Baykuş uçuverdi, kanadını açıverdi...
Nikah için davetiyeleri yollarken bir arkadaşım cevap yazdı. Tamam herkesi anlarım da sen evleniyorsun ya çok şaşırdım dedi. Olumsuz bir mana da değil de senin kafada bir insan nasıl evleniyor şaşırdım manasında. Ben de en az onun kadar şaşkınım aslında.
Her insan evladı gibi, ortalama hayatlar süren, benim de "to do list"imin bir parçası idi evlenmek. Ama hep geleceğin bir parçası idi bu düşünce, gerçekleşmesi beklenen değil. Ama işte dünya üzerinde bu kadar sevebileceğim ve beni mutlu edebilecek başka bir insan olamaz herhalde düşüncesini oluşturan bir insan ile tanışınca işler değişiyor. Değişmeyen ise evlilik kavramının varlığı. Evet, evleniyorum. Herkes gibi nikah, kına, balayı garabetlerine bulaştım. Mümkün olduğunca kaçmak istedim, hatta azcık alışılmışın dışına çıkıp alternatif şeyler bile yapmayı düşündüm. Lakin bazı şeyleri ortalama derecede gerçeğe dönüştereceksin ki kimse kafa yormasın, sen de sonradan acaba deme.
Vesselam, yaptık bişeyler, yapıyoruz hala. Tik tok tik tok sesleri eşliğinde zaman hızla geriye sararken, acaip bir pazar ve kaz yolma sektörü haline gelmiş düğün sektörüne yetişmekte zorlanıyorum. İnsan işin en başında sadece temel şeyleri görebiliyormuş. İlk olaya giriştiğimizde nikah için yer tutarız, gelinlik, damatlık hooop bitti diyordum. Ne var ki bu işin bir resmi işlemleri varmış, çok can sıkmasa da uğraştırıcı. Sonrasında ise nikah yeri kiralayıp arkanı dönüp gitmiyormuşsun. Neymiş efendim giriş ve nikah sonrası müzik seçmen lazımmış, fotoğrafçı ile konuşup nasıl pozlar vermek istediğini tartışman gerkeiyormuş, istersen slayt şov yapıyormuşsun vs. Püfff yani...
Gelinlik modele bakılıp seçilmiyormuş. Dikecek terzi bulman, modeli üstüne uydurman, kumaşını seçmen, duvağına karar vermen, kazık fiyatta bir çiçek yaptırman... Ha bir de saçı, makyajı, manikürü zartı ve zurtu varmış...
Kına gecesi insanların göbek attığı değil, küresel sermayenin yerelde etkisini gösterdiği bir mevzuya dönüşmüş. Kaftanı, kına sepeti, dağıtılacak kınalar, saçlara takılacak taçlar...
Evet, bu sadece kısa bir özeti. Fazla uğraşmayalım diye yola çıktığımız günlerin saflığını yitirip "nikah defteri" gibi bir kavramla tanışmam ile son bulamamakta... Yoruyor, bezdiriyor ve tatile hasreti arttırıyor.
Bu kadar baykuşluğun üstüne demeden geçmemek lazım. Ben bir adamı çok seviyorum, o kendini bilir. Gerisi cebimizi boşaltan ama visa kartın alabileceği ayrıntılar.
Yorumlar
Yorum Gönder