Gezi Notları: Bangladeş

Gazetelerin ara ara sayfa doldurmak amacıyla uydurma olduğuna inandığım araştırmalarda, en fakir, en pis, en mutsuz vs ülkelerin başında gelenlerden biridir Bangladeş. Gittim, yerinde inceledim!

Kendi dillerinde "Bengal Ülkesi" anlamına gelen Bangladeş, resmi olarak 1971'de bağımsızlığını ilan etmiştir. Öncesinde ise yine İngilizleri ve sömürgeciliğin karman çorman ettiği bir tarihi buluyoruz. 12. Asırdan 1757 yılına kadar Müslümanların kontorlü altında olan bölge, daha sonra İngiliz hakimiyetine girer. Hindistan'da sömürgeci bir yönetim süren İngilizler, Bangladeş'i de Hindistan'a bağlı Bengal eyaleti olarak yönetmiştir. Ne zaman ki, Hintliler İngilizleri bölgeden atmış, asıl karmaşa o noktada başlamıştır. Coğrafya aynı ırktan olan ancak Budist ve Müslüman halklardan oluşmaktaydı. Bölgedeki hakimiyetini "belirgin olmayan" yollardan yürütmek isteyen İngiltere için bir fırsat sağlar bu durum. Zaten sornasında bölgede bitmek bilmeyen bir kavga başlar. Müslümanlar Pakistan olarak ayrılmak ister, Bangladeş'i de kendine katar. Doğu Pakistan olarak anılan Bangladeş ise bağımsızlık ister. Bu durumdan yararlanmak isteyen Hindistan, Pakistan'ın karşısına çıkar. Bir de Keşmir sorunu baş gösterir. Bu kadar karışıklığa rağmen Bangladeş 1971'de bağımsızlığını elde etmeyi başarır. Gelelim bugüne...

Türkiye'den Dubai aktarmalı giderek ve uykusuzluğun da eklendiği bir sarsıcı yolculuk sonunda Dakka'ya ulaştım. Zaten Dubai'den uçağa binerken ayağı terlikli, kafasında yün bereler olan Bangladeşli yol arkadaşlarımı gördüğüm an "değişik" bir coğrafyaya gittiğimi anladım.




İndiğim zaman ufaktan ama kalabalık bir havalimanı ile karşılaştım. Pasaportu damgalatma, valizi alma gibi işlemleri 1,5 saatte tamamlayabildim. Valizim cırt bir pembedir ki böylece diğer valizler arasında bulmam kolay olsun. Ama gittiğiniz ülke Bangladeş'se zaten çıkan valizlerin %90'ı sarı, mavi, yaşil, pembe ve kırmızı gibi bol renklerden oluşuyordur ve benimkisi gibi çabalar nafiledir! Bir de valizi beklerken sivrisinek sokması ile sıtmanın ciddiyeti bu ülkede neir testi yaptırmış oldum.

Şehir oldukça büyük. Lüks villalardan çadırlara kadar çok çeşitli insanın yaşadığını belli etmekte. Gökdelenler var, hemen yanında pazar yeri gibi dökük çarpık binalar bulunmakta. Bir de demeden geçemeyeceğim, Ankara'daki gibi üst geçitler de var.




Trafik ise gerçekten sorun. Aynı noktada yarım saat kıpırdayamadan beklediğiniz oluyor. Hal böyle olunca şehir içinde hareket imkansızlaşıyor. Bu soruna neden olanlardan biri de ucuz ulaşım olması amacıyla kullanılan bisiklet arabalar ve tuc-tuclar. Tabi trafik bu halde olunca etrafta çok sayıda satıcı var. Son dönem çıkmış İngilizce kitaplardan, yiyeceğe bir çok şey satıyorlar. Bunun dışında dilenciler de musallat oluyor.






Ülkenin kalabalık olduğunu arabadan izlerken bile anlamanız mümkün. Sokaklarda acaip bir yoğunluk var. Ayrıca sokakta yaşayan insanları da görüyorsunuz. Bütün bunların doğal sonucu sokakta yemek yiyen, uyuyan ve diğer ihtiyaçlarını (?!) gideren insanlara rastlamanız mümkün.



Sömürgeciliğin getirdiği izler her anlamda sürmekte. Fakirlik, üretimin olmaması, beyaz insanın sokakta yürüyememesi. O yüzden şehri yürüyerek dolaştım gibi bir seçenek yok.




Yeme - içme kısmına gelirsek. Yine otel dışında yemek yemeye fırsat olmadı ama mekanlar varmış. Otelde ise her türlü yiyecek vardı. Hiç bir sıkıntı çekmedik. Yine musluk suyu uyarısı var tabii.

Satın aldığınız kıyafetlerin bir çoğunda göreceğiniz "made in bangladesh" yazısından tahmin edebileceğiniz üzere birçok ünlü markanın fabrikası var Dakka'da. Onların satış noktalarına gittiğiniz takdierde de 1-5 dolar arası inanılmaz ucuz fiyatlara kaliteli kıyafet almanız mümkün. Tabii vaktiniz ve rehberiniz varsa. Benim gibi vakit noksanlığı çekenler için de şehir içinde gidilebilecek birkaç yer var. Ancak kıyafet olarak pek bişey bulunmuyor. Daha çok bölgeye özel takı, biblo, çanta, örtü ve tabii ki  Sari gibi alışveriş öğelerini edinebiliyorsunuz. Fiyatlar çok ucuz olmamakla beraber yine de ucuz. Bunun dışında ilginiz varsa çeşitli incileri, taşları çok uygun fiyatlara bulabilirsiniz.



Yağışlar ve sel baskınları ile sürekli toprak kaybeden Dakka, giderek küçülmekte. Eğer olur da bir göreyim diye düşünceniz varsa (belgesel de yeterli olabilir!) yağışsız bir mevsimde gidiniz. Böylece televizyonda karşınıza çıkan tren üstünde giden insanlara da yakından bakma şansınız olabilir!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Emmy 2017