Kayıtlar

Eylül, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anti-Dexter vs Dexter

Resim
Dexter'ın dönüşü yine mükemmel oldu.Kaç sezondur izliyoruz, bir dizi nasıl bu kadar başarılı tasarlanır, senaryosu nasıl bu kadar ince ince hazırlanır! Sıkılmadan, sadece alışkanlıktan dolayı değil pür meraktan izliyorum Dexter'ı. 6. sezonun ilk bölümünü izleyenlerle paylaşalım durumu... Lumen'in (Julia Stiles) geride bırakıp gittiği Dexter iç muhakemelere devam ediyor. Oğlu ana okuluna başlamak üzere ve şehrin iyilerinden olan Katolik okuluna görüşmeye gittiğinde birden kendini din üzerine bir tartışma içinde bulur. Yeni katil karakterimiz (henüz adını bilmiyorum, ama kendisini Colin Hanks canlandırmakta) ile bu din tartışması yeni bir boyut kazanacak gibi. Çünkü kendisi dini öğeler üzerinden cinayet işlemekte. Katil dünyasının anti-Dexter'ı. Bizim DEx inanç nedir, tanrı nedir diye sorgulayadursun, anti-Dexter olayı çözmüş, bir adım ötesine geçmiş. İlerleyen bölümlerde ne nedir, ne değildir göreceğiz. Ama şimdiden gelecek 10-11 bölümü sonuna kadar merak içinde be...

Oland kızım eve gel artık!

Resim
Nanna Øland Fabricius nam-ı diğer Oh Land, son dönemde dinlemeye değer yeni çıkışlardan. Soğuk ülke Danimarka'nın savurduğu rüzgarlarla taaa ülkemize kadar ulaşan Oh Land'i yazın Wolf and I ile "vay be bu da neymiş" diyerek dinledikten sonra şimdi de "son of a gun" ile sonbahar çoşkusunu yaşıyoruz. 1985 doğumlu Oland hakkında daha fazla şey bilsem iyi olur aslında diyorsanız kendisinden dinleyebilirsinizzz,  tıklıyorum hemmennn!

Yeter ki H&M olsun...

Hemen hemen her kıtada H&M alışverişi yapmayı başarmış biri olarak karşıma çıkan her H&M fırsatını değerlendiririm. Size de aynısını öneririm.  Tıklayın...

Reklamı geç...

Online dizi izlerken hastası olduğum olgu "reklamı geç". Şu reklamı geçmeye gerek kalmasa keşke. Hele bugünlerde daha da yoğun şekilde çıkıyor karşıma >:( Ayıptır...

Alors on Danse avec Sangria?

Resim
Dün akşam Ankara'ya veda yemeğim için Tint'e gittik. Son yıllarda geçirdiği değişim ile güzel bir mekan haline geldi Tint. Dekorunda kullandığı detaylar (kitaplar eski Sakal'a özlemimi mi gideriyor acaba?) ve oldukça lezzetli hale gelen menüsü ile yazın bahçede, kışın içeride hoş vakit geçmekte. Neyse cuma akşamına yaraşır şekilde eğlenme ortamına girmişken canım birden menüde al beni diye bağıran Sangria'ya kaydı.Mmmmm... Tadı hala damağımda :p Öyle muhteşem bir sangria değildi ama özlemişim! Sürahi olarak sipariş verdiğimiz Sangria'nın ikinci bardağı içindeki portakalla iyice tatlanmış, damakta hoş bir tat bırakır hale gelmişti. Latin ırkın Ricky Martin, Adriana Lima gibi güzelliklerinin yanı sıra bize kattığı bir güzellik olan sangria nedir ne değildir bilelim diyorsanız alalım sizi  buraya ... Yok ben evde yapayım bunu diyorsanız peki  buyrun . Yaparken bir de havanız yerine gelsin bence... Son olarak Da Vinci'ye gönderme yapalım. Sangreal --- H...

Öpücükler, Öpücükler...

Resim
Son günlerde en çok eğlenerek ve beğenerek dinlediğim kişi Aylin Prandi. İsim sizi aldatmasın, kendisi Arjantinli bir anne ile İtalyan bir babanın kızı. Kendisi aynı zamanda aktristlik de yapmaktaymış. Daha detaylı bilgilere ulaşınca paylaşırım. Şimdi dinleyelim... Ayrıca... Dinleyin, bu sevimli şarkılarla sonbahar gününüz aydınlansın :p ne geyiktir bu!!! Gününüz aydınlanmaz ama neşelenirsiniz. Hadi bakalım!!!

İzleyin, izletin: Fringe

Resim
Ekranlardaki kaliteli nadir dizilerden olan Fringe'e kavuşmuş bulunuyoruz. Okulların açılması ile arkadaşlarına kavuşan çocuk edası ile kucakladım ben Fringe'i.Ancak tek bir sorun yaşıyorum be bu dizi ile. Geçtiğimiz sezonda ne olduğunu illa ki unutuyorum :) Neyse ki previously on Fringe... Diziyi hiç bilmeyenler için kısaca bahsetmek gerekirse paranormal olayları araştıran gizli bir FBI departmanında yaşananlar diyebiliriz. Bu şekilde fazlası ile "Ee bu X Files!" deme ihtimaliniz olsa da bir çok yönden iki dizi ayrılıyor. JJ Abrahams'ın bir ürünü olan Fringe (Allah sonunu Lost etmesin!), gerek dizide yaşanan olaylar gerekse aralarında kurduğu bağ açısından X Files'a göre daha başarılı ve tutarlı bir yol izliyor diyebiliriz. Umarım da böyle gider. Ayrıca ilk bakışta bilindik gibi gözüken konular ele alışı açısından yeni bir perspektif yaratmayı ve ilgi çekici olmayı başarıyor. Genel olarak Fringe anlatılmaz, yaşanır. Çünkü anlatırken bir noktada kafa illa ki...

