denk gelmediyseniz, izlemediyseniz de 90'larda nerdeydiniz diyorum? (95 ve + doğumluları saymıyorum tabii.)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ1m3AMDuwL9n8MD64gz8-ZQDpT7D9ZrnlUFW1kv0sTZuz2jxAbaq8LMXYxy3DXyKPY0xnw6h3n0aISCF6BiyeoiJunBJZ8LCRKCnO9H8xAHMH6F7bExP67v1A_CbpjU44GReMfx2c8c4/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ1m3AMDuwL9n8MD64gz8-ZQDpT7D9ZrnlUFW1kv0sTZuz2jxAbaq8LMXYxy3DXyKPY0xnw6h3n0aISCF6BiyeoiJunBJZ8LCRKCnO9H8xAHMH6F7bExP67v1A_CbpjU44GReMfx2c8c4/s1600/1.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Devam filmi de çekilen Bill and Ted's Excellent Journey, 1989 yılı yapımı. Yönetmeni <a href="http://www.imdb.com/name/nm0378893/?ref_=tt_ov_dr" target="_blank">Stephen Herek</a>. Kendisini duymamış olmanız mümkün, çünkü pek parlayan işleri olmamış. Canım ciğerim Keanu'cuğumun Ted'i canlandırdığı filmde, ekürüsü Bill'i <a href="http://www.imdb.com/name/nm0935664/?ref_=tt_ov_st_sm" target="_blank">Alex Winter</a> oynuyor. O da Holivud'un tozlu sayfalarındaki kayıp isimlerden biri. Şimdi klasik deyip, filmin ana unsurlarını yerdikten (!) sonra geçelim filme.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxNtKid2a8z7iNItVWA1aNV40G_iLI1ZeNT1jKZLMInBmKnl7ATpgo4uD4wUJjg1rI4WkIYbdLudh9SyLqi2yFAQWTu_3X8DrcfnzSPvBZIKqMoWc6uVGWDzieWKD-0YgrlcCyLRIJVpc/s1600/4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="147" data-original-width="343" height="137" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxNtKid2a8z7iNItVWA1aNV40G_iLI1ZeNT1jKZLMInBmKnl7ATpgo4uD4wUJjg1rI4WkIYbdLudh9SyLqi2yFAQWTu_3X8DrcfnzSPvBZIKqMoWc6uVGWDzieWKD-0YgrlcCyLRIJVpc/s320/4.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Filmin olağanüstü sahnelerinden biri :)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Toy delikanlı Keanu a.k.a Ted ve kankası Bill pek parlak gençler değillerdir. Lisede bebe olan bu iki tipitip tarih sınavına gireceklerdir ama durum pek parlak değildir. Bu arada ikili aynı zamanda beraber müzik yapıyorlardır. Sınavdan önceki gece, bütün umutlar tükenirken, gelecekten gelen Rufus'un yardımıyla zamanda geçmişe giderler. Konuya fazla girmemekte fayda var, izlerseniz tadı kaçmasın.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPyZv18mjBWZ4deOUgw9bwrx03cbGbpzCO3vYYECareEaH8J49UEG3d70xWE655V2cCoT4IpOQAoMUey7OIdGRnwusYuYQtU5sIZcfkIa0r0PZBjwXwJdh5a3s0XI9J6Xr-9uoYX_ylb4/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="155" data-original-width="324" height="153" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPyZv18mjBWZ4deOUgw9bwrx03cbGbpzCO3vYYECareEaH8J49UEG3d70xWE655V2cCoT4IpOQAoMUey7OIdGRnwusYuYQtU5sIZcfkIa0r0PZBjwXwJdh5a3s0XI9J6Xr-9uoYX_ylb4/s320/2.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu iki delikanlı rock müziği hayranı olduğu için film süresince süper şarkılar da duyuyorsunuz. Tabii en önemlisi Kiss'in coverladığı God Gave Rock'n'Roll to You II şarkısı. Filmi izlemeseniz bile muhakkak bunu izleyin. Video için <a href="https://www.youtube.com/watch?v=1cEdqWZi13I" target="_blank">tıkınız</a>. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Devam filmi Bill and Ted's Bogus Journey yine zamanda seyahat konusunu ele alan eğlenceli bir film. Gerçi son dönemde okuduklarımdan sonra fiziki açıdan zamanda geçmişe gidip, sonra geri dönmenizin mümkün olmadığını öğrenince biraz buruk geliyor bu konular ya neyse. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKCaI_GzDp9h0G1degekADM1w5QcmdlIZQGT8ePEYcIm3k3EM_sgSdVOtRmGwuhvIpn7v1R50sX4YpCYRNzqT4tDv1dTBMy6HrBovu61TeQE6lPWjo-uCh_yCKTlxjZ6VSXgZoQe2YIrM/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="180" data-original-width="280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKCaI_GzDp9h0G1degekADM1w5QcmdlIZQGT8ePEYcIm3k3EM_sgSdVOtRmGwuhvIpn7v1R50sX4YpCYRNzqT4tDv1dTBMy6HrBovu61TeQE6lPWjo-uCh_yCKTlxjZ6VSXgZoQe2YIrM/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazıyı sonlandırmadan filmden birkaç replik atayım şuraya. Sevgiler...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0439570/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Evil Duke</span></a>: Put them in the iron maiden.</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0000206/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Ted</span></a>: Iron Maiden?</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0935664/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Bill</span></a>, <a href="http://www.imdb.com/name/nm0000206/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Ted</span></a>: Excellent!</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0439570/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Evil Duke</span></a>: Execute them.</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0935664/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Bill</span></a>, <a href="http://www.imdb.com/name/nm0000206/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Ted</span></a>: Bogus!</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<br /></div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0935664/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Bill</span></a>: Okay, Ted, George Washington. One: the father of our country.</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0000206/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Ted</span></a>: Two: born on President's Day.</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0935664/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Bill</span></a>: Three: the dollar-bill guy.</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0000206/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Ted</span></a>: Bill, you ever made a mushroom out of his head? It's like, just like...</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0935664/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Bill</span></a>: Ted. Alaska.</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0000206/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Ted</span></a>: Okay. Um... Had wooden teeth, chased Moby Dick.</div>
<div style="background-color: #fcfae7; color: #333333; font-family: Verdana, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2px; margin-bottom: 0.3em; padding: 0px;">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0935664/?ref_=tt_trv_qu" style="color: #70579d; text-decoration-line: none;"><span class="character" style="font-weight: bold;">Bill</span></a>: That's Captain Ahab, dude.</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-178994042365765002017-10-04T09:30:00.000+03:002017-10-04T09:30:01.955+03:00İş Yerinde Hayatta Kalma Kılavuzu - 9 Pratik Adım<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Daha önce bir iki kere iş hayatı mevzusuna ucundan dokunduysam da bu sefer süper faydalı bir yazıyla konuya derinlemesine gireceğim. Geçen yıl yazdığım zombilere karşı savunma yazısını da okumanızda fayda var. Zira hemen hemen yakın konular ;) Okumak isteyenler için <a href="https://gezginbaykus.blogspot.com.tr/2016/12/zombilere-kars-korunma-klavuzu-9-pratik.html" target="_blank">tıkınız</a>. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gelelim iş hayatına... 10 seneyi geçen bir iş hayatı tecrübem var. Birkaç farklı iş ve ortam görme imkanım da oldu. Oldum, bittim ben de diyemem. Ama naçizane kendimce kafamda oluşturduğum belli püf noktaları mevcut. Tabii bu anlatacaklarım ofis ortamı, hatta 8-5, 9-6 çalışanlar için. Mümessil olup bütün gün arabada dolanan adama benim anlatacakların çok da fayda getirmez. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hadi ilk maddeye dalalım.(Yazar bu esnada Muse'tan Uprising dinleyerek ilham almaktadır...)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1. Öncelikle hayırlı olsun! İşin büyüğü küçüğü, iyisi kötüsü olmaz. Zaten işin güzeli de olmaz :) Siz bakmayın, hem sevdiğim şeyi yapıyorum, hem üstüne para veriyorlar, ahahaha diye gezen tiplere. Kaç yıllık tecrübeniz olursa olsun, bir işe başladığınız an herşeye sıfırdan başlamışsınızdır. Çünkü her yerin kendi kuralları, tarzı vardır. O yüzden ilk madde "keep calm and carry on" dostlar. Yaklaşık olarak 3 aya tekabül eden bir süre sizin ortamı çözme sürenizdir. Altını çizerim, 3 ay. 2 ay olmaz mı? Yok! Ne yaparsanız yapın 3 ay oranın acemisisinizdir. Kendinizi ortama, muhabbetlere ve işe çok kaptırmayın. Sakin olun. Herşeyi çözeceksiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVpMl0uzdAFricpEnwoZAeOzGqtJ2p8E6BU5q7-kfiUAMAqW1ZUup7o6Ez4dA3DvkQYLYfs2heZg-B_DQU-ROciuKOTuAyScpLhs_bd_RHaChVu4_do7mUHTB3jEiIZuaPncrrUshyphenhyphen_Y8/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVpMl0uzdAFricpEnwoZAeOzGqtJ2p8E6BU5q7-kfiUAMAqW1ZUup7o6Ez4dA3DvkQYLYfs2heZg-B_DQU-ROciuKOTuAyScpLhs_bd_RHaChVu4_do7mUHTB3jEiIZuaPncrrUshyphenhyphen_Y8/s1600/1.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2. İş hayatı dediğiniz şey bir cangıldır. Her köşede sizi yemek için bekleyen bir dolu hayvan, böcek ve et yiyen bitki mevcuttur. Tek tehlike de onlar değildir. Tekin olmayan meyvelerden de yememeniz lazım. Zehirler, sürüne sürüne ölürsünüz. Şimdi anlamadım diyenler için biraz açayım. İş hayatı evinizin sıcaklığında kavga ettiğiniz abiniz ablanızla olan ilişkilerin bulunmadığı, üniversitede trip atıp not vermeyen arkadaşınızın arkasından saydırabildiğiniz arkadaşlarınızın olduğu ortam DEĞİLdir. Acımasız gibi görünse de "Trust no one!" ortamıdır. Gerçekten emin olana kadar kimseye güvenmeyin. Bu demek değil, kimseyle muhabbet etmeyin. Ama kimsenin yanında patronunuzu ya da çalışma arkadaşınızı çekiştirmeyin. Ettiğiniz lüzumsuz lafların sonra kafanıza çivi gibi çakılması ile sonuçlanabilir. Bu süre öyle 3 ayda değil. Her kişi için minimum 3 ay sayın. Yüzeysel muhabbet ettiğiniz insanlar için bunu 1 yıla kadar uzatabilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
3. Hayatta genel duruşum kimseye yaranmak için eğilip bükülmemek, yalakalık yapmamak üzerinedir. Siz de benim gibiyseniz iş hayatında s.çtınız demektir :) Patron dediğiniz adam Bill Gates bile olsa (iddialıyım) yalakalıktan hoşlanır. Benim gibi asilzade halinde dolanan bir tip bile olsanız arada (kusmadan) ufak iltifatlarla bu görevinizi yerine getirebilirsiniz. Her sabah patrona çay götüren tip olmayın. Patron görünce bükülen tip hiç olmayın. Ama arada minik iltifatlar atın, mutlu olsun patroncağız. Eğer dengeyi sağlayamaz abartırsanız, sonunda patrondan iki de bir laf yiyen karaktersiz birine dönüşürsünüz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqnDB8dVIkeWhucxjNC8dyTa0sn1X9AL7bo6xaQmDaeVuiTsNOwdSEAt2tYgq5AJKCtJKLuVFJNw9EgYXLmhM8VntKHKUrixl1OEAw1EfQ4dtteKbZUKn7JH8r7DOBwfQ4hfTaMk9L2VM/s1600/4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="182" data-original-width="277" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqnDB8dVIkeWhucxjNC8dyTa0sn1X9AL7bo6xaQmDaeVuiTsNOwdSEAt2tYgq5AJKCtJKLuVFJNw9EgYXLmhM8VntKHKUrixl1OEAw1EfQ4dtteKbZUKn7JH8r7DOBwfQ4hfTaMk9L2VM/s1600/4.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Kesin beni çekiştiriyorlar :( Kesin...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
4. Kılık kıyafetle ilgili de bir madde girelim. Birincisi ortamınızı iyi değerlendirin. Resmi bir ortama çicekli kıyafetlerle gelmeyin. Aynı şekilde herkesin kot giyip gittiği bir ortama döpiyes (kaynana mode on) giyip arz-ı endam etmeyin. Ecnebilerin "capsule wardrobe" dediği olayı iş hayatınıza uygulayabilirsiniz. Belli temel parçalar seçip, evirin çevirin giyin. Ama şunu unutmayın, iş hayatı kıyafetinizle fark yaratmanız beklenen bir ortam değil. Kıyafet sayınız çok olsa da, değişik değişik giyinmeyi sevseniz de abartmayın. Dökülmeyin de. Sünnet töreni anası olmayın, tuhaf kahverengi-yeşil takım giyen Hüseyin emmi de olmayın.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
5. İş ortamının tekinsizliğinin bir diğer göstergesi izinden döndüğünüzde masanızda bulamadığınız makas, zımba, silgi benzeri kırtasiye ürünleridir. Üç kat yukarıdan birinin gelip masanızdaki zımbayı alma ihtimali, yarın sabah dünyaya uzaylıların iniş yapması kadar yüksek bir ihtimal olduğundan ötürü, oturup çay-kahve içtiğiniz tip hooop size sormadan masanızdan mallarınızı alır, kendi çekmecesine tıkar. Es kaza görseniz hemen "ay unutmuşum" diye üstünden atar gider. Bundan dolayı, 5. pratik adımımız malınıza sahip çıkın. Yokluğunuzda kırtasiye ürünlerinizi saklayın.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAeB3Ajz4TEN5Veg59-tY1N5jIWAyxDzIFJTRSKo65gZSnPWSmE9lZ0hfnWTVQ_Rly0CUlwiWdzZOFpMyh5zQ690_DzhTYiFi30UOzVKdWTJHMNW4XcOfpvxxizUHk4j3b0ODSk2dFpSY/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="276" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAeB3Ajz4TEN5Veg59-tY1N5jIWAyxDzIFJTRSKo65gZSnPWSmE9lZ0hfnWTVQ_Rly0CUlwiWdzZOFpMyh5zQ690_DzhTYiFi30UOzVKdWTJHMNW4XcOfpvxxizUHk4j3b0ODSk2dFpSY/s1600/2.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">İş çıkış saatine yarım saat kala toplantıya çağrılan personel</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
