Yüksel Karanlıklar Lordu, Yüksel!
Hani bazı filmler, diziler, şarkılar vardır, yerinde ve zamanında güzel, işte John Carpenter'ın Prince of Darkness'ı da öyle.
Bu aralar evimizi saran korku filmi izleme vebası ile Rosemary'nin Bebeği'nden sonra eşimin "vakti zamanında" severek ve korkarak (eh, çocukmuş o zaman) izlediği Prince of Darkness'a el attık.
John Carpenter'ın yönettiği 1987 yapımı filmde, benim tanıdığım herhangi bir sima yoktu, muhtemelen sizin de bilmediğinizi düşünüyorum ve uzun uzun bilmediğimiz cast'ı buraya sıralamıyorum. Filmde tek bir tanıdık var, o da Alice Cooper. Psikopat bakışları ile filmin ilk yarısının tek sürükleyici öğesi desem?
Konuya gireyim kısacık... Terk edilmiş bir kilisede, içinde ne olduğu anlaşılamayan bir sıvı bulunan bir silindir bulunur. Efenim, vakti zamanında bir yerlerde bulunup kiliseye konmuş bu silindirin yanında bir de kalınca kitap bulunmaktadır. İçinde Aramcadan, Latinceye Yunancadan çeşitli matematiksel işlemlere kadar "çok karışık" bir yazım tarzı bulunmaktadır. silindiri bulan Rahip, bir üniversite profesöründen bu konuda yardım ister. O da öğrencilerini peşine takarak kiliseye giderler.
Üstün bilgisayar teknolojisinin yardımı ile bir yandan kitabı deşifre ederlerken bir yandan silindire çeşitli testler uygularlar. Çeviriden çıkan sonuç silindirin Şeytan'a oğlunu diriltecek bir sıvı olduğu, dirilerek kıyameti başlatacağı gibi bir çok korku filminde yaşanan keşifler neticesi olay başlar. Yine devamına girmiyorum. Sonuçta sinema tarihinde belli yeri olan bir film, bakarsınız izlemek isteyen çıkar!
Kişisel görüş kısmına gelirsekkkkk... Eğer filmleri ciddiye almadan, eğlenmek adına izleyenlerdenseniz izlenebilir bir film. 80'lerin korkunç kıyafet ve saçları, oyunculukların kötülüğü, canavar/şeytan türlemelerinin absürdlüğü bu filmde de mevcut. Ama onun dışında ne korkmak için ne de hoşça vakit geçirmek için izlemeye değecek bir film değil. "Vakti zamanında" ordaysanız ve izlediyseniz, hatıranızı lekelemeyin, bırakın orada kalsın.
Bu aralar evimizi saran korku filmi izleme vebası ile Rosemary'nin Bebeği'nden sonra eşimin "vakti zamanında" severek ve korkarak (eh, çocukmuş o zaman) izlediği Prince of Darkness'a el attık.
John Carpenter'ın yönettiği 1987 yapımı filmde, benim tanıdığım herhangi bir sima yoktu, muhtemelen sizin de bilmediğinizi düşünüyorum ve uzun uzun bilmediğimiz cast'ı buraya sıralamıyorum. Filmde tek bir tanıdık var, o da Alice Cooper. Psikopat bakışları ile filmin ilk yarısının tek sürükleyici öğesi desem?
Konuya gireyim kısacık... Terk edilmiş bir kilisede, içinde ne olduğu anlaşılamayan bir sıvı bulunan bir silindir bulunur. Efenim, vakti zamanında bir yerlerde bulunup kiliseye konmuş bu silindirin yanında bir de kalınca kitap bulunmaktadır. İçinde Aramcadan, Latinceye Yunancadan çeşitli matematiksel işlemlere kadar "çok karışık" bir yazım tarzı bulunmaktadır. silindiri bulan Rahip, bir üniversite profesöründen bu konuda yardım ister. O da öğrencilerini peşine takarak kiliseye giderler.
Üstün bilgisayar teknolojisinin yardımı ile bir yandan kitabı deşifre ederlerken bir yandan silindire çeşitli testler uygularlar. Çeviriden çıkan sonuç silindirin Şeytan'a oğlunu diriltecek bir sıvı olduğu, dirilerek kıyameti başlatacağı gibi bir çok korku filminde yaşanan keşifler neticesi olay başlar. Yine devamına girmiyorum. Sonuçta sinema tarihinde belli yeri olan bir film, bakarsınız izlemek isteyen çıkar!
Kişisel görüş kısmına gelirsekkkkk... Eğer filmleri ciddiye almadan, eğlenmek adına izleyenlerdenseniz izlenebilir bir film. 80'lerin korkunç kıyafet ve saçları, oyunculukların kötülüğü, canavar/şeytan türlemelerinin absürdlüğü bu filmde de mevcut. Ama onun dışında ne korkmak için ne de hoşça vakit geçirmek için izlemeye değecek bir film değil. "Vakti zamanında" ordaysanız ve izlediyseniz, hatıranızı lekelemeyin, bırakın orada kalsın.
Yorumlar
Yorum Gönder