Yaz Bekarı

Gülşen Bubikoğlu'nu sevmeyen Türk kadını var mıdır acaba? 70 yıllardaki saçları, kıyafetleri, özellikle Tarık akan'la aşk filmlerini sevmemek mümkün mü?

Bugün Göksel'den "Sen Bensiz, Ben Sensiz"i dinlerken aklıma Gülşen Bubikoğlu'nun "Yaz Bekarı" (1974) filmi geldi. Konusunu hemen özetleyelim: Orhan (Tarık Akan) mutsuz bir evliliği olan bir işadamıdır. Evliliğini karısından çok oğlu için devam ettirmektedir. Karısıyla ettiği kavgalardan birinin ardından evi terk eder ve kafa dağıtmaya gittiği barda, şarkı söyleyen Leyla'dan (Gülşen Bubikoğlu) çok hoşlanır. Kadar bu ya, bir yaz yağmuru anında aynı taksiye binerler ve herşey böyle başlar. Filmin bu aşamasından sonra kendini bekar tanıtan Orhan'ın Leyla'yı elde etmek için yaptıkları romantik-komedi tadında ilerliyor. Ne var ki her evlilik dışı ilişkide olduğu üzere Orhan'ın da karısı bu ilişkiyi öğrenir. Orhan gerçekten aşık olduğu Leyla'dan vazgeçmek istemez ama Leyla böyle bir durumu kabul edemez ve gider...




Romantik-komediden dramaya geçen türüyle, izleyici de bir dolu his yaratan bir dönem filmidir Yaz Bekarı. Filmin çoğunluğu naif bir aşk hikayesi şeklinde geçse de, yaşanan ilişkinin "yasak" olması, 70'lerde azalmaya başlayan özgürlükçü ortam ve artan muhafazakarlığın ve her zaman sosyal yapımızda kutsal addedilen evliliğin önemini vurgular şekilde evlilik aşka galip gelir. Film Leyla'yı "o kadın/ kötü kadın" olarak değil, erkek tarafından kandırılan, gerçeği öğrenince arkasını dönüp gitmesini bilen gururlu bir kadın olarak sunar. Evli olduğunu bile bile ilişkiye girse kötü olacak bir kadın bu fark dolayısıyla "yırtmakta" ve bizim için hala "iyi kadın" olmaktadır. Zaten film boyunca da namusunu korumak için türlü türlü yollar dener.



Her zaman insanların dile getirdiği bir geyik vardır. Eskilerin ilişkileri daha gerçekti, eski bayramlar daha güzeldi vs. vs. Aslında geriye dönüp baktığınızda en az şu andaki kadar yozlaşmış bir ortam olduğunu görebilirsiniz. Farkı, o dönem feysbuk yok, magazin programları saldırgan değil ve insanlar dedikoduyu sevse de daha kendi halinde, yaşanan yozluklar bu kadar göz önünde değil. İnsan doğası hep aynı. Bir de ilişkinizi yüceltmek istiyorsanız, bu sizin elinizde; bayramınızı sizin ve çocuğunuz için anlamlı yapmak istiyorsanız bu da sizin elinizde. Her bayram turlara katılıp yurtdışına gidip sonra zaten bayram da kalmadı demenin mantığı nedir bilmem?



Sonuç olarak, bugün de Türk filmlerinde "kadının namusu" korunmaya çalışılıyor, "evlilik" yüceltiliyor, ama gerçek hayatta böyle mi emin değilim. Bundan 20 sene bugün çocuk olanlar da muhtemelen bugünlere bakıp "eskiden dünya böyle miydi?" diyecek. Değişen insanlar değil de kirlettiğimiz dünyanın bizi cezalandırdığı iklimler galiba. VIII. Henry'nin derdi neyse Orhan'ın derdi de o ve gelecekte de bu aynı kalacak.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Emmy 2017