6. İş hayatı dedik, iş hariç herşeyden bahsettik :) İşle ilgili diyecek çok şey yok. Hata yapmadan işinizi yapın. Ahahah bu çok kolay lan deyip işi hızlı hızlı bitirmeyin. Sizden önce o işi yapan 20 yıllık çalışan andaval mı ki aynı işi üç günde yapıyor? Akıllı olun. Deadline'ı olan işi öldürmeyin. Ama acelesi olmayan işleri azıcık yaya yaya yapın. Çünkü patronlar çok çalışan, dinamik elemanları sever. Bu iyi yapıyor deyip işi onun üstüne yığar. Aynı maaşı alan aynı kapasitedeki diğer eleman ise bütün gün Trendyol, Zara gezinir, sen ter akan bölgelerinin üstünde kıvranırsın. Yine geliyorum dengeye. Dengeyi kurun. abartmayın. Madalya takan yok. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
7. Samimi olun. Çünkü samimiyetsiz insanlara çok kılım! Özellikle yalakalık konusunda zirve yapan tiplerin Gülben Ergen gülüşleri ile ortamda arz-ı endam etmeleri pek mide bulandırıcı. Samimi olun. Pazartesi pıtırcık olmanızı kimse beklemiyor. Siz işle ilgili söylenirken "ama çok şükür işimiz var" diyen gereksizlerden olmayın. Daha sayacak şey çok da, siz anladınız işte.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
8. Esprili olun. Cem Yılmaz olacağım derken çomar konumuna düşmeyin tabii. Az ve öz espri yapın. Zeka göstergesi olsun esprileriniz. Şart mı? Değil elbette. Ama esprili bir insan karşısındakine lök diye laf sokarken bunu espri kılığına daha kolay sokar. Böylece hareket alanınız geniş olur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKlDjiGgabCDAoEkGJ9d_uXkSKxt8cvW0_VZhzuokSOJ_bOFndElvnKAgddCziWk-hUH3KNVb1oxGnef_H6H9jMnXXoy-kb6DJvJPJfljQIRHc8z6VkqmMWn4zB_tquAMs7oCL1R8UEiI/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="203" data-original-width="249" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKlDjiGgabCDAoEkGJ9d_uXkSKxt8cvW0_VZhzuokSOJ_bOFndElvnKAgddCziWk-hUH3KNVb1oxGnef_H6H9jMnXXoy-kb6DJvJPJfljQIRHc8z6VkqmMWn4zB_tquAMs7oCL1R8UEiI/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">İşi bil, işe gitme!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
9. Last, but not least, iş saatinde kendinize ufak molalar verin, vakit ayırın. Bütün mesele çişe gittim, sigara içtim değil. Beyninizin de sibobunu arada açın. Bunun için tabii ki en güzel yol bilgisayardan bişiler açmak. Ama bunu kimsenin gözüne sokmadan yapmak. Umuyorum ki masanızda bilgisayarın en optimum konumunu buldunuz. Yani kimsenin ekranınızı görmemesini sağladınız. Bitti mi? Yok. Oturup yarım saat gazete okuyorsanız, lök gibi iş yapmadığınız ortadadır. Ne yapmalı? Poker face olacaksınız öncelikle. Hatta biraz nemrut bir görüntü takının. Çok önemli bir meseleye kafa yoruyor gibi görünün. İkinci olarak arada klavyeyle bişiler yazın. Son olarak, ara ara etrafı kolaçan edin. Dalıp yakalanmayın. Gazete, ekşisözlük dışında pdf formatında yükleyeceğiniz kitapları da çatır çatır okursunuz. Ama neymiş, poker facemiş ;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yukarıda saydığım bu 9 maddeyi hayata geçirin, iş ortamında pammuk gibi dolaştığınızı göreceksiniz. Tabii ki bu madde sayısını artırabilirsiniz. Hatta varsa fikirleriniz, lütfen aşağıya yazın, hepimiz nemalanalım. </div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-76557274593308007822017-10-03T09:30:00.000+03:002017-10-03T09:30:21.665+03:00Ne Okumalı: Karanlık Sular<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Gone Girl (Kayıp Kız) ile başlayan "Kız"lı polisiye roman ve filmlerin piyasayı coşturduğu günlerin ilk dönemlerinde denk geldim Trendeki Kız'a (The Girl on The Train). Bir solukta okudum desem yalan olmaz. Yazar Paula Hawkins'in kurgusu, Gillian Flynn'in Kayıp Kız'da kurguladığı gibi başarılıydı. Aynı mertebeye koyamasam da. Kitabı çok beğenmiş, daha sonra filmi izleme gafletinde bulunmuştum. Son dönemde bir film izlerken bu kadar bunaldığımız hatırlamıyorum. Sinemada izlememiş olsam, kapatırdım. Çok sıkıcı. Kitapta ana karakter Rachel ile empati kurmak zor olsa da, sempati besleyebiliyordunuz. Bu da yaşadığı her çöküntü de sizi daha çok okumaya, bir nevi ona yardımcı olma isteğine dönüşüyordu. Film ise... Diyecek sözüm yok.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpglKXNpZEz4NaQOnAbcH8LZGTVJXWK0FzjN-tz1s6STFl6YiV95LhM_2nsi2jDZxDBRoGgowikS3lEtUrNuJF5XOwm7YLBBO70iEgy-24RfH1j434XEUIRA-FJki20Sv8iAfLYmrZDGA/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpglKXNpZEz4NaQOnAbcH8LZGTVJXWK0FzjN-tz1s6STFl6YiV95LhM_2nsi2jDZxDBRoGgowikS3lEtUrNuJF5XOwm7YLBBO70iEgy-24RfH1j434XEUIRA-FJki20Sv8iAfLYmrZDGA/s1600/1.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfIG528gUsTVT0ZISfQB5Q8shbaoHFd424RzcZcQ0Vj7Z_s2WcGLE70Ze28nuXdF9FCVWOUjvyFDszfEpwBLkWkMvsQ999-k5mVdAUURyIRE5Nw2vhnTUsc-A8yqlghE6p0ap2udlUmDE/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="177" data-original-width="284" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfIG528gUsTVT0ZISfQB5Q8shbaoHFd424RzcZcQ0Vj7Z_s2WcGLE70Ze28nuXdF9FCVWOUjvyFDszfEpwBLkWkMvsQ999-k5mVdAUURyIRE5Nw2vhnTUsc-A8yqlghE6p0ap2udlUmDE/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazın başında Hawkins'in yeni romanı Karanlık Sular'ı (Into The Water) görünce çok sevindim. Grangé'ın Kongo'ya Ağıt'ına henüz kavuşmamışken aranan boşluğu dolduracak türden bir roman olacak dedim kendi kendime.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk kitapta da karakterler üzerinden ayrı bir hikaye anlatımı denemişti Hawkins. Liane Moriarty'nün başarıyla kotardığı bu çok karakterli anlatım türünde Hawkins'in pek başarılı olduğunu düşünmüyorum. Trendeki Kız'da ana karakterin alkol sorununun olması, kısa süreli hafıza kayıpları yaşaması, üzerinden anlattığı karakterlerden birinin cinayete kurban gitmesinden dolayı seçtiği anlatım türü yerindeydi. Aynı olayı farklı karakterlerin bakış açısı ile okuduk. (Belki filmde eksik olan bu bakış açısıydı). Romanın tek sıkıntısı dar karakter seçimiydi. Türk dizilerinden alışıık olduğumuz 8 kişi üzerinden dönen hikaye kurgusu, Trendeki Kız'da yaklaşık 6-7 karakter üzerinden dönüyordu. Yine de kitabın başarısına engel bir durum olmadığını söylemem lazım. Ne var ki ikinci romanda da aynı şekilde çok karakter üzerinden anlatım yöntemini tercih etmiş ve bu sefer tutturamamış. Öncelikle ilk kitabın aksine, kurgusu bu anlatım tarzıyla çok uyuşmamış. Bu kitapta karakter sayısını çoğaltmış olması anlatım tarzını bozmuş. Kitaba adapte olana kadar bir dolu insanın farklı hikayesiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Kim kimdir öğrenip, adapte olmanız vakit alıyor. Karanlık Suların konusu itibariyle de yeterince sürükleyici bir akışı olmadığını, sonunun öngörülebilir olduğunu söylemek yanlış olmaz. Her ne kadar kitapta ilgi çekici karakterler olsa da yan karakter olarak sınırlı yer almışlar. Aslında bir bakıma karakter çoğaltmanın sonucu olarak da ana karakter olarak görebileceğimiz 2-3 kişi de kitap boyunca bir yan bir ana karakter durumuna düşmekten kurtulamamış.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhywNF-eaepUlX7vW1kgNWNwxS8hrE-c9jRuqySOvB-Y23uRsUsEPwQp7OkFONHkG8WemrlQUNdGIZF7wwXSnqttmvnRzK1QLzPUGUTudP2kKX8vzOG5iri2qWjy5J7iIMCckaFL4Wjjq4/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhywNF-eaepUlX7vW1kgNWNwxS8hrE-c9jRuqySOvB-Y23uRsUsEPwQp7OkFONHkG8WemrlQUNdGIZF7wwXSnqttmvnRzK1QLzPUGUTudP2kKX8vzOG5iri2qWjy5J7iIMCckaFL4Wjjq4/s1600/2.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitabın konusuna girmek istemiyorum ki okumak isteyenlere spoiler olmasın. Kapak yazısını şuraya iliştireyim: "<span style="background-color: white; font-family: poppinsregular; text-align: left;">Ölümünden birkaç gün önce Nel yardım istemek üzere kız kardeşine telefon eder. Ancak kardeşi Jules yanıt vermez ve yardım çağrısını geri çevirir. Birkaç gün sonra Nel’in ölüm haberi gelir. Jules ise kaçtığı ve gelmemeye yemin ettiği kasabaya, geride kalan yeğenine bakmak için dönmek zorunda kalır. </span><span style="background-color: white; font-family: poppinsregular; text-align: left;">Ancak Jules dehşet içerisindedir. Çok korkmuştur. Anımsamak istemediği hatıraları su yüzüne çıkarken, Nel’in intihar etmeyeceğine de giderek ikna olur. Bunların ötesinde Jules sudan korkmaktadır, özellikle de Ölüm Göleti dönen o korku verici yerden...</span>"</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitap tasarımını çok başarılı buldum. Şu an kitap elimde olmadığı için gerekli isimlere teşekkür edemeyeceğim. Çeviri olarak da gayet güzel bir çeviri olmuş. Aslıhan Kuzucan'ın eline sağlık.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonuç derseniz? Eğer polisye seviyorsanız ya da kadın kahramanların ağırlıklı olduğu romanları okumaktan hoşlanıyorsanız, şans tanıyabileceğiniz bir kitap.</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-6446176231010717652017-10-02T09:30:00.000+03:002017-10-02T09:30:13.425+03:00Çoğunlukla Zararsız - II / Sicim Teorisi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
<div>
İnsan küçükken herşey çok net ve kesindir. Gri bölgeler yoktur. Anne ve babamız (şanslıysak) vardır. Onlar herşeyi bilir. Biraz büyüdük mü öğretmenimiz ve öğretmenlerimiz olur. Diğer yetişkinlerle birlikte herşeyi bilen insanlarla çevrilidir etrafımız. Hayata güvence ile bakarız, sırtımızı yaslarız koltuğa. Onlar bilmemiz gereken herşeyi anlatır. Ne yemeli, ne giymeli, ne sevmeli, ne iyidir, Allah nedir, ölüm nedir, arkadaş nedir. Sadece nedir sorusuna cevap vermezler. Nasılı da anlatırlar. Yaşımız büyüdükçe, hormonlar çoşup ergenliğe eriştik mi o işin pek de öyle olmadığını fark etmeye başlarız. Sorular sordukça aldığımız cevaplardan tatmin olmadığımız takdirde hayatımıza şüphecilik girer. Dünya üzerinde olduğumuz süre uzadıkça, bırakın herşeyi bilmeyi, emin olduğumuz konu kalmaz. Yetişkinlik (şanslıysak, çünkü bir kısmımız ot olarak yaşantısını sürdürüyor) hayatı ve uzantılarını daha fazla sorguladığımız bir dönem oluyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Tarih dediğimiz sürece baktığımızda da bunu görüyoruz. Sümer, Mısır ve Yunan uygarlıklarına baktığımızda merak unsurunun bir uzantısı olarak hayatı açıklama çabalarını görüyoruz. Bugün durduğumuz noktadan farklı olarak, mitler, inanç daha kapsamlı bir yer tutuyor. Bu demek değil ki bilimsel aktivite yok. Bugün ulaştığımız nokta o tarihlerden bugünler atılan adımlar sayesinde. Ancak inanç dediğimiz unsur insanın kendinden emin olmasını sağlıyor. Herşeyi bilen insan da aramakla uğraşmıyor. Neyse gelelim evrene, fiziğe, bugüne...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Lisede en ilgimi çekmeyen ders nedir diye sorsanız ilk sırayı fizik alırdı. Bunda kabahatin çoğunu ruhunu teslim ederek derse gelen öğretmene ve onu destekleyen anlayışa vererek devam edeyim. Altyapı eksikliğinin alışılagelmiş olduğu hayatımızda, kazık kadar halimle evren, gezegen, kara madde ne ola diye çözmeye çalışınca haliyle kafamda kavramlar oturamakta zorlanıyor. Bunu göz önünde bulundurarak, varsa yanlışım düzeltin. Ben artık kafamın bastığınca derdimi anlatayım size.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHOzR1-azY6e8qk_aOuBAh5FE8xm057yYTYq2lIWouPzMdVdDWwHjZcFXbfjytrT-PsnRwgI8Dg9SG2DtuaRGz86OcopJuBX6UJIjUSdTK7t3r_cURkGA4VRmv4f-Q1kCIuDxg62cX0tw/s1600/8.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="174" data-original-width="290" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHOzR1-azY6e8qk_aOuBAh5FE8xm057yYTYq2lIWouPzMdVdDWwHjZcFXbfjytrT-PsnRwgI8Dg9SG2DtuaRGz86OcopJuBX6UJIjUSdTK7t3r_cURkGA4VRmv4f-Q1kCIuDxg62cX0tw/s1600/8.jpg" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Şu Antik Yunanlılar olmasa ne yapardık acaba? Yine isim babalığı yaptıkları bir kavramla yola çıkalım. Paradigma, eski Yunanca'da yapı, örnek, gözlem ve göstermenin ötesi olarak çevrilebilecek anlamlardan türemiş bir kelime. Bugün kullandığımız hali ise Thomas Kuhn'un öncülüğünü yaptığı anlatımıyla ise kendisini doğrulayan gözlem, deney ve teorilerin de içinde yer aldığı bir felsefi ya da bilimsel çerçeveyi ifade etmektedir. Paradigma değişimi olarak adlandırdığı mesele ise o güne kadar kabul edilen düşünce sistemi yerine yenisinin konulması oluyor. Sağol Kuhn amca.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Paradigma değişimleri bilimin ilerleme yöntemi. Yani bilim dediğimiz alan düz bir doğruda yol almıyor. Kırılmalar yaşıyor ve yeni bir düzleme geçiyor. Bugün uzay bilimi olarak adlandırdığımız ve gözümüzün önünde NASA amblemi, Armageddon'daki Bruce Willis'i (benim gibi yaşlı olanlar hatırlar) canlandıran meselenin temelini atan kişi Sir Isaac Newton. Bugün kullandığımız matematik sistemini oluşturarak, gezegenlerin hareketleri dahil yerçekimi yasasını fiziğe uyarlıyor. 20. yüzyılın başında yaşanan paradigma kayması ile quantum mekaniği fiziğe giriyor. Quantum mekaniği, atomların ve elektronların hareketlerini açıklıyor. Çağımızın dehası olarak adlandırılan Albert Einstein ise genel görelilik kuramı ile galaksi gibi büyük yapıların hareketlerini anlamamızı sağlıyor. Bu şekilde söyleyince, "eh tabii, haliyle" diyebilirsiniz. Biri büyüğü, biri küçüğü açıklıyor, çok süper. Yok öyle değil. Aslında bir teorinin geçerli kabul edilmesi için ikisini de yani dünya üzerindeki minnak bizleri de gökyüzünde yalnız gezen yıldızları da açıklayabilmesi lazım. Ancak bu iki teori de bunu başaramıyor. Bu durumda bize gereken "Herşeyin Teorisi/ Theory of Everything".</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUdnKnwAJIsqoWSK6JmUpJUm0WXUFD1Jh6nscg4VwVM8EYHJz7Q0DGBXCzvxkuCoC-iPL9LinoyOQ3hQAjnAJ4u2PZHfAeiig28vzM065-13DE2a9dkXtwUtgdZ4g8mMJKmRDcLlR_f4E/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="186" data-original-width="271" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUdnKnwAJIsqoWSK6JmUpJUm0WXUFD1Jh6nscg4VwVM8EYHJz7Q0DGBXCzvxkuCoC-iPL9LinoyOQ3hQAjnAJ4u2PZHfAeiig28vzM065-13DE2a9dkXtwUtgdZ4g8mMJKmRDcLlR_f4E/s1600/1.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9d9UZK9PO0dwpFXVXI1R3flp3J01Fa6RCkacIvEU-2MtYARAk5PbFRRNsqGcXCkYoOVZtLee7M0-4Hg2Wa_U4_CZEOCy4AvMQJw1JExyalUEa2PoDfobOVuzX8b1C5QAnLyPSqmrPbno/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="264" data-original-width="191" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9d9UZK9PO0dwpFXVXI1R3flp3J01Fa6RCkacIvEU-2MtYARAk5PbFRRNsqGcXCkYoOVZtLee7M0-4Hg2Wa_U4_CZEOCy4AvMQJw1JExyalUEa2PoDfobOVuzX8b1C5QAnLyPSqmrPbno/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sicim Teorisi (String Theory) öncüllerinin aksine tek taraflı değil, küçük-büyük nesne ayrımı yapmadan yapıyı açıklayabildiği için Herşeyin Teorisi olarak adlandırıldığı da olmaktadır. Adı, en küçük maddenin sicim benzeri küçük ve hareketli bir yapıya sahip olmasından gelmektedir. Yani hepimizin ve evrenin ana maddesi olan yıldız tozu kıpırdak mı kıpırdak parçacıklardan oluşmakta. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
