TBT: The Lost Boys
Instagram'da vücut bulup çarşambadan heyecanı saran TBT yani throw back thursday hashtag'ini bloguma taşımaya karar verdim. Şimdilik sevdiğim filmler üzerinden gitmeyi düşünüyorum. Belki ileride çeşitlendirebilirim. Bakalım...
İlk TBT'i nev-i şahsına münhasır bir dönemin yani 80'lerin çocuğu: The Lost Boys. 1987 yılı yapımı, yönetmenliğini Joel Schumacher yapmış. Gelelim oyunculara. Dönemin en hit isimlerinden Jason Patrick (Sleepless'tan hatırlayabilirsiniz), Kiefer Sutherland, Corey Feldman, Dianne Wiest ve Edward Hermann (Rory Gilmoer'un rahmetli dedesi).
Açılış sahnesinden müziklere, konusuna ve vatkalı, renkli kıyafetlerine kadar tam bir 80'ler filmi olan The Lost Boys, Santa Carla isimli küçük bir kasabaya taşınan iki kardeşin, kasabada yanlış arkadaşlar seçmesini anlatıyor. Ayakkabısının arkasına basan apaçiler değil tabii bu arkadaşlar. Bildiğin vampir, kanlı dişli soluk. Kardeşlerden büyük olanı Michael (Jason) uyum sürecinde yanlış tiplere takılır ve azıcık dönüşür. Durumu çakan ufak ve bilmiş kardeş Sam (Corey Heim) abisini kurtarmak için arkadaşları ile işin peşine düşer. Filmde unutmayacağım birkaç sahne vardır ama asıl aklımdan çıkmayan pilav gibi gözüken sonra kımıl kımıl ortaya çıkan kurtçuklar. 1 saat 36 süren film tam pazar günü mısır eşliğinde, battaniye altında izlenecek türden. Beğenmezseniz gelin 1 saatinizi iade ederim. Daha uzun süren izlemelerde iade kabul edilmemektedir. Bir filmi beğenmediğinizi 1 saatte anlamıyorsanız size iade yok.
Vampir ve zombi sevgime (valla seviyorum) ön ayak olan yapıtlardan biri de bu filmdir. Öyle tutuk, kabız Bella ile gözüne büyük gelen lens takmış vampir Edward'ın kalpleri eriten Algida kıvamlı hikayesine benzemez. Hem korkutucu hem eğlendiricidir, 80 dönemi filmlerinin çoğunun olduğu gibi. 90'ları da severim illa ki!
Kült film kategorisinde olan bu filmi bin kere izlesem sıkılmam. 30. yılını dolduran bu film de yeniden çevrim furyasına dahil edilirse şaşırmam. Ancak aslının verdiği keyfi veremez! 80'lerde gibi giyinme isteği uyandıran, 80'lerin rock müziklerini spotify listesine ekleten, her türlü klişe ve gülümseten esprileri barındıran bu şaheseri izlemediyseniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.
Yorumlar
Yorum Gönder