Ölmeli mi öldürmeli mi? Yeter ki gitsin...

Resim
Dizilerde bir an önce ölse de kurtulsak dediğiniz karakterler var mı sizinde? Benim ilk 10um şu şekilde; 1- Lila - Dexter (Etrafta sinir bozucu şekilde dextağğğ diye dolaşması yeterli bir sebep) 2- Vanessa - Gossip Girl (ezik psikolojisini bir türlü yenemedi) 3- Vicky - Vampire Diaries (mızzzmızzz) 4- Masters - House MD (anlamsız hatta gereksiz bir doğruculuk- ki her zaman da inandırıcı değil- peşinde koşması ) 5- Julia+Matt - Nip Tuck (Eller kader kıymet bilmiyor annem!!! Bir yüzü gülmedi şu kadının) (Rahmetli Micheal Jackson kılıklı, uyuz Matt annesinden gelen genlerden midir bilinmez hep itici geldi) 6- Tara- True Blood (Ne biliyim, gereksiz işte) 7- Micheal - Nikita (o anlamsız keçi sakalı ve memur kıyafetleri için ölmeli) 8- Chloe - Smallville (insan saç şeklini değiştirir arada ya!) 9- Micheal - Lost (oğlun seni, senin onu sevdiğin kadar sevmedi be Micheal) 10- Chuck - Chuck (Chuck olmasa böyle gereksiz bir dizi de olmazdı, dimi ama?) Sıralama tam olar...

Dizi sezonu açıldı... Contains high amount of spoiler

Resim
Her ne kadar True Blood gibi bir TV fenomeninin bir sezonunu daha geride bırakmış olsak da yeni sezon geçen hafta başladı dese yanlış olmaz. Vampire Diaries geri döndü, Ringer başladı, HIMYM döndü ve yarın da Fringe ile buluşuyoruz. Gossip Girl ve Dexter'a da az kaldı. Vampire Diaries 3. sezonu ile tekrar karşımızda. Geçen sezon gönül ve vicdan adamı Stephan'ı yine bir ikilem ile baş başa bırakmış, uslanmaz kardeşinin hayatı uğruna Elenas'sından ayrılmayı göze alarak eski "kötü" günlerine döndüğü yerde bırakmıştık. Elena ise prensip sahibi olmak mı desek uyuzluk mu desek bilemediğim bir kıvamda yine burnunun dikine gitmekteydi. Karizmatik kardeş Damon ise Damon işte. Gelelim yeni sezona ve yeni bölümlere... Açıkcası sabah kahve eşliğinde bu diziyi izlemeyi özlemişim. Ne var ki Batı yakasında yeni bir şey yok. Dizinin kısır döngüsünü kırmak adına Hybrid yaratık(lar) kurt adam/vampir kırması olayı eklendi ki ne kadar  kırıcı olacak bilemiyorum. Sonracığıma ilk s...

TV'deki Kız

Resim
Ne zaman yapılması gereken bir iş varsa, onu yapmayı geciktirmek için elimizden geleni yaparız ya, işte ben de o moddayım. Yeni hayat, yeni ev, yeni vs vs için taşınmaktayız ve toparlanmak için son 3 günüm. Ama kutu toplamak yerine günü blog okuyarak ve dizi izleyerek geçiriyorum. Son 2-3 yıldır kendimi fazlası ile dizilere verdim. Bir noktada gerizekalılaştığımı da hissetmiyor değilim hani! Tıpkı geçen Emmy Töreninin başlangıcında Glee'deki kadının (şu an imdb search yapasım gelmedi) dediği gibi. Her neyse, bugün de kendime izleyecek bir dizi buldum. Lost Girl. Henüz 3 bölüm izledim. Bende yarattığı etki Buffy'nin yetişkinler için olan versiyonu. Gerçi ben Buffy'yi çok sevmiş ve izlerken eğlenmiş bir insan olarak espri düzeyi bu dizide daha düşük diyebilirim. Ayrıca dizi kendini fazla ciddiye alıyor. Öyle ahım şahım mistik bir ortam sunduğu yok. Bilmiyorum, birkaç bölüm daha bakıp arkamı dönebilirim ya da belki sarar. Zaman gösterecek. Hazır konu dizilere gelmişk...

Tembel Blogger, shame on you!!!

Blog dünyasına yabancı ve hatta yaban bir blogger olduğumu her geçen gün daha çok fark ediyorum. Son 5 saatimi (utanıyorum!!!) çeşitli kadın blogları okuyarak geçiriyorum ve blogumdan utanıyorum :( Kadın olmak zaten üstün insan olmak demek, kim aksini iddia ederse etsin. Cinsiyetim kadın olarak geçse de "kadın" diyebileceğim kadınlardan olamadım. Onlara çok özeniyorum. Nasıl yapıyorlar bilmiyorum, ama hem iş hayatına yetişiyorlar, hem trendleri takip ediyorlar, hem kendilerine bakıyorlar ve üstüne üstlük bunu blogluyorlar. Ben ancak okuyorum :( Arada yazıyorum. Tamam, yeni fikirler geliştiriyorum yazmak için ama hep yazmayı engelleyici bir durum (!?) karşıma çıkıyor, aksatıyorum. Arıca kıyafetime uygun oje de sürmüyorum! Bunu nasıl başarıyorlar?