80'lerde oluşturulan Sicim Teorisi, şu ana kadar maddeye ilişkin en doğru açıklamayı sağlayan teori. Bir dönem çokça alkış tutulmış olmasına rağmen, öne sürdüğü bir takım hipotezler karşı atakları ve kuşkucuları artırmış. Bunlar:</div>
<div>
<br /></div>
<div>
* Madde küçük sicim benzeri titreşen enerjiden oluşmaktadır.</div>
<div>
* Farklı titreşimler faklı parçacıklar oluşturur, kuark ve elektron gibi.</div>
<div>
* 10 boyutlu bir evrende yaşıyoruz. (Ney?!)</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDhnD7YBVAh5GxpJ1nEnHjZzuwAiYLtABxs3EfdlhS3zEoT34M7g-Cz91dlwA2DyExgOIO-iT1cPoQjTcGXaRdmNGjZ-zfNNoI0LnKmNLJYa6BijBhyphenhyphenFDItH5TlcsfRo9Pt0v3p3SaXEw/s1600/5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDhnD7YBVAh5GxpJ1nEnHjZzuwAiYLtABxs3EfdlhS3zEoT34M7g-Cz91dlwA2DyExgOIO-iT1cPoQjTcGXaRdmNGjZ-zfNNoI0LnKmNLJYa6BijBhyphenhyphenFDItH5TlcsfRo9Pt0v3p3SaXEw/s1600/5.jpg" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Son maddeye kadar "hımm hımm" diye dinleyen gözlüklü fizikçiler, birden gözlüğü düşürüyor. Bu 10 boyuta nereden varılıyor? Einstein genel göreliliği açıklarken haberdar olduğumuz üç boyuta uzayda zamanı da ekleyerek 4. boyuta ulaşmıştı. Sicim teorisi ise kendi içinde bütüncül bir formülasyonu sağlayabilmek için boyut sayısını artırmak zorunda. Şu ana kadar her türlü maddeye uygulanabilmesinden ve yanışlanamamasından ötürü doğru kabul edilmekle birlikte, sonraki yazıda geleceğimiz simülasyon meselesi gibi felsefik konulara el atmış olmasından ötürü burun kıvıranı da yok değil.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bütün bu işin simülasyon evrenle ilişiklendirilen kısmı ise, Sicim Teorisini savunan fizikçilerin evren sayısının da sınırsız olabileceği ve aynı zamanda evrenimizin de bir hologram olabileceği savları (Fringe severler eller havaya!). Evren sayısının çok olması paralel evrenlere iş götürüyor. Paralel evrenin olması demek, evrenimizin simülasyon olma ihtimalini artırıyor. Holografik yapıda evren demek ise herşeyin bir yansıtma olması demek. Evrenin hologram olması olasılığı ile paralel evrenlerin varlığı illa ki yaşadığımız hayatın simülasyon olması gerekliliğini taşımasa da ihtimali güçlendirmekte.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXRWzL-6VEh7Zs5fziaKB1y9mk77l3HS9qHtfqgAvDrWnnJN8wFSqOR3GH858cY8CQfmzB95xJPOt-AHTIAw0PgmWxM_IGRvWcZMxBrMu17nPXEDd8YNuuQguXNQ7tGZ7U6GyPpuI1Tac/s1600/6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="194" data-original-width="259" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXRWzL-6VEh7Zs5fziaKB1y9mk77l3HS9qHtfqgAvDrWnnJN8wFSqOR3GH858cY8CQfmzB95xJPOt-AHTIAw0PgmWxM_IGRvWcZMxBrMu17nPXEDd8YNuuQguXNQ7tGZ7U6GyPpuI1Tac/s1600/6.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-vOu9pN-Erbd4_J49AX__FR8qcZy4pSBt1Y_6xnEk_VcnhQXLIMOK2OVftFTHtRZgwIk9Ikg4tKhLOEifyDIUgui9DMo4TTxIfWMfdC61fMQBSgFSGJLHN9-E49RmDVrEBR3TMEwULBw/s1600/7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="174" data-original-width="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-vOu9pN-Erbd4_J49AX__FR8qcZy4pSBt1Y_6xnEk_VcnhQXLIMOK2OVftFTHtRZgwIk9Ikg4tKhLOEifyDIUgui9DMo4TTxIfWMfdC61fMQBSgFSGJLHN9-E49RmDVrEBR3TMEwULBw/s1600/7.jpg" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Gelecek hafta işin daha da derinine, felsefesine ineceğiz. Görüşmek üzere...</div>
</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-65791548455368067092017-09-29T10:30:00.000+03:002017-09-29T10:30:06.853+03:00Cuma Dedikoduları<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Geldik yine dedikodulara...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk olarak holivud'dan bir ayrılık haberi :( Rachel Bilson, Hayden Christensen'den ayrılmış. Kim bunlar diyorsanız, aşağıdaki fotoya rağmen, hemmen açıklayayım. Hanım kızımız O.C. dizisinde bikbik bir karakteri canlandırmıştı. Onun dışında bir iki filmde uyduruk rolleri, bir iki dizi denemesi daha oldu. Hayden ise Star Wars'ta temiz bir jedi olarak başladığı kariyerinde yeteneksizliğinden mütevellit çeşitli filmlerde yer alsa da akıllarda yer alamadı. İşte bu iki B sınıfı holivud ünlüsü ayrılmış. Ama beni asıl düşündüren bunlar nasıl geçiniyorlardı acaba? Ortada doğru düzgün iş yok. Sonra kendi 9-6 işimi ve aldığım parayı düşündüm. Bu heriflerin uyduruk dizi ve filmlerden bunun bilimum katını çoooktan cukkaladığını anlayınca sustum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjl_XoUmbw7GkK0cB0kd_StVyUdc8QCQeH5OTmsTHS2GtIM4K7vU-wS0mIfnBkgtKQfQ6pgpghrbn6A3pfCla7A5eSW27uvU-5iiiNIzz74vNeokIE-BbfOnp491CFicnLtQ9SQquMzbsw/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="255" data-original-width="198" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjl_XoUmbw7GkK0cB0kd_StVyUdc8QCQeH5OTmsTHS2GtIM4K7vU-wS0mIfnBkgtKQfQ6pgpghrbn6A3pfCla7A5eSW27uvU-5iiiNIzz74vNeokIE-BbfOnp491CFicnLtQ9SQquMzbsw/s1600/1.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6fIaseMbLQNcrwuLhVaDXp7djTrt3RftytArqN_n31B59EdAHYHxjFl8x_b3ELmhZ6uje3_E652CoY873oCfb26QckJFlTWK7DFsEptJXkdUFf7OffBLTPhzfqg9huyYUtcxHdfhg9_4/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6fIaseMbLQNcrwuLhVaDXp7djTrt3RftytArqN_n31B59EdAHYHxjFl8x_b3ELmhZ6uje3_E652CoY873oCfb26QckJFlTWK7DFsEptJXkdUFf7OffBLTPhzfqg9huyYUtcxHdfhg9_4/s1600/2.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Ay o kadar ünlüyüm ki illa bi gözlük, illa bi şapka olacak!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir dönem sevimli cadı olarak tanıdığımız Melissa Joan Hart, kasırga üstüne kasırga yiyen Karayiplerde tatil yaparken Maria olanına denk gelince tatili yarıda kesmiş, memlekete dönmüş. Instagram üzerinden de "Maria karısı senin yüzünden tatilim b.k oldu" yazmış. Tam olarak bu kelimelerle olmayabilir tabii. "Politically correct"likten kırılan dışı yumuşak, içi katır kutur memleketlileri de buna "shame on you" diye haykırmış. Şimdi evet, orada milyonlarca insan hayati tehlikeyle karşı karşıya kalmışken tatilim de tatilim diye ağlamak yakışık almamakla birlikte çok da şetmemek lazım. Sanki o cırıldıyanlar Karayipte sürünenlere yardım etmek için herhangi bir çaba gösteriyor! Bizde olsa Melissa'cığım hemen yazanları engelleyerek işi bitirirdi. "Melisa aplam seni seviyom, üzülme emi" diye yazan birkaç dangoz da çıkardı. Tabii en baştan Melissacığım kelimelerin bir kısmını kısaltır, bir kısmını yanlış yazardı vs. Neyse Melissa'yla benim bir sorunum yok. Kendisinin ülkemiz adına yarattığı en büyük problem Selena diye izleyeni birinci sınıf gerizekalı yapan bir diziye vesile olmuş olması. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiy97PpFCj9V0bahjY234fisPgagriplp0l3aMZs86NAnwtq7YKolMP-KFZIvAZxHtXxfY0-_q1c-HWKNNIvL69WuGIgLVSRrOXoKuOIOKf4Ijpacw3NH2s3oSVYrO_XseYQjKs-3PQ738/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="222" data-original-width="227" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiy97PpFCj9V0bahjY234fisPgagriplp0l3aMZs86NAnwtq7YKolMP-KFZIvAZxHtXxfY0-_q1c-HWKNNIvL69WuGIgLVSRrOXoKuOIOKf4Ijpacw3NH2s3oSVYrO_XseYQjKs-3PQ738/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Zalımsın zaman!!!</span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJHk4T9ubP1n-MVI0nWr3USx-x0KJHHBKRtM5clGwi82eehveKd01mZlYL6haurdyAW1dg3SscNj6vLGeyLOsSbBpaVWNJNNRdFnp8ytnXors4RGv8f0oyqmMpvElO2C686nkLLMKxySw/s1600/4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJHk4T9ubP1n-MVI0nWr3USx-x0KJHHBKRtM5clGwi82eehveKd01mZlYL6haurdyAW1dg3SscNj6vLGeyLOsSbBpaVWNJNNRdFnp8ytnXors4RGv8f0oyqmMpvElO2C686nkLLMKxySw/s1600/4.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yeni Tomb Raider'in fragmanı yayınlanmış. <a href="http://www.imdb.com/title/tt1365519/videoplayer/vi2994387225?ref_=tt_ov_vi" target="_blank">Tıkınız</a>. Şahsen sabah altıda zorla uyandırılmış efektini suratından hiç bir şekilde atamayan Alicia Vikander'in Lara Croft olarak endam-ı arz etmesinde bir sıkıntı göremedim. Ekşi Sözlük'te memikto dışında bir benzerlik göremiyoruz diye ağlamışlar. Film de Angelina'nınkilere nazaran daha oyun karelerine yakın gibi duruyor. Zaten bir şaheser de beklemediğimize göre bence izlenisi bir iş çıkarmış gibi. Angie'ninkiler ayrı. Taş gibi Lara olmuştu kadın, kimse tersini iddia etmesin. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6zWpD36f2NRbMztazKDvhsbydzioFb89FsvAzUuc2587O2lqmovqISWkV1a3HjP9zKs7IixoiB-EEYF2LMnft7howssiVcSI0Y2cmCQ0IRxQ898zTFhauYeVMD_f-Mg8F-brglOnywdo/s1600/5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6zWpD36f2NRbMztazKDvhsbydzioFb89FsvAzUuc2587O2lqmovqISWkV1a3HjP9zKs7IixoiB-EEYF2LMnft7howssiVcSI0Y2cmCQ0IRxQ898zTFhauYeVMD_f-Mg8F-brglOnywdo/s1600/5.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Oka gerek yok, gudubetliğimle öldürürüm!!!</span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHvV80by6YktjVHqpY9YXNssfQHbUL5dqdmE-rnwTWWiTZHgVCRDAmKQafFmP0r_5i7TJntEogNiP6M16GoQE72zd0vu1bJPNGEX-kmqvPt-XKZmPogDJvyIh5VjiQtiC3aGdxcbTbOSA/s1600/6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="273" data-original-width="184" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHvV80by6YktjVHqpY9YXNssfQHbUL5dqdmE-rnwTWWiTZHgVCRDAmKQafFmP0r_5i7TJntEogNiP6M16GoQE72zd0vu1bJPNGEX-kmqvPt-XKZmPogDJvyIh5VjiQtiC3aGdxcbTbOSA/s1600/6.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ülkemiz magazin basınını da şöyle bir taradım ama bişey yazmamaya karar verdim. Evli adamlarla ilişki yaşayan kadınların çıplak fotoğrafları, ayrılıp barışanlar, zayıflıktan ölmek üzereyken hastaneye kaldırılması akabinde herkesin abuk sabuk yorumlarına maruz kalanlar... Aman boşverin. Ha bir de eskimiş dünya starı mankenlerle dolanan bir kıl kuyruk var. O da Harry Potter'da Wisley'lere katılsın, ne işi var orda burda!<br />
<br />
Siz ne düşünüyorsunuz gündeme ilişkin? Var mı şöyle paylaşacağınız güzel bir dedikodu?</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-61055655772691933872017-09-29T09:30:00.000+03:002017-09-29T09:30:13.591+03:00Ne İzlemeli: Top of the Lake<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
2013 yılının <a href="http://www.imdb.com/title/tt2294189/" target="_blank">The Fall</a> ve <a href="http://www.imdb.com/title/tt1637727/" target="_blank">The Killing</a> ile depresif dizi kategorisinda yarışın bir diğer dizi <a href="http://www.imdb.com/title/tt2103085/" target="_blank">Top of he Lake</a> idi. <a href="http://www.imdb.com/title/tt5834204/?ref_=nm_flmg_act_4" target="_blank">The Handmaid's Tale</a> ile 2017 En iyi kadın oyuncu kategorisinde Emmy alan Elizabeth Moss, Mad Men'den sonraki uzun süreli dizi oyunculuğuna Top of the Lake ile döndü. Her ne kadar ilk sezon 2013 yılında gösterilse de, 2. sezon ancak 2017 yılında izleyiciyle buluştu. Yukarıda saydığım üç dizi de depresif ve yağmurlu Belfast, Seattle ve Yeni Zelanda atmosferinde geçen polisiye hikayeler anlatıyor. Başrolünde bir kadın dedektif yer almakta. Ölesiye başarılı ve gerilimli bu üç dizinin yayın politikası da reyting kaygılarından abuk sabuk ilerledi. Killing iptal oldu olacak derken Netflix'te kendine yer buldu. The Fall da uzun süre ara verdikten zonra keza Netflix'te dirildi. Top of the Lake ise ümidimizi kestiğimiz bir anda ikinci sezonla döndü.Top of the Lake'in ilk sezonu Netflix'te gösterimde. The Fall da bir ara öyleydi. Ama şimdi yok. Zavallı ve bence en başarılısı The Killing ise sizin araştırma becerinize kalmış durumda.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcQrILoE-CSPmhCfR0Uk7WVCkA1bfdpGD6kKw1aibatVAM0_202-yrMYN-vwcU8Ie9N7RVOHXCVH1oaWbR3V6AFB-O0sa28-fxy3mCWkqQWUjquDxbftqsuDua9AL3EoqdTeYvvwhOimA/s1600/20.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcQrILoE-CSPmhCfR0Uk7WVCkA1bfdpGD6kKw1aibatVAM0_202-yrMYN-vwcU8Ie9N7RVOHXCVH1oaWbR3V6AFB-O0sa28-fxy3mCWkqQWUjquDxbftqsuDua9AL3EoqdTeYvvwhOimA/s1600/20.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjImgMdL1eAJRZPnGaGIEFBvEEKSdNsbN4HLOP4NiEKLmhkJHybTyiVkk_QdpCkte6VvYBwk8WMco2Pz9FdRtqQPKyXjAhH49150E0TBUU1uo1eubX9pvDJcLI9NOT-aeUD6XobNwTQeUQ/s1600/21.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="159" data-original-width="318" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjImgMdL1eAJRZPnGaGIEFBvEEKSdNsbN4HLOP4NiEKLmhkJHybTyiVkk_QdpCkte6VvYBwk8WMco2Pz9FdRtqQPKyXjAhH49150E0TBUU1uo1eubX9pvDJcLI9NOT-aeUD6XobNwTQeUQ/s1600/21.