Açlık Oyunları
Son dönemde hangi filme gittiysem değişmeyen tek bir durum vardı, filmin ortasında cep telefonunu çıkarıp karanlığı ışığı ile delerek bir halt ettiğini sanan mal izleyicinin varlığı! Gören de önemli bir cerrah da, acilen ameliyata çağrılma ihtimali olduğu için sürekli telefonunu kontrol etme gereği var sanacak. Öyle bile olsa, girme arkadaşım sinemaya, git evinde izle!
Zekası düşük sinema izleyicisine çemkirdikten sonra şimdi gelelim fillmimize... Twilight muadili Hunger Games... Daha önce kitap ile ilgili düşüncemi bu blogda bir yerlerde demiştim, isteyen üşenmesin bulsun, okusun. Ya da hemen hemen aynı şeyleri söyleyeceğim için uğraşmasın.
Film izleyici kitlesi olarak fazlaca teenage kitleye hitap ettiği için, benim gibi erişkin bünyelerde hafiften bir burun bükmeye neden oluyor en baştan. Ama yine de para verip izlediğime göre o kadar da bükmemişim :p Kitle sorununu saymazsak fena film değildi demekle başlayayım. Kurgu, mekanlar, karaktarler, kıyafetler oldukça başarılı. Filmde "baydı ama haa" dedirten bir kısım yok, gayet akıcı. Oyunculuklar oldukça iyi. Hemen buraya bir dipnot düşmek istiyorum. Twilight serisinde kitaptan filme uyarlanırken Bella karakterinin hafiften zeka özrü varmışcasına hayata geçirilmesi, don bakışları ve ifade güçlüğü gibi yaşadığı düşüşe benzer bir düşüşü burda da hissettim. Jennifer Lawrence'n oyunculuğuna diyeceğim bişey yok, lakin karakteri tam olarak içine sindiremediğini düşünüyorum. Bir de Stanley Tucci'nin yerine filmde Özkan Uğur oynnuyor sandım uzun süre.
Filmin konusunu artık duymayan kalmamıştır diye bir de ben açıklamak istemiyorum. Kitapla ilgili düşündüğüm olayı burda da tekrarlamam gerek. Konu aslında çok başarılı. İşte savaşan bölgelere "sen misin bunu yapan" dedirtmek için çocuklarını kurban etmelerini istemeleri gayet sarsıcı bir durum. Ancak, filmde/kitapta bir Lord of the Flies'taki gerçeklik, yaşananların derinine inme yok. Sadece Rue ölünce duygusal bir an yaşanıyor ki o da duygusal. Yaşanan barbarlık, vahşet, insanın içinde barındırdığı cani, hem de çocuk yaşta ülenn'e vurgu yapılmıyor. Fazla yüzeysel geçiliyor bu vahşet hadisesi, doğrudan action'a odaklı gidiyor hikaye. Bence bundan dolayı da inandırıcılığını yitiriyor. Filmin bu konuda kitaba göre bir avantajı var tabii ki. Görsel efektler, film müzikleri derken izleyici zaten işin derinine bakma ihtiyacı olmadan, sıradan bir aksiyon filmi izlercesine izliyor, kitap kadar göze batmıyor. Ancak neticede hikayenin önemini yok ediyor bence bu durum.
Serinin devamını okumadığım için, serinin diğer iki kitabında belki konuya daha derinlemesine bir bakış yakalama şansları olduğu düşüncemi tahmin olarak belirtiyor ve aksiyon filmi seviyorsanız, daha iyi bir alternatif bulamadıysanız, izleyin tabii diyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder