Ben Gülüyor Muyum?!

Tipik sinirlenmiş insan sözüdür "ben gülüyor muyum?!" Ancak bu sefer sinirle alakası yok yazacaklarımın. Bu aralar kafayı komedi filmleri/programlarına taktım. İzlediklerime değil de izlemediklerime daha doğrusu.

Sanırım öteden beri baskı altında tutularak, gözü içi açılmayan Türk insanı "humor" denilen olayı pek bünyesinde barındıramamış, barındırdığını zanneden de ettiği lafların çoğunun patavatsızlık ya da densizlik olduğunu anlayamamış. Yani efenim genetik olarak biz "lack of humor" bir toplumuz. Biz karşımızda en ufak otorite görünce ezilip büzülmeye bayılan, karşımızdaki otorite figürü bırakın espri ile ortamı yumuşatmayı çatur çutur geçiren ya da demin dediğim gibi kendini humorous sanarak çamları deviren ve karşımıza gerçekten mizah anlayışı olan bir insan çıktığı zaman donuk bakışlarla kendisini süzen bir toplumuz. Eh tabi ki her genelleme gibi bu da istisnalarını barındırıyor. Ama durum bu, bi bakın etrafınıza!

Küçüklüğümü düşünüyorum. O yıllarda neye gülüyorduk diye. Karşıma "Olacak O Kadar" çıkıyor. İlla her bölümü izlenir, ertesi gün okulda üzerine konuşulup gülünürdü. Ama o zaman aklım(ız) bir çok şeye yetmiyordu. Yani karşımızdaki programın kalitesizliğini anlayabilecek kapasite barındırmıyordum(uk). Ya da illa çıkan siyasi lider taklitleri. Neticede çocuk iki nedenden ötürü gülüyor. Birincisi etraftakiler gülüyor, ben de güleyim bari. İkincisi ise güldürmeye çalışan adam düştüğü, kafasını çarptığı zaman. Yani mizah anlayışı içermeyen bir güldürmede tepki veriyor. Yani çocuktuk güldük ama komik değildi hacı!



Sonraki dönemde karşımıza Bir Demet Tiyatro çıktı. Bakın, ona gerçekten gülüyordum. Şimdi olsa yine gülerim. Nedeni basit. Çünkü zeka var esprilerde. Zeka olmadan mizah olmuyor. Olsaydı Levent Kırca o korkunç sarhoş taklidini hala yapmaya devam eder ve hala birileri gülerdi. (Yoksa devam ediyor da ben mi bilmiyorum?)

Cem Yılmaz gösterileri bir furya oldu, hala devam ediyor. Filmlerinden zerre hazmetmem ama gösterileri gerçekten başarılı. Komik, olması gereken komik.

Bir ara da televizyonlarda ecnebi sitcomların çakmaları döndü. Evli ve Çocuklu'yu bile taklit etme cüreti gösterildi. Beklenildiği üzere çuvallandı. Bir şeyin orjinali varken niye taklidi izlensin ki, hem de kötü ve anlamsız füzyon hali ile? Hele de komedi gibi zor bir alanda.

Kültürel farklılık mizahı etkiliyor. O yüzden çoğulcu demokrasimimizde ecnebilerin komedileri pek tutmuyor. Belden aşağı konuşmadan çıkamayan Mehmet Ali Erbil tutuyor, tuvalet esprisini mizah sana Recep İvedik ve türevleri tutuyor, hala nereye koyacağımı bilemediğim Şafak Sezer film ardına film yapıyor. Bir de en kıt esprilerle ve berbat oyunculukla insanlara sunulan "En Çok Bilmem ne Hareketler" ve türevleri izleniyor. Ve işte bunlar beni başlığa götürüyor, içinde azcık sinir barındıran şekilde soruyorum, ben gülüyor muyum? Hayır. Bu lack of humor olan durum komedileri beni güldürmüyor. Tuvalet esprileri ve cinsellik içerikli esprilerin tutmasını da geleneksel baskı içinde gelişen toplum ezikliğine bağlıyorum. Düzeltin arkadaşım bu anlayışı, biz de adam gibi komedi izleyelim.

Yaa evet, o kalemle çizilmiş sakalla ve kaşa yapıştırılmış kuş tüyleri ile gerçekten komik bi görünüm elde edilmiş.

Çok yaratıcı, inanılmaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Gezi Notları: Bangladeş