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZqALfM-HtkDhB3a0CCPlDNcoWr8054emsOBegVsBncU1LfoIh7fDvQZFj22V0LwYzqFHSMYs3_6zYvlPvmf2Q-0js70KRFTa3UZmyHcNF1ax6GiR83jYNOAg8luYAmgvKtKT4GLmgfdc/s1600/22.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="188" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZqALfM-HtkDhB3a0CCPlDNcoWr8054emsOBegVsBncU1LfoIh7fDvQZFj22V0LwYzqFHSMYs3_6zYvlPvmf2Q-0js70KRFTa3UZmyHcNF1ax6GiR83jYNOAg8luYAmgvKtKT4GLmgfdc/s1600/22.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Moss'un The Handmaid Tale'yle bir kaç sezon daha ekranda arz-ı endam edeceğini tahmin etmek zor değil. Ancak Top of the Lake muhtemelen bizlerle olan beraberliğini tamamlamış gibi görünüyor. Aradan 4 sene geçtiği için ilk sezon üzerine fazla birşey söylemem mümkün değil. The Killing'deki gibi önceki davalarından birine takıntılı şekilde hayatını sürdüren bir dedektif, Yeni Zelanda'nın ufak bir köyünde (yanlış hatırlamıyorsam karakterimiz Robin'in kendi memleketi) yaşayan bir tarikat/cemaatin içinde yaşanan olaylara çekilir ve devamı gelir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5q5nkzx2ry0zk8a5cmFEfFI4zdHbx6tlj44bTnB1eJ-aHdYtecQYJPde7FXS9d3nhwcGPS4REzu1qaAkJt5SUqpWDd0AB6THbQlx7KxpLcVfpGgsNG5KftHKuosVXLFJ8-nNuQG-AxpI/s1600/26.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="266" data-original-width="190" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5q5nkzx2ry0zk8a5cmFEfFI4zdHbx6tlj44bTnB1eJ-aHdYtecQYJPde7FXS9d3nhwcGPS4REzu1qaAkJt5SUqpWDd0AB6THbQlx7KxpLcVfpGgsNG5KftHKuosVXLFJ8-nNuQG-AxpI/s1600/26.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNtFDcIxte3Dz7pgccDfr-uQJb8LDj26-E-T6Dt44k5wOcuhcAWp45yKtKmKazYD_K0C1zDmjYdAx3IFKXM37evyryeI9EjKQg5UlvkoG53Tna3oJYr_pFodjRVhXB5oNmq1IOuok6hYo/s1600/27.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="299" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNtFDcIxte3Dz7pgccDfr-uQJb8LDj26-E-T6Dt44k5wOcuhcAWp45yKtKmKazYD_K0C1zDmjYdAx3IFKXM37evyryeI9EjKQg5UlvkoG53Tna3oJYr_pFodjRVhXB5oNmq1IOuok6hYo/s1600/27.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjqTRWpIpYbtBGfyLyb46rMUotQVTF8d-jhsfWb4isJ6fA-M0RIUPQ7DQuIKlvj-rEaz5Zz-qhyphenhyphencbrupsL1CoUOSpukmyUmZ0k9uRvM9eGvkAmQwIrP-JxA8cGy2fvrG9IwFvQ5dTeKfs/s1600/28.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="182" data-original-width="276" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjqTRWpIpYbtBGfyLyb46rMUotQVTF8d-jhsfWb4isJ6fA-M0RIUPQ7DQuIKlvj-rEaz5Zz-qhyphenhyphencbrupsL1CoUOSpukmyUmZ0k9uRvM9eGvkAmQwIrP-JxA8cGy2fvrG9IwFvQ5dTeKfs/s1600/28.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Alıştığımız halinden uzak Holly Hunt'ı da unutmamalı!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dizinin ikinci sezonunda yani The China Girl'de ise Robin, tekrar Avustralya'ya dönmüştür. Ana hikaye bir bavulun içinde kıyıya vuran Asyalı bir genç kızın cesedi ve cinayetinin çözümü üzerine işlerken, bir diğer hikaye ise Robin'in yıllar önce evlatlık verdiği kızıyla tekrar temasa geçmesi merkezinde şekillenmektedir. 6 bölümden oluşan mini dizi su gibi akıp gidiyor. Robin'in kızı ve bulunan ceset üzerinden yeniyetme adlandırdığımız ilk gençlik yıllarını yaşayan genç kızların yaşamlarına bir göz atıyoruz. "Allah muhafaza, çocuğumu sokağa salmam", "başlarım sizin modern ebeveynliğinize" nidaları eşliğinde izliyoruz diziyi. Sonunu güzel bağlıyorlar, yağlarımız eriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHEdmpK-1B9jJaxK6F22lkjNyMGQlarYkufdwnbNDps5Um_386mMVUwhNKKyT_e6Iv_10yawvtLqbnuKoB3lMiWzb1ErssWTW3LR0k_FaY3_MwX9NmbSmcGhBrlHw7n-DRg9IG82tOdx4/s1600/23.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="185" data-original-width="273" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHEdmpK-1B9jJaxK6F22lkjNyMGQlarYkufdwnbNDps5Um_386mMVUwhNKKyT_e6Iv_10yawvtLqbnuKoB3lMiWzb1ErssWTW3LR0k_FaY3_MwX9NmbSmcGhBrlHw7n-DRg9IG82tOdx4/s1600/23.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"O kadar güzelim ki çirkinleşmekten korkmuyorum" imajlı karakteri ile dizide parlayan bir diğer isim Nicole Kidman. Yine "Big Little Lies"la 2017 Emmy kazananlarından olan Kidman, gıcık ama hassas anne rolünde o kadar başarılı ki dizi boyunca nefret etmekten geri kalamıyorsunuz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdGSoNCslTPnVPvMC38zV0CQHiTIhV09d0X-om7YE-RnXNmdbSH2gBPeKO3IylbHL7zJmWH2tmH0uz7EKdJHd6C-N3qHTQSze_FvAhzicYPD5YfkdI5N_Rt8wa4EG0q7LUGIwulKJVCmw/s1600/24.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="185" data-original-width="273" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdGSoNCslTPnVPvMC38zV0CQHiTIhV09d0X-om7YE-RnXNmdbSH2gBPeKO3IylbHL7zJmWH2tmH0uz7EKdJHd6C-N3qHTQSze_FvAhzicYPD5YfkdI5N_Rt8wa4EG0q7LUGIwulKJVCmw/s1600/24.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ayrıca Game of Thrones'un dev kadını Gwendoline Christie'nin de yine dizinin başarılı üçüncü ismi olduğunu söylemeden geçmeyelim. GoT'taki kendinden emin, her an dayak atmaya hazır Brienne of Tarth karakterinin çok dışında bir karakter olan Miranda ile tek rollük isimlerden olmadığını da kanıtlamış oluyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2bYw-iPYIfSOKR60rFK3i3-RvRDg72-fGf0vf-wY0bqr2Im1yCvd6CkIv7yAIBuF7zwyHofNQrdaz2QYpsHK7kkvK-BML2DFPNkTH_xdRNOoFfu-U1jHD4FW98kHpjPYMCUtfucAbpwo/s1600/25.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2bYw-iPYIfSOKR60rFK3i3-RvRDg72-fGf0vf-wY0bqr2Im1yCvd6CkIv7yAIBuF7zwyHofNQrdaz2QYpsHK7kkvK-BML2DFPNkTH_xdRNOoFfu-U1jHD4FW98kHpjPYMCUtfucAbpwo/s1600/25.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Elizabeth Moss, Mad Men'den itibaren dikkat çeken bir performans sergiliyor. Üç ayrı dizide de karakterine bürünüyor, duygularını net bir şekilde yansıtıyor. Mad Men'de son sezonlarda sözü geçen bir reklamcıya dönüşen Peggy'nin Don'la olan çekişmesi, kıskançlığı ve yerine göre sempatisini yüzünden okuyabiliyorduk. Aynı şekilde The Handmaid's Tale'de (daha sonra ayrıntılı bir yazı gelecek) yaşadığı çaresizlikle tekrar ümidini bulmaya çalışan Offred'i yine her halinden sezinleyebiliyoruz. Top of the Lake'de de yaşadığı travmaları atlatamamış ama etrafına yansıtmamaya çalışan bir dedektifi ve 16 yıl sonra tekrar bulduğu kızını hem ürkütmeden hem de tanımaya çalışarak yaklaşam bir anneyi o kadar başarılı hayata geçiriyor ki hikayesini anlatmak için yeri geliyor kelimelere ihtiyaç duymuyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCTZWahd96GOvobOUXPqxh1sqGRF7Od3sf3soAa6mSjJIyBdJdZTQNq8wxyFBUv82qympUH7ItWavtktmd1GaJOwgvKXE97Jklp5js5kvcvvq9DU2jMDprFtmxFXB9X2Lkfqz43a-B7M0/s1600/6208f84ef15e8c29876954786addebc4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="569" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCTZWahd96GOvobOUXPqxh1sqGRF7Od3sf3soAa6mSjJIyBdJdZTQNq8wxyFBUv82qympUH7ItWavtktmd1GaJOwgvKXE97Jklp5js5kvcvvq9DU2jMDprFtmxFXB9X2Lkfqz43a-B7M0/s320/6208f84ef15e8c29876954786addebc4.jpg" width="177" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tipik Holivud aktrisi güzelliği olmayan Moss, eminim ilerleyen dönemde çokça bağımsız filmlerle karşımıza gelecektir. Alışageldiğimiz romantik komedilerde yer alan bir aktris olmayacağını tahmin ediyorum. Kendisini takip etmeye devam edeceğim. </div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-82655288815138253182017-09-28T11:00:00.000+03:002017-09-28T11:00:00.157+03:00TBT: Only You<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
"Ne de olsa sevda başka şeydir" der Turgut Uyar. "Love lift us up where we belong, where the eagle cries on a mountain high" diye devam eder Joe Cocker. Yani işin özü aşk size neler yaptırır, neleri göze alırsınız aklınız almaz! Sizi en tepeye çıkarır, bam aniden yere yapıştırır.</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div align="justify">
Bugünün TBT köşesini de bir aşk filmine, daha doğrusu bir romantik komediye ayırdım. Canınızın sıkkın olduğu ya da neşenizi artıracak bir film aradığınızda yönelebileceğiniz en güzel türdür romantik komedi. Erkekliğe toz kondurmamak için "çok saçma" ve bilimum bahane öne süren erkek milletinin de çok eğlenerek izlediğine çok defalar tanıklık ettim. Hoşça vakit geçirme aktivitesi işte, hayatın anlamını sorgulamayacaksanız. Alternatifi olarak Tom Cruise filmi de izleyebilrsiniz. Bende aynı etkiyi bırakıyor ;)</div>
<div align="justify">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3vnEvGGUOo7H9LYKMyG9NHmHpU-mYIJ-lewsMoY04FEtcz4TLdGdbnBBysvZVmWt6hM4wz72_ZILqG6J0T-mC0mE9yccgaHQJLrzEuxQUbOHwK1I8-28Ne5F2gfzMy_GY4oK6jSLDlGg/s1600/oy.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="274" data-original-width="184" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3vnEvGGUOo7H9LYKMyG9NHmHpU-mYIJ-lewsMoY04FEtcz4TLdGdbnBBysvZVmWt6hM4wz72_ZILqG6J0T-mC0mE9yccgaHQJLrzEuxQUbOHwK1I8-28Ne5F2gfzMy_GY4oK6jSLDlGg/s1600/oy.png" /></a></div>
<br />
<div align="justify">
Gelelim filmimize... 1994 yılı yapımı, Norman Jewison'un yönettiği "Only You"nun başrollerini Robert Downey Jr ve Marisa Tomei paylaşıyor. Tipik bir 90'lar filmi ile karşı karşıyayız. Anlatım tarzı, kıyafetler, müzikler... Hadi detaya inelim.</div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Film Louis Armstrong'un filmle aynı isimli şarkısı ile açılış yapıyor. Biri kız, biri oğlan iki kardeşin quija tahtasıyla oynadıklarını görüyoruz. Bebeler belli ki ergenliğin buram buram vurduğu ortaokul çağlarındalar. O yaştaki her kız gibi baş karakterimiz Faith de aşka aşık ve tabii ki aşk arayışında. Abisi Larry'den tahtaya gerçek aşkının kim olduğunu öğrenmesini ister. Birden gösterge oynamaya başlar: D - A - M - O - N - B - R - A - D - L - E - Y. Ve işte Faith uzun yıllar peşine düşeceği bir isme kavuşur. Filmi çok anlatmak istememekle birlikte biraz daha ilerletmekte fayda var. </div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Aradan yıllar geçmiştir. Faith lisede felsefe öğretmeni olmuştur. Damon'ı bulamamış ama başarılı bir kayropraktist ile nişanlanmıştır. Nişansılısının annesine ait (korkunç) gelinliği denerken birden telefon gelir. Nişanlısının bir arkadaşı düğüne gelemeyeceğini haber vermek için aramıştır. Eh tahmin edeceğiniz üzere arayan kişinin ismi Damon Bradley'dir. Kader ağlarını örer. İş için Venedik'e gittiğini söyleyen Damon'ın peşinden Faith gelinliğini bile çıkarmadan havalimanına, oradan Venedik'e gider ve olaylar olaylar...</div>
<div align="justify">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXnw0w7FUqNTzEcAqyYzrWT1xDGlSI0jPKVWcZAb8m4S6kWLN9XS5NJpOXTBPFLASIayyOgtqhunt0vp93oYBFEJPH42VatsU_o82Wjkx8_of-WeB-ad7DKPlI8ypLwgA_FBuwHrE7tzo/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="188" data-original-width="269" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXnw0w7FUqNTzEcAqyYzrWT1xDGlSI0jPKVWcZAb8m4S6kWLN9XS5NJpOXTBPFLASIayyOgtqhunt0vp93oYBFEJPH42VatsU_o82Wjkx8_of-WeB-ad7DKPlI8ypLwgA_FBuwHrE7tzo/s1600/images.jpg" /></a></div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
İtalya'nın güzelliğiyle büyülediği filmlerden biri. Sırf İtalya aşkı için bile izlenir. Ama Robert Downey Jr. ve Marisa Tomei gibi iki üstadın yer aldığı bir filmin kötü olamayacağını zaten tahmin edersiniz. </div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Spoiler içeren kısma geçelim... Filmde Faith Damon'ı ararken aşkı bulur ama başka erkekte. Hal böyle olunca kafası da karışır. Aşkını itiraf etmesi yıllardır kafasında kurduğu dünyanın yıkılması demek. Öte yandan, bir hayal uğruna aşık olduğu adamı kaybetmekle yüzyüze gelecek. Ruh ikizini, moda insanın kendine yakışanı giymesidir misali ikiziniz umduğunuz değil, bulduğunuz kişidir diyor film. Bir romantik komedinin sorgulayabileceği kadar aşk meşk meselesini sorguluyor. O konuda pek bir açılım beklemeyin. Ancak filmin diğer yönlerine bakarsak genel ve popüler kültüre yapılan başarılı göndermeler, sizi illa güldürecek espriler ile bir çırpıda, sıkılmadan izlenecek bir film olmuş.</div>
<div align="justify">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA86cxjZkLcn_EmWiR2j4m8ft71zlRVjFk8Am9CSShfiUUWd9zZ0ELhVwVe6th8QgP-nWZDYULyRPfztLkJ3oRL4RjyEI3grIxwb7HPvQfCwBSaVKdoem9Qn6SnHGbqzh7v30ZhMnfkHQ/s1600/oy2.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA86cxjZkLcn_EmWiR2j4m8ft71zlRVjFk8Am9CSShfiUUWd9zZ0ELhVwVe6th8QgP-nWZDYULyRPfztLkJ3oRL4RjyEI3grIxwb7HPvQfCwBSaVKdoem9Qn6SnHGbqzh7v30ZhMnfkHQ/s1600/oy2.png" /></a></div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Herkesin döne yana andığı dönemler vardır. Kimi 70'ler der, çoğunluk 80'ler. Nedense arada kalmış ama yine de 2000'ler gibi haysiyetsiz olmayan 90'lar benim için ayrı bir yer tutar. İşte bu film, o özlemi de gidermek için birebir.</div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Bir de üşenmezseniz Elton John'un Robertcığımın yakuşukluluğu ile can kan bulmuş şarkısı "I want love" şarkısını <a href="https://youtu.be/ufbexgPyeJQ" target="_blank">dinleyin</a>. </div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-53004315943800018692017-09-26T09:30:00.000+03:002017-09-26T09:30:16.138+03:00BJ: Ekim<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Daha önce bir giriş yaptığım bullet journal için ay sonu demek yeni ayın girdilerini hazırlamak demek. Hele kesmeli, yapıştırmalı, boyamalı işler yapıyorsanız zevkli birkaç gün sizi bekliyor demektir. Hiç başlamadıysanız ve niyetiniz varsa şu an tam zamanı!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ekim ayına dair sizin için birkaç görsel buldum. Denemek isterseniz ;)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Elbette ilk sayfayı kapağa ayırıyorsunuz. Daha önce dediğim gibi sky is the limit. İstediğiniz gibi takılın. İster basit bir şekilde Ekim yazın, isterseniz süslü püslü bir kapak yapın. Youtube'da onlarca video bulabilirsiniz. İpucu: Şekilli bir kapak yapacaksanız, önce kurşunkalemle çizip sonra üstünden geçmenizde fayda var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-J7jGfsaoOSRI2IbTcA9HHdJoVMj5cLQNEPGPeJkxI-8_LINuJPuBBfK3Wdc3mPHAX2aBHa8bmCFir9wQ3y_sK5Ck-3U5-98u49pJzLHzBkFqJawCm95TVdUZM5ds-BJOaOGCvOeVEA4/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-J7jGfsaoOSRI2IbTcA9HHdJoVMj5cLQNEPGPeJkxI-8_LINuJPuBBfK3Wdc3mPHAX2aBHa8bmCFir9wQ3y_sK5Ck-3U5-98u49pJzLHzBkFqJawCm95TVdUZM5ds-BJOaOGCvOeVEA4/s1600/1.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpAyiISVRQbQDVPzZJF2a6FXdZyDWlSht_YSOGFUSLHNYnHF8ERCewNDhKAFHLis_oapEh_-6rbktr1PtnoS-036JbByRbT55bc6eUlUOEJT1JfvWHuiD7zZK8G9q63NjSVaX-ViQD8y4/s1600/8.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpAyiISVRQbQDVPzZJF2a6FXdZyDWlSht_YSOGFUSLHNYnHF8ERCewNDhKAFHLis_oapEh_-6rbktr1PtnoS-036JbByRbT55bc6eUlUOEJT1JfvWHuiD7zZK8G9q63NjSVaX-ViQD8y4/s1600/8.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci sayfayı genellikle aylık genel takvime ayırmakta fayda var. Ecnebiler buna monthly spread diyor, eğer arama yapmak isterseniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-jDczakr9Vq8Qn9Tz_Wrijr00lkqBgj2vuj3xRF3lyaJHRgA8vyokKIqEBmd7cghTI3I9Xj0_ZzT8eN4cNtTa3Ne94J5vVgKYFxEbo_Ve2IoErFqc_BxDGkRtRRML5L2Isj-2v4Ey4Ck/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="775" data-original-width="775" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-jDczakr9Vq8Qn9Tz_Wrijr00lkqBgj2vuj3xRF3lyaJHRgA8vyokKIqEBmd7cghTI3I9Xj0_ZzT8eN4cNtTa3Ne94J5vVgKYFxEbo_Ve2IoErFqc_BxDGkRtRRML5L2Isj-2v4Ey4Ck/s320/2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzTLID4d2EP7kwdXlN2xdl_k9WvNYjl-UbC3A5rLuZxTTKMBQbQ_rfQTZp0rZMfDHow3cus_enIWaYNIrh88VynDMAG0fPpYAdgS2hf1XcxNcHjDFaZuIBaGwSQdX49AntkMnVyWj_uQ0/s1600/5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzTLID4d2EP7kwdXlN2xdl_k9WvNYjl-UbC3A5rLuZxTTKMBQbQ_rfQTZp0rZMfDHow3cus_enIWaYNIrh88VynDMAG0fPpYAdgS2hf1XcxNcHjDFaZuIBaGwSQdX49AntkMnVyWj_uQ0/s1600/5.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonrasında haftalık program...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBGGcAUN0JgoNrTO30y6pePWAW1GRr_rHkQ4Hrrb2oFDkZi5LQBK_oWpIWcNTN33jrQkuhywjznR3TUHQ_WNUGguKNVr7Fo-6vbg7yPbBMBWRMzCNmTkYz6_jymzuxro5UVi4ilPYg_nQ/s1600/4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="194" data-original-width="259" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBGGcAUN0JgoNrTO30y6pePWAW1GRr_rHkQ4Hrrb2oFDkZi5LQBK_oWpIWcNTN33jrQkuhywjznR3TUHQ_WNUGguKNVr7Fo-6vbg7yPbBMBWRMzCNmTkYz6_jymzuxro5UVi4ilPYg_nQ/s1600/4.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGO9BPEpp70onwP3d7wYPMoh088wXjiE9X4Ho7rHcdtfJNiDl0h_E-uQQlfWpU4LR2gBByi-e83e8uqAHXuZzs_V_X4A1NkXDE24vnq2XjrxDiexvPCUOFkcje7thQ4A0fJxPOnUhZKos/s1600/6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGO9BPEpp70onwP3d7wYPMoh088wXjiE9X4Ho7rHcdtfJNiDl0h_E-uQQlfWpU4LR2gBByi-e83e8uqAHXuZzs_V_X4A1NkXDE24vnq2XjrxDiexvPCUOFkcje7thQ4A0fJxPOnUhZKos/s1600/6.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvvxNOafTwVYqw_tgpk4h1txsO9YLCBf-TiShutIsRmSAX0MPCNlM0tsZJIS9v03MMueVSAYJN-tz1mj8Hbbno5WIZe474Z5wJiCoj9QMspRmNlVv_vx1B1E9MS4r2Tb-LUSy5I0bX8OU/s1600/7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="216" data-original-width="233" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvvxNOafTwVYqw_tgpk4h1txsO9YLCBf-TiShutIsRmSAX0MPCNlM0tsZJIS9v03MMueVSAYJN-tz1mj8Hbbno5WIZe474Z5wJiCoj9QMspRmNlVv_vx1B1E9MS4r2Tb-LUSy5I0bX8OU/s1600/7.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Akabinde takılın istediğiniz gibi. Çeşitli takip listeleri oluşturabilirsiniz. Ben "mood tracker" olarak geçen ruh haline göre günlük boyama yaparak sona ulaşılan takip tablosuna bayılıyorum. Bkz şekil 1 a.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUf1LBp391-fZk9gRrImDMDBQNw4SMrcW4yF9KQouHpbOD_5b8tIgjq7BdvEKi4eM7xBZ88qbc9snQdGY29J-AqX9vQR7jiAudSMHg57aaixwh8TyR8GQiQmguCFLhPxTI_yugtfkozCY/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="259" data-original-width="194" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUf1LBp391-fZk9gRrImDMDBQNw4SMrcW4yF9KQouHpbOD_5b8tIgjq7BdvEKi4eM7xBZ88qbc9snQdGY29J-AqX9vQR7jiAudSMHg57aaixwh8TyR8GQiQmguCFLhPxTI_yugtfkozCY/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ya da alışveriş listesi, hedefler, notlar gibi çeşitli sayfalar ekleyebilirsiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPRza50Ei3A3vtBVYmHi1mnv6GfL_b_hEafD3Iu7IPgqNCa48exRuiFFbolLLHa_0FuGTSiRaMzyzyGf7y982F17WOJn-KwVN9hdH00DSok-DUs-hKgHyiDXDYOzJoGHn9NomtChG2Uv8/s1600/9.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPRza50Ei3A3vtBVYmHi1mnv6GfL_b_hEafD3Iu7IPgqNCa48exRuiFFbolLLHa_0FuGTSiRaMzyzyGf7y982F17WOJn-KwVN9hdH00DSok-DUs-hKgHyiDXDYOzJoGHn9NomtChG2Uv8/s1600/9.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUACMsfWf6g_TALWTzvsE6_xcHqe9PVmoNbDjeAyu2YKKPL89WjReO-qKX7RQrAAs5Cs2ChUfFiAKj1XdoxJe0gGH_IKyx5ryxcH8NceCXeKuSwU5rNt-HllCZeQ2OLuxJFsgENsEPFdo/s1600/My-October-Bullet-Journal-Layout-Monthly-Title-Page.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="525" data-original-width="700" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUACMsfWf6g_TALWTzvsE6_xcHqe9PVmoNbDjeAyu2YKKPL89WjReO-qKX7RQrAAs5Cs2ChUfFiAKj1XdoxJe0gGH_IKyx5ryxcH8NceCXeKuSwU5rNt-HllCZeQ2OLuxJFsgENsEPFdo/s320/My-October-Bullet-Journal-Layout-Monthly-Title-Page.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Umarım fotoğraflar sizde de bu işi deneme isteği uyandırmıştır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Not: Fotoğraflar Pinterest'ten alınmış olup, asıl sahiplerini bilemediğim için belirtemedim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-48489101507437881582017-09-25T10:00:00.000+03:002017-09-25T10:00:35.565+03:00Ne izlemeli: The Night Manager<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
İzlediğim en başarılı filmerden biri de Lord of War'dır. Nicholas Cage'le Jared Leto başta olmak üzere birçok başarılı ismi barındıran film Soğuk Savaş'ın puslu ortamından başlayıp günümüze uzanan ve dünyada silah ticaretinin nasıl işlediğini az buçuk gözler önüne süren bir filmdir. Film, silah satışında dünya çapında en yüksek rakamlara ulaşan ülkeleri şu şekilde belirtir: ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya. Yani Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri. Hani şu uluslararası barışı sağlama ve korumakla yükümlü kuruluşun esas organının veto hakkı olan esas abileri.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis4K46BTkjYPWgZ0ALGOvL3eulGU7rFC8nvMHI3WKotFB29H_kZP9OIvoTtrf-mcgQlbfWR9H3qH3oGQjANw1qrGmldYqUvejQ9Lw0XGKwpZtt5wFX55QYZQtBZr_uzAXIc4IUYEwfVTc/s1600/3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="195" data-original-width="260" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis4K46BTkjYPWgZ0ALGOvL3eulGU7rFC8nvMHI3WKotFB29H_kZP9OIvoTtrf-mcgQlbfWR9H3qH3oGQjANw1qrGmldYqUvejQ9Lw0XGKwpZtt5wFX55QYZQtBZr_uzAXIc4IUYEwfVTc/s1600/3.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
John Le Carré'nin romanından tv'ye uyarlanan Gece Müdürü (The Night Manager) da aynı konuyu temele alıyor. Getirdiği kar ve diğer ülkeleri etkileyebilme becerisi sunan bu kanlı ticareti, doğrudan ticareti yapanların timsah gözyaşlarıyla eleştirdiği bir uluslararası ortam mevcut. Hal böyleyken, kimsenin son vermeye niyeti olmayan bir durum bu. Gece Müdürü'nün baş karakteri Jonathan Pine da Don Kişot misali bu devlere savaş açıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvxNbAu2ZAX8urMAUUx7oArjXcg34yIfSRXq14FY65wCQcyFzUjbmcxdjEUj_wMBpsQiv_JUtXZm5B8XQzSIuQtFZ4z8GfxoQ4SYY8V4YSNw8wSnWptbw4K-xWVTpQ_Z8uJPQ74OlyQuE/s1600/1735330.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="260" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvxNbAu2ZAX8urMAUUx7oArjXcg34yIfSRXq14FY65wCQcyFzUjbmcxdjEUj_wMBpsQiv_JUtXZm5B8XQzSIuQtFZ4z8GfxoQ4SYY8V4YSNw8wSnWptbw4K-xWVTpQ_Z8uJPQ74OlyQuE/s320/1735330.jpg" width="208" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitabı okuma fırsatım olmadı ki çok övülen kitaplardan biri. Anladığım kadarıyla da izlediğimiz diziden çok daha farklı bir kurgu izliyor. Diziye gelirsek... Başrollerde Tom Hiddleston, Hugh Laurie ve Elizabeth Debicki yer alıyor. Oyunculuğun ilahı Hugh Laurie'ye diyecek sözümüz zaten yok da içindeki Loki'den kurtulmuş Tom da bu mini dizi boyunca döktürüyor. Ya da o kadar yakışıklı ki anlamadık beceriksizliğini.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp3xDgioAtIXcvf1JKdhPlWvpwK2bI9z66r3cWqTP4bLly_Ml7-0RovP57kQUBUnubxyC30m4hZuvhWYwu_lRNdEzb7SBF12ok00FkVBeBGTLDBDg2FHMvvi8CiCsW_RcaLOl4FvDibVU/s1600/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp3xDgioAtIXcvf1JKdhPlWvpwK2bI9z66r3cWqTP4bLly_Ml7-0RovP57kQUBUnubxyC30m4hZuvhWYwu_lRNdEzb7SBF12ok00FkVBeBGTLDBDg2FHMvvi8CiCsW_RcaLOl4FvDibVU/s1600/1.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dizinin açılışı Arap Baharı'nın rüzgarlarının Mısır'ı kavurduğu, Takrir Meydanı'nın dolup taştığı ve Mübarek'in iktidardan düştüğü günlerde vuku buluyor. Kahire'nin lüks otellerinden birinde gece müdürü olarak çalışmakta olan Pine, eline geçen silah ticaretiyle ilgili bazı gizli dokümanları İngiliz Konsolosluğu aracılığıyla İngiltere'ye iletmesi akabinde kendini gizli bir görevle silah tüccarlarının ininde bulur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhC8ppiASYftJqw8ER1REDLMR3j6Qd7ic32wZrkkgu0fpBGcDqqHkl36DIf8HrHlBeR3NcaOx10hQXiFgBRWHMM5Nh5FK-7vlo6flJUQOAnaFOC91OllJ31O-lVKQ1REVlk7O_iFCBOZoo/s1600/images+%25281%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhC8ppiASYftJqw8ER1REDLMR3j6Qd7ic32wZrkkgu0fpBGcDqqHkl36DIf8HrHlBeR3NcaOx10hQXiFgBRWHMM5Nh5FK-7vlo6flJUQOAnaFOC91OllJ31O-lVKQ1REVlk7O_iFCBOZoo/s1600/images+%25281%2529.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
6 bölümlük dizinin ikinci sezonu için de anlaşma yapılmış. Ancak kitabı ilk sezonda bitirdikleri için ikincisi için yeni bir senaryonun ne şekilde ve kim tarafından yazılacağını ilerleyen dönemde göreceğiz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kitapla film arasında başta temel olaylar olmak üzere, hikayenin sonu dahil çok farklılık olduğu belirtiliyor. Bu durum belki kitabı okuyanlar için hoşnutsuzluk yaratsa da benim gibi okumamış olanlar için kitabı öldürmeden baştan sona okuma imkanı sağlayacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5M7i2sT7wYO_VtCLuA5Jm6IBdGqBvuAJe5okOHOkGoZrm8xD5crgmtNywwgKEGa8TjmULQVJ8uE_Dj8n-2x3ZmwMBwXr-l33PEUrdbLG50ipGoRO9k-BkAruZS1f3fjyCwYtm6NeC05o/s1600/2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5M7i2sT7wYO_VtCLuA5Jm6IBdGqBvuAJe5okOHOkGoZrm8xD5crgmtNywwgKEGa8TjmULQVJ8uE_Dj8n-2x3ZmwMBwXr-l33PEUrdbLG50ipGoRO9k-BkAruZS1f3fjyCwYtm6NeC05o/s1600/2.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dizi üzerine eleştirilere gelirsem, her polisiye-casus hikayesinde olduğu gibi akıl zorlayan noktalar yok değil. Gizli kimlikle çeteye sızacak adamın geçmişini uyduruk bir şekilde yeniden yazılması, çete liderinin oğlu aracılığıyla kalbine giden yola girmesi ve yavuklusuyla aşk yaşaması gereksiz klişeler olmuş. Ama çok da göze batmıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Konunun işlenişine gelirsek... Hemen hemen bütün bu tür konulara değinen film/kitap/dizi gibi mecralarda silah ticareti gibi kirli işleri yürütenler hep bir avuç insan gibi sunulması seyirciyi rahatlatmak adına yapılan işi yumuşatma hareketi gibi geliyor bana. Devlet içinden bir iki kişi, kötü doğmuş kötülük için yaşayan birkaç kişi. Bütün mesele buymuş gibi sunuluyor. Ama biliyoruz ki o iş o kadar basit değil. Konunun kenarından dolanacaksan James Bond gibi uydurma kötü karakterler üzerinden uydurma meseleleri tartışabilirsin. Ama ciddi konuları ele alıp, bakmayın siz bu yaramazlara deyip, tek adama bütün çeteyi çökerttirmek pek mantıklı gelmiyor bana. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşin içeriğini kenara koyarsak, izlemesi eğlenceli (2. bölüm pek sıkıcı) ve akıcı bir dizi olmuş. Ne izlesem diye dolanıyorsanız, bir şans verebilirsiniz.</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-9701029757487102382017-09-24T12:09:00.000+03:002017-09-29T11:41:02.504+03:00Çoğunlukla Zararsız - I<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Romalılar!!! Dostlar!!! Neden yüksek perdeden giriş yaptım, ben de bilemiyorum. Ancak heyecandan da olmuş olabilir. Bugün son dönem kafamı kurcalayan, sağdan sola çarpıp, yukarıdan aşağıya sektiren bir konuya giriş yapacağız. Giriş diyorum, çünkü pek derin bir mevzu. Derin olunca işin içinden çıkmayı bırakın, temele varması bile vakit alıyor. Ne kadar geveledim. Sanırım konuya giriş yapacağımız noktayı bulmakta zorlandığımdan olsa gerek. Hadi o zaman, buyrun...