Aramızdaki Huzursuz Ev Kadınları
Her insanın dünyaya gelişinin bir amacı var mıdır, bilemiyorum? Ancak herkesin bir modeli ve büründüğü karakter var, işte ondan eminim. Başlığımızdan anlaşılacağı üzere, bugün üzerinde duracağımız karakter ev kadını. Ev kadını diyorum, yanlış anlaşılmasın. Kast ettiğim çalışmayan, evde çocuk büyüten vs. kadın değil. Doğuştan "ev kadını" genleri ile dünyaya gelenler.
Ey okuyucu, kimdir ev kadını? Ev kadını, yaşı başı kaç olursa olsun sosyal ortamlarda güne gitmiş kadın gibi süzülen, hayatta kendini iş ile değil eve ilişkin hususlarla kanıtlamaya çalışan, koca-çocuk hasreti çeken/amaçlayan ve ev ayakkabısı olan kişidir. Evet, ev ayakkabısı. Bu türü böyle ayırt etmeniz çok kolaydır. Bir insan niyedir ev ayakkabısına sahip olur? Hele de 40lı yaşlarında, gün gün gezmeyen biriyse? Teknolojik devrimler arka arkaya patlarken, insanlar ipaddan twit atmaktan kendini alamazken "ev kadını" çantasında ev ayakkabısı ile size gelir. Bu haftasonu arkadaşlarla evde takılalım modunuz birden kadınların birbirne yemek tarifi verdiği, erkeklerin bir köşede sigara içip futbol muhabbeti yaptığı bir ortama dönüşür. Ayakkabı deyip geçmeyin, Cinderella'nın hayatını da bir ayakkabı değiştirmiştir.
Bu kadını cumhurbaşkanı ilan etsen, derdi tasası çocuk yapmak, yaptığı çocuğu komşununkinden başarılı kılmaktır. Vatana, millete hayırlı evlat yetiştiriyor, fena mı?
Süslenir, püslenir (güne gidercesine), ortaya çıkar. Modadan uzak, yine 40lı yaşlarındaki anne kıyafetleri ile dolaşır. 15 yıldır sahip olduğu, kolyeyi, bileziği moda sanır, sosyal ortamlara karışırken düğünde takılan takılarını takar çıkar. Bir de makyaj yapar ki aman diyim! 15 sene önceki hostesler gibidir. Tuhaf göz makyajı, turuncu ya da bronz allık. Ama allık öyle böyle değil, rengi verircesine bol bol sürülmüştür. Kimi elmacık kemiğini tutturabilir, kimi "bunun yeri olsa olsa burasıdır" deyip gözün altına sürer (Japon mangası etkileşimli muhtemelen :)) Halbuki ne dedik, ipad, youtube, blog çağı bu. Herhangi bir kaynaktan makyaj nedir, nasıl yapılır, öğrenilir! Haa bi de bu teyzem kılıklılar, o akılları ile size moda/kıyafet/makyaj konusunda akıl verir, sizi beğenmez. Sen önce git coral nedir, mint green nedir onu öğren be bebişim! Kendilerini en trendy görenler zaten çeşitli yerlerini leopar deseni ile döşerler, koltuk misali. Örnek aldıkları ismin Ahu Tuğba olmasından kuşkulanıyorum!
Burun bükme olayı yemek konusunda da vardır. Kendileri analarının karnından kepçe ile doğdukları için, bir gurme edası ile yaptığınızı eleştirir. İşte insan iyi aile çocuğu olmasa orda iki güzel laf eder de hadi etmiyor yine.
Bunlar bir de birbirlerini çekemezler. Birinin arkasından atar tutar, sonra terbiyeli ya, "hepsi hepsi ama X gerçekten çocuğu çok güzel besliyor!" şeklinde övgü/sövgü ile sonlandırır. Taraf tutmaya bayılırlar. Gün yapabilen gün, onu yapamayan günümsü yapar ve sevilmeyen/çirkin ördek yavrusu çağırılmaz. Arkasından atılır, tutulur. En sevmediğim şey kadın kadına oturmadır. Kendi kız arkadaşlarımla oturup saatlerce muhabbet etmeye bayılırım, ama içinde "ev kadını" ruhu barındıranlardan nefret ederim! Ya o ne gereksiz muhabbetler! Bakın size tespit etmeye yarıyan bir tüyo daha. Yiyecek bir şey ikram ettiyseniz, bilmem kimin tarifi mi bu diye sorarlar? Çünkü bilmem kim dışında kimse o yiyeceği dünya üzerinde yapmamaktadır. Yiyecek kültürünü blog okuyarak, hele de kitap okuyarak geliştiremezsin! İlla bilmem kime sorman lazım.
Bir de size uyarım var. Sakın ama sakın bu insanlara övgü dolu bir laf etmeyin! Üstüne su gelmiş Gremlin gibi oluyorlar. O yavru köpek bakışlarına aldırmayın, bırakın kendi haline. Güzel yemek yaptıysa, iyi yedik işte, daha ne diyip geçin. Çok lazımsa yarım ağız - ki onu da gözüne sokun - teşekkür edin. Yoksa bir Kate Middleton sanır kendini, başınıza bela. Olsan olsan Nur Hayat olursun sen hülenn!!!
Bu kısıtlı dünyalı insanlarla maalesef bir arada olmaya mecbur kalabilirsiniz, benim gibi. Allah düşürmesin! Ben 2-3 ayda bir görüşerek maruz kaldığım dozu düşük tutmaya çalışıyorum. Akşam evde kitap okumak, Mad Men izlemek gibi aktiviteleri olmadığı için sizi yalnız kalmış, asosyal bir hayata mahkum sanıyorlar. Ay yazarken içim daraldı!
Diyeceğim o ki, Allah kimseyi bunlarla aynı ortama düşürmesin, düşürürse yüz göz olmayın, uzaktan bakın, hee diyin, zorlarsa iki laf sokun, o biraz onu oyalar. Buradan erkelere bir çift lafım var! Eşlerinizin, partnerlerinizin evde oturmasına izin vermeyin, işe yollayın! En azından iş yerinde dedikodu ypıp biraz rahatlasın, kafayı başka şeylere takmasın!
Yorumlar
Yorum Gönder