</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Bir süre kafamızı çatlatacağımız konu "yaşadığımız evren bir simülasyon olabilir mi" sorusu. Lan bunun filmi var, ehühühü gibi espriler yapıp siz Okan Bayülgen sesiyle "What is Matrix ülen?" demeden, ben hemen ciddiyetime bürüneyim. Yok mavi hap, kırmızı hap, dejavu kedisi, "ignorance is bliss"!!! Tamam iyi hoş da aslında bu mevzu kavraması, anlaması ve içimizde bir yere oturtması o kadar da basit olan bir konu değil. Zaten farkındaysanız Wachowksi Brothers olarak başlayıp, Wachowskilere dönen, akabinde yolculukları Wachowski Sisters'ta son bulan başarlı yönetmen/senaristler kendi yaşadıkları kimlik bunalımlarında olduğu gibi, Neo'nun kimlik bunalımını ve yolculuğunu bir sonuca bağlayamamış, 3. filmle boka sardırmışlardır. O yüzden filmi temel almamakta fayda var. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5_E9NvKQsPHpb7Ed917N766uBSF6VPP0P7TusxBgpzQ-nm5MvbfrjE0HsLLuuBOWFHFSMZc-mASJa7nqIE7lOJBK-A05VWDvWtFU93EYpLHfofpB8dqSxM-c4X3vgQ3jPZ7HTjDdS05c/s1600/neo.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5_E9NvKQsPHpb7Ed917N766uBSF6VPP0P7TusxBgpzQ-nm5MvbfrjE0HsLLuuBOWFHFSMZc-mASJa7nqIE7lOJBK-A05VWDvWtFU93EYpLHfofpB8dqSxM-c4X3vgQ3jPZ7HTjDdS05c/s1600/neo.png" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdA2rsrpwNfhZ6zRJ_5-t7_7uaYlhxBLQ90-ATm5fQUPgaBDtsYPhI7250ejMQPtBZgqLU_MRKoBEf8PIzqusGdgXz0gmUZL9mSuFF0pWzadHhd7JjL4f-89pmdqtYUGb7NvJKFCJKbCE/s1600/mnmn.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="194" data-original-width="259" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdA2rsrpwNfhZ6zRJ_5-t7_7uaYlhxBLQ90-ATm5fQUPgaBDtsYPhI7250ejMQPtBZgqLU_MRKoBEf8PIzqusGdgXz0gmUZL9mSuFF0pWzadHhd7JjL4f-89pmdqtYUGb7NvJKFCJKbCE/s1600/mnmn.png" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Dönersek mevzuya, öncelikle kendi çıkış noktamla başlayayım işe. Son dönemde yaptığım okumalar (Homo Sapiens, Tanrı'nın Tarihi, Dünya Mitolojisi) kafamda boyumdan büyük soru işaretleri oluşturmaya başladı. Ne izlesem diye Netflix'te gezinirken Cosmos'un yeniden yapımına (Cosmos: A Spacetime Odyssey - 2014) bir şans vereyim dedim. Çok iyi ettim. Uzay/evren dediniz mi hazır ola geçmemiz gereken Carl Sagan'ın bir nevi el verdiği Neil degrasse Tyson'un anlatımı ile hayat bulan Cosmos bir anda sizi ve hayata dair bildiklerinizi silkeliyor. Bildiğimiz kadarı ile evrenin varolduğu süre (13,7 milyarcık bişi) içinde insan olarak yer aldığımız zaman dilimi cücük kadar bile tutmamakta. Şu ana kadar bildiğimiz, sandığımız dünyaya ilişkin ilk golü burdan yiyoruz. Tyson'un sakinleştirici sesi eşliğinde görsellerle güçlenen anlatımı muhakkak kendiniz bir izleyin. Gelelim işin ikinci bir kısmına/golüne. Carl Sagan'ın kitabından uyarlanan, gelmiş geçmiş en güzel filmlerden olan Contact'ın açılış sahnesi dahil bir çok yerde gördüğümüz uzaydan dünyaya yaklaşma sahnesinden de bildiğimiz üzere dünya bilinen uzay içinde toz zerresinden de küçük bir yer kaplıyor. Ancak Cosmos'da yavaş yavaş uzaklaşarak yapılan anlatım beni nefessiz bırakacak kadar rahatsız edici. Önce alıştığımız güzel mavi-yeşil gezegenimizi görüyoruz. Oradan uzaklaşıp aya, diğer gezengelere uzanıyoruz. Geldik mi güneş sistemine? Ne görkemli derken Samanyolu galaksisine geçiyoruz. Gerçek görkem burada yatıyor diyoruz. O kocaman galaksinin önemsiz bir köşesinde yalnız başımıza takıldığımızı görüyoruz. Üstad Douglas Adams'ın "Çoğunlukla Zararsız" olarak tanımladığı dünyamızdan daha da uzaklaşıyoruz. Komşu galaksiye göz atıyoruz. Vay anam vay derken, o da ne galaksi dediğin şey öyle bir iki değil, vıcır vıcır kaynıyor. Şu ana kadar tanımlanan 400 milyar galaksi var, altını çizelim şu ana kadar. Galaksiler, kara madde ve diğer malzemeleri eklediğinizde karşımıza evren çıkıyor. Evrenin genişliği her geçen gün arttığı için de karşımıza tezahür etmekte zorlandığımız bir manzara çıkıyor. Neil amcam soruyor, iyi hoş da evren dediğin şey tek değilse, ya daha fazlası varsa? Buyur burdan yak!!!</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHl_Wo7cGjRB4mSowzPiFWH7DwXipCf0jQdCFboitnHhbZEFM_vS78xr2SERWPphp30FZ1bRhlnWwilUNyCYPL8_xzk_r3bulJCxPZjU-5Vd3BuKvnRoetyq8YRpJH9wLk4ZJ7uSwu_d4/s1600/imagesK4Q03KPW.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHl_Wo7cGjRB4mSowzPiFWH7DwXipCf0jQdCFboitnHhbZEFM_vS78xr2SERWPphp30FZ1bRhlnWwilUNyCYPL8_xzk_r3bulJCxPZjU-5Vd3BuKvnRoetyq8YRpJH9wLk4ZJ7uSwu_d4/s1600/imagesK4Q03KPW.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Rahmetli Cassini'den dünyamız</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLWkPwvvOfMngo-XRUj1s45zD6AaNbVIc-e88URmmCdAAFlrVH5SBPc_scma7uud1FC9Y_3iGBxWShqstKNuuSEUvWUKsYNO0tIDavKYXUYn38Lf1B41x9GLgUcBz5GLrtM98SDch2H-0/s1600/3dsolarsystem.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="697" data-original-width="1045" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLWkPwvvOfMngo-XRUj1s45zD6AaNbVIc-e88URmmCdAAFlrVH5SBPc_scma7uud1FC9Y_3iGBxWShqstKNuuSEUvWUKsYNO0tIDavKYXUYn38Lf1B41x9GLgUcBz5GLrtM98SDch2H-0/s320/3dsolarsystem.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Güneş sistemi, mavi noktacık biziz.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Bj-TBrDFpOCusCvEFQPe8E0zNgD83N0m7E0xPtCofNsWal2oEKQi9ITgvPBmGeXF-tDHgTaQLxM6kd_VnmWLgfx4xXDOq8bfY2gaD5dnEOW8z7Lg_1PjJY2LnUQChOPDKiDH7fFOkLg/s1600/main-qimg-2c4bda9942b655aaca6ca31716877f29.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="390" data-original-width="480" height="260" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2Bj-TBrDFpOCusCvEFQPe8E0zNgD83N0m7E0xPtCofNsWal2oEKQi9ITgvPBmGeXF-tDHgTaQLxM6kd_VnmWLgfx4xXDOq8bfY2gaD5dnEOW8z7Lg_1PjJY2LnUQChOPDKiDH7fFOkLg/s320/main-qimg-2c4bda9942b655aaca6ca31716877f29.gif" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Samanyolu Galaksisi ve bizim güneş sistemimizin yeri, dünya değil ;)</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkhPzVTk7h2D7mIllVgyMr_PiJT8f3HUPDJIY3yv0808plNtrJa8M47kYmhI4P1z4XPRVaIIdolPgTfCiBahoRi5BTMOWkogBmwgUdWF_5yuFt8nY_AXl4L05U0Vok49H7WvD-cVvJOQA/s1600/Screen-Shot-2015-12-04-at-10_49_15-616x484.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="484" data-original-width="616" height="251" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkhPzVTk7h2D7mIllVgyMr_PiJT8f3HUPDJIY3yv0808plNtrJa8M47kYmhI4P1z4XPRVaIIdolPgTfCiBahoRi5BTMOWkogBmwgUdWF_5yuFt8nY_AXl4L05U0Vok49H7WvD-cVvJOQA/s320/Screen-Shot-2015-12-04-at-10_49_15-616x484.png" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Evrende asılı duran galaksiler :p</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS4vDW3nOBtHT5CTC4KkDeemK-ielNgGTj0HLgz_A-e44dNRdsR1sMM7uwceUsZH1FF4bEudIzW_RbZv1lwXR4BT1p0IeYNz9mvI_JkZz_8MBf1skGQ4-jboCpPorSNCYk3Ce9uU2m5-I/s1600/aHR0cDovL3d3dy5zcGFjZS5jb20vaW1hZ2VzL2kvMDAwLzA0MS84MjMvb3JpZ2luYWwvbGFuaWFrZWEtZ2FsYXh5LXN1cGVyY2x1c3Rlci1hcnQuanBn.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="891" data-original-width="1600" height="178" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS4vDW3nOBtHT5CTC4KkDeemK-ielNgGTj0HLgz_A-e44dNRdsR1sMM7uwceUsZH1FF4bEudIzW_RbZv1lwXR4BT1p0IeYNz9mvI_JkZz_8MBf1skGQ4-jboCpPorSNCYk3Ce9uU2m5-I/s320/aHR0cDovL3d3dy5zcGFjZS5jb20vaW1hZ2VzL2kvMDAwLzA0MS84MjMvb3JpZ2luYWwvbGFuaWFrZWEtZ2FsYXh5LXN1cGVyY2x1c3Rlci1hcnQuanBn.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Bilgisayarla oluşturulan tahmini evren görüntüsü ve galaksimizin güney </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">cepheden güneş alan konumu</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL2dtYXZRPyZQhr86nbbcqCPlEjLj4bBIYBi8v-dWBmGXcsmcEr08yLZoDBgOMguhKGYMLWw47Lrp3P5Nsl7LzfRwINeieZirn-SolsoBPpyP-6JHV6oZSgBeRT2WZk4aH2hRFvHsNin8/s1600/Theory-of-Inflation-Gives-Weight-to-Multiverse-Hypothesis-e1395671866582.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="483" data-original-width="650" height="237" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiL2dtYXZRPyZQhr86nbbcqCPlEjLj4bBIYBi8v-dWBmGXcsmcEr08yLZoDBgOMguhKGYMLWw47Lrp3P5Nsl7LzfRwINeieZirn-SolsoBPpyP-6JHV6oZSgBeRT2WZk4aH2hRFvHsNin8/s320/Theory-of-Inflation-Gives-Weight-to-Multiverse-Hypothesis-e1395671866582.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Bu boncuk boncuk toplar çoklu evren teorisine göre oluşturulmuş evrenler. </span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Bundan da sınırsız var diyorlar. Yok artık!</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi bu muazzam büyüklük karşısında 0,0000...00001 kütle tutan varlığımızı öğrenmemiz sonrasında ne yapacağız? İşte yol ayrımları burada başlıyor. Bir sonuca varmayı bırakın, daha çok soru ortaya çıkıyor. Güzel kardeşim Big Bang dediğin, evrenin başlangıcı dediğin andan önce ne vardı? Hani çok gelişmiş sandığımız az gelişmişliğimiz içinde oluşturduğumuz fizik kurallarına göre hiç birşey yoktan var olamaz ya, bir öncesi olması lazım? Kimi buna kolay cevap verir. Allah yaptı işte, haydi yallah diyebilir. Ok adamım, relax. Allah nasıl var oldu? Allah hep vardı, yaylan. Bizim idrakimiz yetmez, yallah. Neyse işin özü, sorulara farklı cevaplar, onlara yeni sorular ve yeni sorular sorabiliriz. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
İşin Tanrı boyutuna ben girmeyeceğim. Çünkü burada tartışmak istediğim mesele o değil. Zaten çıkmaz sokak orası. Onu kenara koyalım. Onu anlatacak çok. Heheh hatta gündüz denen varlıkların geceyi dövmesi ile dünyamızın aydınlandığını anlatan büyük din alimleri de var. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Ben size bilimin vardığımız noktadan sonra neler önerdiği ile yola devam edeceğim. En son da simülasyon meselesine geçeceğiz. Ancak bu yazıyı burada bitiriyoruz ki gidin Cosmos'u internet üzerinden istediğiniz yöntemle bir izleyin. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Son olarak Douglas Adams'ın başyapıtı ve okunması şart olan "Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi"nden bir alıntı ile işi bitirelim: "<!--[endif]--><em><span lang="EN-US" style="color: #222222; font-family: "calibri" , sans-serif; mso-ansi-language: EN-US; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">There is a theory which states that if
ever anyone discovers exactly what the Universe is for and why it is here, it
will instantly disappear and be replaced by something even more bizarre and
inexplicable. There is another theory which states that this has already
happened".</span></em></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="color: #222222; font-family: "calibri" , sans-serif; mso-ansi-language: EN-US; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: inherit;">Kib, bye....</span></span></div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-11850139589088110082017-09-23T17:40:00.000+03:002017-09-23T17:40:07.660+03:00Biraz anti-ilham alır mıydınız?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Artık yaza yaza sıkıldım ama kısaca kaçıranlar için özet geçeyim. Sosyal medya bizi sürekli alışveriş yapmamız için pompalıyor da pompalıyor. Google dangozu bile bir siteye girip baktığınız an, gireceğiniz diğer her sitede, gazete bile olsa, köşeden size bakıp almadığınız malların reklamıyla göz kırpıyor. Hal böyleyken, içinizdeki önlemez alışveriş canavarı obez olup çıkıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Özellikle son yıllarda kozmetik alanında youtube ile yükselişe geçen alışveriş trendi gerek ucuz mallarla gerekse "al, çok özel olacaksın" diye bağıran ucubik fiyatlı ürünlerle kadınları (beni de elbette) yoldan çıkarıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSalWWi9TRM8AAkSDrCNuGRD3okVKKGDYBMty6VbN-0b4b4DQFFH2RfeZf01nSCAgY2BK6CoTu4XAscAEH0xBOKWXpVTcftv_oE8IfSYCywJsYBO_97xxJeoNzbiJ3EMZKoXdTT3R1gfo/s1600/makeup-addiction-memes-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="803" data-original-width="1194" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSalWWi9TRM8AAkSDrCNuGRD3okVKKGDYBMty6VbN-0b4b4DQFFH2RfeZf01nSCAgY2BK6CoTu4XAscAEH0xBOKWXpVTcftv_oE8IfSYCywJsYBO_97xxJeoNzbiJ3EMZKoXdTT3R1gfo/s320/makeup-addiction-memes-2.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşte bu zalim ortamda bir piremses bu gidişata dur dedi! <a href="http://antihaulblog.blogspot.com.tr/" target="_blank">Anti-haul blog</a> deli gibi kozmetik alışverişi yapanları dizginlemek için gerekli adres. Blog sahibi Ellie, neden bilyon tane makyaj ürününe ihtiyacımız olmadığını, yeni çıkan koleksiyonları neden satın almayacağını ve halihazırda sahip oldukları ile aynı sonuca nasıl ulaştığını uzun uzun anlatıyor. Too Faced gibi bazı firmaların foyasını da ortaya dökmekten geri kalmıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Siz de alışveriş bağımlılığınız için bir çözüm arıyorsanız, muhakkak bir göz atın...</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-52065356174031269462017-09-22T11:24:00.001+03:002017-09-22T11:24:07.865+03:00Emmy 2017<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Şimdi o kadar dizi izleyen bir baykuş olarak Emmy'lere göz atmazsam olmazdı. Ne var ki kazananlar ve kaybedenler gibi geyiğe girmeyeceğim. Her yerde dolu. The Handmaid's Tale, başrol oyuncusu Elizabeth Moss ile gecenin kazananı oldu, haklı olarak. Big Little Lies'ın ve tabii kisi Nicole kidman'ın da ödül almış olması sevindirici. Dizinin ikinci sezonu olur mu olmaz mı şüphesini kaldıracak bu durum muhtemelen.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ancak... Bence işin en heyecanlı kısmı kırmızı halı... Nınınınının... Hadi biraz atıp tutalım. Buyrun...</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggrRHlnLg5ZwHaUreXWxad23a-UbDdTOb-is26Im6vgDLficYIBB4CxOnfB8lQHxqTqWcz-kWJ3VuQEDGReQDj69f9NJw15XsLGe53y3DVcdH-DJki1Xw75JkHX0x1wALG5YlLLIQGcHg/s1600/nicole-kidman-emmy-awards-2017-getty.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1025" data-original-width="690" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggrRHlnLg5ZwHaUreXWxad23a-UbDdTOb-is26Im6vgDLficYIBB4CxOnfB8lQHxqTqWcz-kWJ3VuQEDGReQDj69f9NJw15XsLGe53y3DVcdH-DJki1Xw75JkHX0x1wALG5YlLLIQGcHg/s640/nicole-kidman-emmy-awards-2017-getty.jpg" width="428" /></a></div>
<br />
Kazananlarla başlayalım! Nicole Kidman, kırmızı elbisesi ve sade saçları ile şahane olmuş. Kırmızı gibi iddialı bir renkle bile sade ve güzel dedirten bir sonuç çıkarmış.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidey9bMncgZVpNnuODTIJRmLMOVAVakRgLZ54c_QEayQgJPsm7jawWMUn1Kbl5aopyRIdok1YcskQuDLlU9BChqjkj_ImA6TLHKglizY1TGf-6Dyb-QIp2LfbPYF7KlKfa-2XhikYeLYM/s1600/170917205333-17-emmys-2017-red-carpet-exlarge-916.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="818" data-original-width="461" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidey9bMncgZVpNnuODTIJRmLMOVAVakRgLZ54c_QEayQgJPsm7jawWMUn1Kbl5aopyRIdok1YcskQuDLlU9BChqjkj_ImA6TLHKglizY1TGf-6Dyb-QIp2LfbPYF7KlKfa-2XhikYeLYM/s640/170917205333-17-emmys-2017-red-carpet-exlarge-916.jpg" width="356" /></a></div>
<br />
Diğer bir kazanan Elizabeth Moss ise pembik pembik olmuş. Elbisesinin modeli, saçları ve makyajı çok yakışmış. Ama keşke renk olarak pembe yerine siyah beyaz, hafif maskülen detaylar ekleseymiş, çok daha güzel olurmuş.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKxO-TuWhE1GFD8Sb_BGQirBIjmjratMgs3_Xvx1O1pTz-ULBU40eqWIYJBOKpYsxT5dNDZiHCDGctroy66l4NhCbU6WuzJNhTSp_f972GyMkuTlmONMaZRF50AocrjQ09rQhCjudYbVI/s1600/evan+rachel+wood.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="570" data-original-width="350" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKxO-TuWhE1GFD8Sb_BGQirBIjmjratMgs3_Xvx1O1pTz-ULBU40eqWIYJBOKpYsxT5dNDZiHCDGctroy66l4NhCbU6WuzJNhTSp_f972GyMkuTlmONMaZRF50AocrjQ09rQhCjudYbVI/s640/evan+rachel+wood.jpg" width="392" /></a></div>
<br />
Maskülen demişken hemen Evan Rachel Wood'a gelelim. Genelde kırmızı halılarda maskülen kıyafetlerle arz-ı endam eden Rachel, bence gecenin en şık kadınlarından biri olmuş.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA-2S4zEcT6ocw6BOKxv39nwoWeMHy0OcUYhq7BK4h-HrgtQjoA7ECwke2VvQHg3EYJgcJbc-5Pf68DgeJJmQ06Rc7EliBbyomElt0A_29sUQUGN8dAqoV1FmrlLvbel1dHdap1fMekxU/s1600/vanessa+kirby.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="948" data-original-width="630" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA-2S4zEcT6ocw6BOKxv39nwoWeMHy0OcUYhq7BK4h-HrgtQjoA7ECwke2VvQHg3EYJgcJbc-5Pf68DgeJJmQ06Rc7EliBbyomElt0A_29sUQUGN8dAqoV1FmrlLvbel1dHdap1fMekxU/s640/vanessa+kirby.jpg" width="424" /></a></div>
<br />
Beğendiğim bir diğer isim Vanessa Kirby oldu. Bir tuahf duruşunu rağmen The Crown dizisi oyuncusu rengiyle, modeliyle güzel bir seçim yapmış. Saçlar güzel, uğrarşılmamış etki yaratalım denmiş. Azıcık daha uğraşılmış dursa olurmuş ama :)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm6gPmLzdjXQfpnVblvQKRqUhAxwjhrnzk2dTaM89nV1Dm0qZpiUwmTKljCdSxVYdQZ-ancVI4HT3pixEzN2m7KyKCv7NscnorwLY_3ZY_OmZCn0j1_7esvNs41WUPVmkGW0bVDOVLRkk/s1600/jessica+biel.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1065" data-original-width="1600" height="424" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm6gPmLzdjXQfpnVblvQKRqUhAxwjhrnzk2dTaM89nV1Dm0qZpiUwmTKljCdSxVYdQZ-ancVI4HT3pixEzN2m7KyKCv7NscnorwLY_3ZY_OmZCn0j1_7esvNs41WUPVmkGW0bVDOVLRkk/s640/jessica+biel.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
The Sinner ile soğuk güzelliğini unutturan Jessica Biel ise bence gecenin en şık kadınlarından.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDoK4DhFs_dLMxESTHylSHSbqGpcGzZSaOOJi50CcpE9i8ZV4D68Xqa49BdhDoHVuI3QvAJ7vMJMpI5uXgw7_Dno1DzgNbAupMEz2Wl1pJa9zZZ3eYx-nRmt9J42eM_UmNG5ymfWvEXm4/s1600/Julianne+Hough.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="600" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDoK4DhFs_dLMxESTHylSHSbqGpcGzZSaOOJi50CcpE9i8ZV4D68Xqa49BdhDoHVuI3QvAJ7vMJMpI5uXgw7_Dno1DzgNbAupMEz2Wl1pJa9zZZ3eYx-nRmt9J42eM_UmNG5ymfWvEXm4/s640/Julianne+Hough.jpg" width="426" /></a></div>
<br />
Benim en beğendiğim elbise ise açık ara Julianne Hough'nunki oldu. Baharda çiçek açan Japon kiraz ağaçlarını anımsattı bana. 10 numero!<br />
<br />
Gelelim bu sene Emmy'nin temasının tüy olduğunu karar veren kadınlara :) Özellikle ilk üçü nerdeyse pişti diyebileceğiniz bir şekilde, tuhaf tüylü ve şekilsiz kıyafetlerle gelenlere bakalım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMj6OXrWctchyAt9-SQ5wcdD_a5g3VL0BJ72bGOWfStMKwnKaJIwIk4s30L3WtdKyt-TboOnru4rGBOq03rNzu1RaPiuAF6uiCA2gs5ZcWCJ-ygZqalT-w0q2SSVJI7WzjvBzB9xGCHIA/s1600/DJ-ZkEFXUAAW0Xm.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="800" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMj6OXrWctchyAt9-SQ5wcdD_a5g3VL0BJ72bGOWfStMKwnKaJIwIk4s30L3WtdKyt-TboOnru4rGBOq03rNzu1RaPiuAF6uiCA2gs5ZcWCJ-ygZqalT-w0q2SSVJI7WzjvBzB9xGCHIA/s640/DJ-ZkEFXUAAW0Xm.jpg" width="426" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLVhaGcadRuiRxCLH8donkrEQO_-RCWi4zN4QX0WYfFVp_YTfE-Ms1lSmb0ReV-iAUIzS96OVC_8OtrYO-QTf9cHYDDK34Dn4Co6jD4uDbA3rzafGJUPcJ943N5JSSiZKz9Id4fi_yjGE/s1600/laura+dern.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="465" data-original-width="306" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLVhaGcadRuiRxCLH8donkrEQO_-RCWi4zN4QX0WYfFVp_YTfE-Ms1lSmb0ReV-iAUIzS96OVC_8OtrYO-QTf9cHYDDK34Dn4Co6jD4uDbA3rzafGJUPcJ943N5JSSiZKz9Id4fi_yjGE/s640/laura+dern.jpg" width="419" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7zCqLzN4ffk520W4GLfHMFQapi17QlrnXsnPslBZHBbR6nz48nRHW1JfYEd9fa3fcHNVyo8oOLgXQVNeD7VCbqSVjvFruMXmjYcRReHMjjfVJWuJH1o7QZdDmxt-3oY2GcwFlv-8FmxU/s1600/Tracee+Ellis+Ross.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="275" data-original-width="183" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7zCqLzN4ffk520W4GLfHMFQapi17QlrnXsnPslBZHBbR6nz48nRHW1JfYEd9fa3fcHNVyo8oOLgXQVNeD7VCbqSVjvFruMXmjYcRReHMjjfVJWuJH1o7QZdDmxt-3oY2GcwFlv-8FmxU/s640/Tracee+Ellis+Ross.jpg" width="425" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
Sırasıyla Priyanka Chopra, Laura Dern ve Tracee Ellis Ross aynı kuşun farklı renkteki tüylerini yolup, aynı boydaki elbiselerine tutturmuşlar. Valla üçünü de beğenmedim. I ıhh..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6sM6s1r_tfuyzFon0SkEvKVNh3cQvgklziKFwNmEwCXhraS0uDvyd3A6U_h4-nRfeQh_SSfx0ZDZ1eZAdwM9khuLKDGgJo-2bT86PkbN7jrzHkvczcbkAX9LSsNJOKeCqVFQFm2MRjDw/s1600/rs_634x1024-170917171517-634-Emmys-zoe-kravitz.cm.91717.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="634" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6sM6s1r_tfuyzFon0SkEvKVNh3cQvgklziKFwNmEwCXhraS0uDvyd3A6U_h4-nRfeQh_SSfx0ZDZ1eZAdwM9khuLKDGgJo-2bT86PkbN7jrzHkvczcbkAX9LSsNJOKeCqVFQFm2MRjDw/s640/rs_634x1024-170917171517-634-Emmys-zoe-kravitz.cm.91717.jpg" width="396" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Zor Kravitz ise yine hafif hipi, hafif pasaklı tarzını yine taşımış geceye. Dior'a ait olan elbiseyi bulmak için çabaladığı belli. Açıkcası kendi gibi olmu. Bu takdir edilesi. Bu sene kadınların çoğunluğunun tercih ettiği derin v dekoltesi, alttaki tüylü kumaşla hiç olmamış. Sanki alt taraf ağırlık yapmış da elbise deforme olmuş gibi duruyor. Kendisini gecenin Denizli Horozu ilan ediyorum :)</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEC-iyrg-Y6pMaQJHXeSaYljUPKlX4F9RsA55G-mfH6sd4vP-TLftsOkPMEEBuwbVrXpmuJdVNaDnH_59nEQYF-m1WgWAKJArOujEfikxzpvQn10Fg4lWuwQHr-OjrzdXUgoItzjdqQrc/s1600/lea+michele.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1067" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEC-iyrg-Y6pMaQJHXeSaYljUPKlX4F9RsA55G-mfH6sd4vP-TLftsOkPMEEBuwbVrXpmuJdVNaDnH_59nEQYF-m1WgWAKJArOujEfikxzpvQn10Fg4lWuwQHr-OjrzdXUgoItzjdqQrc/s640/lea+michele.jpg" width="426" /></a></div>
<br />
Antepli gelin Lea Michele, elleri ceplerinde cool olduğunu düşünüyor herlade ki daha önce yine bir elbisesinde aynı moddaydı. O dekolte, kollar ve suratın sert yapısı her an kavga çıkartacakmış gibi bir görüntü veriyor :)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtTzpV3Ozv61q_uROfYab3wTQQ7RodVO4200Wm3bSEctZQvVC53l9pgAZlyQ8UPPK1NNSyx7bUNWMQ-HNsZEbuA1wUdymTv3DPNbdwhurn0k4xwqygjkcId4OIJpK05182fXabK1jOu0E/s1600/gettyimages-848613740-master-1000w.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1409" data-original-width="1001" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtTzpV3Ozv61q_uROfYab3wTQQ7RodVO4200Wm3bSEctZQvVC53l9pgAZlyQ8UPPK1NNSyx7bUNWMQ-HNsZEbuA1wUdymTv3DPNbdwhurn0k4xwqygjkcId4OIJpK05182fXabK1jOu0E/s640/gettyimages-848613740-master-1000w.jpg" width="454" /></a></div>
<br />
Amy Adams, Dexter tarafından öldürülüp, poşetlenmiş, ama bir şekilde canlanmayı başarıp geceye katılmış gibi duruyor. Kadıncağız tombiklemiş mi elbise mi çok kötü bilemedim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqs_cleJe2hko3-r6P0h7JH9APLpJh-oB21jThV_0YXGtk8zY-DJUYMAHsjxRlAskg8Z297-es18emkqw2-rayDLY6kK0eL4vepUUQGk2dLQhE1gAdXXL2GYW1B9GNpvezhqsGEL-_SoA/s1600/claire+foy.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="928" data-original-width="661" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqs_cleJe2hko3-r6P0h7JH9APLpJh-oB21jThV_0YXGtk8zY-DJUYMAHsjxRlAskg8Z297-es18emkqw2-rayDLY6kK0eL4vepUUQGk2dLQhE1gAdXXL2GYW1B9GNpvezhqsGEL-_SoA/s640/claire+foy.jpg" width="454" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Suratsız süpermen Claire Foy :) Üsteki elbiseyi atmış, altta tulum ve pelerin ile kalmış. Lakin üsteki elbisenin kalın halattan düğümü kalmış.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsxW5Jv58wPk7h0V3QIUKZWixtWY9fOveYbw5aFKXrJ-Pk1arnppVTPSeXt0uy2oLXDXk95R-TRLHY1tF7U9SKaC6vL3tFTCwxL4XwbFjVobPbcYkNnRfZiGdkxkiZQ3C0SHG-U5Kbjog/s1600/reese+wither+spoon.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="911" data-original-width="614" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsxW5Jv58wPk7h0V3QIUKZWixtWY9fOveYbw5aFKXrJ-Pk1arnppVTPSeXt0uy2oLXDXk95R-TRLHY1tF7U9SKaC6vL3tFTCwxL4XwbFjVobPbcYkNnRfZiGdkxkiZQ3C0SHG-U5Kbjog/s640/reese+wither+spoon.jpg" width="430" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
Makyaj, saç rengi, dip boyası, kendini 3 beden şişko gösteren kesim, uymamış renk, ayakkabının aynı renk olması derkennn bu sene çok meşhur olan blazer elbise modelinin kendisine hiç yakışmadığını söylemek durumundayım. Öpüyorum Reeseciğim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN7_K_0jzUbRSa_kbKwflB8Gbhj0DpKL1vLLkzlUu9Vog6rHWdBPkaGNbMILqj4gHTYUYuGKupQ3cnCVBfgnBxblUEpHF6swKs5cPjxbM9z1gH3fugLbJgmzAm9dB0Nn6MQ7pbKkHAUQg/s1600/Charlie-Heaton-Natalia-Dyer-and-Joe-Keery17sep17-vogue-int-GettyImages-.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="650" data-original-width="523" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN7_K_0jzUbRSa_kbKwflB8Gbhj0DpKL1vLLkzlUu9Vog6rHWdBPkaGNbMILqj4gHTYUYuGKupQ3cnCVBfgnBxblUEpHF6swKs5cPjxbM9z1gH3fugLbJgmzAm9dB0Nn6MQ7pbKkHAUQg/s640/Charlie-Heaton-Natalia-Dyer-and-Joe-Keery17sep17-vogue-int-GettyImages-.jpg" width="514" /></a></div>
<br />
Gecenin tövbe estağfurullahı Natalia Dyer. Aplam azıcık yemek ye. Kafan kocaman kalmış. Ev cini Dobby'nin sahibi tarafından verilen yeşil perdeyi elbise yapıp gizlice Emmy'ye katılmış hali gibisin.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFTYHr4xeY0e6mtJucfaj1CY7a3cFOU43QXYtFeFTQ9iTiHmtE8fdyPz0trpbexIwpQav2u8xcBsMLQbOqND_8rmEU80vom5yw1e-_Hvi3JQ1EYs-cH0QFSOGI_crPWQxkI25Yem4iL7E/s1600/sarah+paulson.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="570" data-original-width="350" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFTYHr4xeY0e6mtJucfaj1CY7a3cFOU43QXYtFeFTQ9iTiHmtE8fdyPz0trpbexIwpQav2u8xcBsMLQbOqND_8rmEU80vom5yw1e-_Hvi3JQ1EYs-cH0QFSOGI_crPWQxkI25Yem4iL7E/s640/sarah+paulson.jpg" width="392" /></a></div>
<br />
American Horror Story nasıl boka sardıysa Sarah Paulson da moral bozukluğunu sardunya ile folyo astronot arası bir görüntüye bürünerek bize aksettirmiş.<br />
<br />
Millet bir gece giyip bir daha giymeyeceği, ucubik fiyata aldıkları kimi güzel kimi rezil kıyaflerini özene bezene giysin gitsin, bize goygoyu kalır. En güzeli bu ;)</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-1186435957505828552017-09-22T09:47:00.000+03:002017-09-22T09:47:05.795+03:00Yes Dedikodu, No Gıybet<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Son dönemde gıybet kelimesi pek revaçta. Yine izlemediğim bir Türk dizisi, zorlama komedisinden türediğini tahmin etmekle beraber kaynağını araştırma zahmetine girmedim. O kadar da boş insan değilim :) Ama illa bu fiili yerine getireceksek ben dedikodu kelimesini kullanmayı tercih ediyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Gelelim şimdi biraz dünyadan, ülkemizden dedikodulara... Korkmayın Demet Akalın falan demeyeceğim :)</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
İlk dedikodumuz, hala duymayan kaldıysa, Galler Düşesi Kate'in üçüncü bebeğine hamile kalması... Kadın kraliçe oldu olacak, millet 3. bebek için erkendi, bu dünya nüfusunda ne gerek vardı vs diye bik bik yorum kasıyor. Ben haberi verir, çekilirim. İçeriğine ilişkin siz dertlenin :) Ancak demem o ki kadıncağızın yüzüne renk gelmiş, azcık etlenmiş butlanmış. Türk kadını eti butu sever :)</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghjmqggVYTrz7p2vgkPFcIecnCsDvoRVi-LDyUD00eNgywEJni6bqq8GVnfNhELA_hPMjkLDjINc85Vp30BsqVOgZe_z5DKbISXaKmDNpPNjP1hz2QZks20Hqx24OzJl7NzzFLhKtmikI/s1600/kate-middleton-pregnant-831731.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="626" data-original-width="590" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghjmqggVYTrz7p2vgkPFcIecnCsDvoRVi-LDyUD00eNgywEJni6bqq8GVnfNhELA_hPMjkLDjINc85Vp30BsqVOgZe_z5DKbISXaKmDNpPNjP1hz2QZks20Hqx24OzJl7NzzFLhKtmikI/s320/kate-middleton-pregnant-831731.jpg" width="301" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
İkincisi ise ülkemiz gündeminden... Uzun zamandır beklenen Acun-Şeyma düğünü finally gerçekleşmiş. Finally :) Bu konuda bik bik etmek istiyorum lakin. Şeyma fanları çok olduğu kadar "hater"ları da çok. Ne demiş ünlü pop düşünürü Swift "haters gonna hate". Kadının ahlakından, anneliğine, çocuğunun geleceğine kadar laf eden çok. Çizmeye çalıştığı imaj ile olabildiği kişi arasındaki çatışma vs. Var da var. Anlamadığım nokta kadın yerden yere de vuruluyor, oh ne güzel para yiyor da deniyor da işin diğer ucu Acun Efendiye değinen pek olmuyor. Evliyken genç bir kızla birliktelik yaşamaya başlıyor (18 yaşında beyin full kapasite çalışmadığından bence önemli bir nokta), kız hamile kalıyor (adamın içkisine ilaç atıp tecavüz ettiğini sanmam), sonra adam karısını boşuyor, 8 yıl sonunda "finally" evleniyorlar. Yetişkin bir adamın aldığı kararlar, kendi ahlak ve karakterine uygun olarak vardığı sonuç ortada. Şeyma'yı sevmemize gerek yok. Üzülmek serbest, yazık lan çünkü o yaşta o hayat ve bir de ufak bebe ve uçkur sorunlu koca. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Bir diğer haberimiz ise The Walking Dead'in villain'ı Jeffrey Dean Morgan ile One Three Hill denen beyin zorlayıcı (başka fiil daha uygun da işte) dizinin oyuncularından Hilarie Burton'ın ikinci bebelerini bekliyor olmaları. 2009'dan beri beraber olan çiftin halihazırda bir oğulları var. Hadi bakalım, kız olur bu defa inşallah :) Haber yapanların da hamileliğe, bebişin doğum tarihine ilişkin bir bilgileri olduğunu sanmıyorum. Kadının koca göbişini görünce bunu haber olarak geçmişler. Gözden kaçacak gibi de değil hani. </div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxhG8GJLKq5aR1kLGplhOzdpZHpL-mjYg8uucRJ5rYVcMDZw9B-Ht0XGxZ2W-jCWnTVG96vLZw6sgnVgJgS632F8HwYKZ6OOCIcBdOAI1fBiaJEdK19ak1znx-9T7l6dGWZ-3StElZE4c/s1600/foto.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1035" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxhG8GJLKq5aR1kLGplhOzdpZHpL-mjYg8uucRJ5rYVcMDZw9B-Ht0XGxZ2W-jCWnTVG96vLZw6sgnVgJgS632F8HwYKZ6OOCIcBdOAI1fBiaJEdK19ak1znx-9T7l6dGWZ-3StElZE4c/s320/foto.png" width="206" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdilik dedikodular bu kadarcık... İlerleyen günlerde yine bir bakarız etrafa, neler oluyor diye.</div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-70622749527445043962017-09-21T09:30:00.000+03:002017-09-21T09:30:13.349+03:00TBT: The Lost Boys<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Instagram'da vücut bulup çarşambadan heyecanı saran TBT yani throw back thursday hashtag'ini bloguma taşımaya karar verdim. Şimdilik sevdiğim filmler üzerinden gitmeyi düşünüyorum. Belki ileride çeşitlendirebilirim. Bakalım...</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghMcQrpUbpAwpLkp6_gQESCsA_3_W_TXwpAXWnvYOxyn9RRnIqyGkgqau8AJycYLfaNTxeqRnhiLez6PaFRtA53O0dBT-XkSNkwG2EymBvNDAZHzKTWTl-fXuckRsebLzndnBVXQr-69Y/s1600/lboys.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="182" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghMcQrpUbpAwpLkp6_gQESCsA_3_W_TXwpAXWnvYOxyn9RRnIqyGkgqau8AJycYLfaNTxeqRnhiLez6PaFRtA53O0dBT-XkSNkwG2EymBvNDAZHzKTWTl-fXuckRsebLzndnBVXQr-69Y/s1600/lboys.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk TBT'i nev-i şahsına münhasır bir dönemin yani 80'lerin çocuğu: The Lost Boys. 1987 yılı yapımı, yönetmenliğini Joel Schumacher yapmış. Gelelim oyunculara. Dönemin en hit isimlerinden Jason Patrick (Sleepless'tan hatırlayabilirsiniz), Kiefer Sutherland, Corey Feldman, Dianne Wiest ve Edward Hermann (Rory Gilmoer'un rahmetli dedesi).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Açılış sahnesinden müziklere, konusuna ve vatkalı, renkli kıyafetlerine kadar tam bir 80'ler filmi olan The Lost Boys, Santa Carla isimli küçük bir kasabaya taşınan iki kardeşin, kasabada yanlış arkadaşlar seçmesini anlatıyor. Ayakkabısının arkasına basan apaçiler değil tabii bu arkadaşlar. Bildiğin vampir, kanlı dişli soluk. Kardeşlerden büyük olanı Michael (Jason) uyum sürecinde yanlış tiplere takılır ve azıcık dönüşür. Durumu çakan ufak ve bilmiş kardeş Sam (Corey Heim) abisini kurtarmak için arkadaşları ile işin peşine düşer. Filmde unutmayacağım birkaç sahne vardır ama asıl aklımdan çıkmayan pilav gibi gözüken sonra kımıl kımıl ortaya çıkan kurtçuklar. 1 saat 36 süren film tam pazar günü mısır eşliğinde, battaniye altında izlenecek türden. Beğenmezseniz gelin 1 saatinizi iade ederim. Daha uzun süren izlemelerde iade kabul edilmemektedir. Bir filmi beğenmediğinizi 1 saatte anlamıyorsanız size iade yok.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCqznRzroKSgjewS9XcNM7G9kcKR_KCgzoQWcxqpih_S15Db_mhkXwy1sver_tHXuNlYRUuSHkRuhXoajPoi0xk_jan8-8AUSs3lgn3mcR63347xvc4BjDqrhasI35AESsuRnCSJcLnyM/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCqznRzroKSgjewS9XcNM7G9kcKR_KCgzoQWcxqpih_S15Db_mhkXwy1sver_tHXuNlYRUuSHkRuhXoajPoi0xk_jan8-8AUSs3lgn3mcR63347xvc4BjDqrhasI35AESsuRnCSJcLnyM/s1600/images.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBr7z8f1b4p4i-4szOA4kdvXMgnRFn5Ht8M0_6fX1vsG-h-kN9qNO8IUQPMXCVqpho1m3vKceZ_-zc1So1Adrk40-xeV9os4WsCu38aWl_ASuVzCxKpMYZSUFAAAlPVsyuHbfmCaEniPY/s1600/images+%25281%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="152" data-original-width="331" height="146" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBr7z8f1b4p4i-4szOA4kdvXMgnRFn5Ht8M0_6fX1vsG-h-kN9qNO8IUQPMXCVqpho1m3vKceZ_-zc1So1Adrk40-xeV9os4WsCu38aWl_ASuVzCxKpMYZSUFAAAlPVsyuHbfmCaEniPY/s320/images+%25281%2529.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Vampir ve zombi sevgime (valla seviyorum) ön ayak olan yapıtlardan biri de bu filmdir. Öyle tutuk, kabız Bella ile gözüne büyük gelen lens takmış vampir Edward'ın kalpleri eriten Algida kıvamlı hikayesine benzemez. Hem korkutucu hem eğlendiricidir, 80 dönemi filmlerinin çoğunun olduğu gibi. 90'ları da severim illa ki! </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kült film kategorisinde olan bu filmi bin kere izlesem sıkılmam. 30. yılını dolduran bu film de yeniden çevrim furyasına dahil edilirse şaşırmam. Ancak aslının verdiği keyfi veremez! 80'lerde gibi giyinme isteği uyandıran, 80'lerin rock müziklerini spotify listesine ekleten, her türlü klişe ve gülümseten esprileri barındıran bu şaheseri izlemediyseniz, çok şey kaçırmışsınız demektir. </div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1188673659130987750.post-14025761169046344702017-09-20T11:30:00.000+03:002017-09-20T11:30:01.498+03:00Yaz, yaz, yaz, bir kenara yaz...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div align="justify">
Gün geçmiyor ki kapitalizm beyfendi kılığında kanımıza işlemek için yeni bir yol bulmasın. Özellikle sınırlarının henüz yeni yeni yapılanmaya başladığı youtube, instagram, twitter gibi sosyal medya mecralarında adını reklam koymadan reklam yapma, "canım gerçekten ef-sa-ne" gibi acübik anlatımlarla samimiyim kılığında bir takım şahısların pazarlamalarına maruz kalma ihtimalimiz çok olası. Hal böyleyken bize kakalanan mallar, düşünceler, düşünce kalıpları ve idealler biz daha ayırdına varamadan içimize işliyor. Buna karşı koymanın yolu tabii ki bilinçli olmak. Hatta mümkünse bu mecralara bulaşmamak. Esasen mümkün ama işte insan doğası. Ölüyoruz kim ne ediyor, yiyiyor, içiyor görmeye. Yuval Hariri'nin kitabında belirttiği gibi insan ırkının dedikodu yapabilme kapasitesi bizi diğer hayvanlar arasında öne geçirmiş. Bakınız, bilimum yıllık evrim bile bu basit olayı içimizden atamamış. İlginç değil mi?</div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Gelelim konumuza... Sistem, şu bu eleştirisinin ardından konuyu daha farklı bir yere bağlayacağım. Hatta tersi bir şekilde bağlayacağım, eğer mümkün olursa :) eğer siz de benim gibi yukarıda tu kaka dediğim mecralarda vakit kaybeden bir insansanız illa ki şu kavramla karşılaşmışsınızdır: "bullet journal". Cinsiyet kadınsa tabii ihtimal daha yüksek. Bir de pinterest gibi google ötesi arama platformunun cazibesine kapıldıysanız ihtimal iyice yükseliyor.</div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Lafı dolandırmayalım, konumuza dönelim.. Son birkaç yıldır ajanda tutma mevzuu revaçta konulardan biri haline geldi. Hemen hemen her yerde pompalanan bireysel olma, kendine özgü olma (unique) mesajının bir uzantısı bu ajanda olayında da kendini gösterdi. Bir süre kafam kalındığında ajanda tutma, bunu kişiselleştime adına milyon tane elişi, etiket, bant, kalem ıvır zıvırı alma/satma trendi etrafı kasıp kavurduktan sonra minimalizmin konuya el atması ile karşımıza bullet journal çıktı.</div>
<div align="justify">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGvmqg7eXRr0Ml9fn8_ymT40mEe9dVZVH3XUvxlBYZI16v41lG88USRdkXXhbcazmtNymewHV3ca9oD1zVSirPENPTXKGuvF1_0yyTrNzfR10sf2iszY8BFtWV3i1M0hzO25ukOcbIStg/s1600/IMG_5747.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="780" data-original-width="780" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGvmqg7eXRr0Ml9fn8_ymT40mEe9dVZVH3XUvxlBYZI16v41lG88USRdkXXhbcazmtNymewHV3ca9oD1zVSirPENPTXKGuvF1_0yyTrNzfR10sf2iszY8BFtWV3i1M0hzO25ukOcbIStg/s320/IMG_5747.png" width="320" /></a></div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Seksen laf ederek gelelim sadede... Bullet journal, şekline şemalin sizin karar vereceğiniz bir ajanda. Herhangi bir defteri alıp, tek bir kalemle, başka nesnelere ihtiyaç duymadan basit ajanda mantığını biraz çeşitlendirerek bullet journalınızı hazırlayabiliyorsunuz. Konu üstüne milyon blog, vlog, instagram hesabı ve pinterest mevcut. Ama temelinde bir index sayfası, yıllık, aylık, haftalık ve isterseniz günlük takvim hazırlayarak güncel kalabiliyorsunuz. Öyle afilli işlere girişmenize de gerek yok. İlaveten dönemsel sayfalar ekleyebiliyorsunuz. Örneğin aylık harcamalarınız, aylık uyku döngünüz, o sene gitmek istediğin yerler, okuduğunuz kitaplar, kilo takibi, rüya güncesi... Aklınıza ne gelirse ekleyebilirsiniz. Afilli olmasına gerek yok dedim ama isterseniz süsleyebilirsiniz de. Kendi yan sanayisini oluşturmuş bir alan bj. Tombow sulu boya kalemleri, dolmakalmeler, çeşitli kaligrafik yazılar ve bilimum bilimum ürün. Ecnebilerin dediği gibi: Sky is the limit.</div>
<div align="justify">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtqrQkjD4y3XGN4KNo51gO0O3MF4Xvu8JmOdu4GH0BBJpCO0vFr1U2lHa-P09Meymmt44mPlU_GmWm8tNxleNg8uu9_yhfUhoQ0SVByXEe-oHxGo-XOUPhVW97dYGxW_keVYXtlK2xGcU/s1600/Bare-Bones-4.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1164" data-original-width="1600" height="232" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtqrQkjD4y3XGN4KNo51gO0O3MF4Xvu8JmOdu4GH0BBJpCO0vFr1U2lHa-P09Meymmt44mPlU_GmWm8tNxleNg8uu9_yhfUhoQ0SVByXEe-oHxGo-XOUPhVW97dYGxW_keVYXtlK2xGcU/s320/Bare-Bones-4.png" width="320" /></a></div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Benim gibi düzensiz bir adamı bile düzenli yaptı demek isterdim ancak bir ayın sonunda kullanımım sınırlı olduğunu belirtmek zorundayım. Ama not almak, birşeyleri atlamamak için güzel bir yöntem. Özellikle de doğum yapan ve beyin dene organının bir kısmını yitiren kadınlar için pek kullanışlı. Benim amacım kullanımımı artırma. Size burada bj'im fotoğraflarını da paylaşmak isterdim, lakin şu an pek acemi işi gözükmekte. Gönül isterdi minimalist bir yol çizeyim. Ama boyama, çizme işine girince, eh yetenek de olmayınca milletin gözüne sokmaya gerek olmayan bir sonuç çıktı :) Dediğim gibi internette örnekleri pek çok. Bir araştırın derim.</div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Her ne kadar konu bullet journal üzerine şekillense de kişisel çıkış noktam yaşını başını almakta olan bir insan olarak dolmakalem kullanma arzumdan şekillendi. Lakin el yazım korkunç... Geliştirmek için çeşitli alıştırmalar mevcut internet üstünde. İşte onları araştırırken denk gelip, şans verdiğim bir konu oldu bj. </div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
El yazısı, dolma kalem demişken, size bir blog tavsiyesinde bulunacağım. <a href="http://www.banasikcayaz.com/" target="_blank">Bana Sıkça Yaz</a> hem kalem dünyasına hem de yazı dünyasına dalabileceğiniz bir alem. Benim gibi kırtasiye ürünü düşkünüyseniz, zevkli okuma diliyle sizi sizden alıp bir çırpıda hatim edeceğiniz bir blog. Facebook sayfası da olan bloga uğramadan geçmeyin. </div>
<div align="justify">
</div>
<div align="justify">
Not: Fotoğraflar <a href="http://www.bohoberry.com/">www.bohoberry.com</a> adresinden alınmıştır. Sözkonusu site bullet journal üzerine okuyabileceğiniz en kapsamlı sitelerden biridir. Muhakkak bakınız... </div>
</div>
GezginBaykuşhttp://www.blogger.com/profile/06784042500452803122noreply@blogger.com0