İtalya: Milano

Önceki postta dediğim gibi Milano hem biraz ulaşım sebebiyle hem de "Milano'yu görmeden olmaz" diyerek seçtiğimiz amma velakin çok süre ayırmamaya karar verdiğimiz ilk durağımız oldu.

Öğlen 12 sularında ulaştık Milano'ya. Havalimanından 10 Euro'luk otobüs seferi ile şehir merkezine geçtik. Kaldığımız otel (Windsor) google map'e ve yorumlara göre tren istasyonuna yakındı, biz de orada indik. Ertesi gün Venedik'e geçeceğimiz için öncelikle tren biletimizi aldık, sonra ufak çekçeklerimizle yola koyulduk. 

Sabahın köründe başlayan Havaş-Esenboğa-Sabiha Gökçen-Milano-Şehir merkezi yolculuğunun yorgunluğu ile nedense otele giden yol gözümde büyüdü. Bir de kestirmeden değil de azcık da olsa yolu uzatarak gitmişiz, onun da etkisi var.

Otel yapıldığı ilk dönemde (muhtemelen 70ler-80ler) oldukça modern ve ihtişamlıyken şimdi biraz eski kalmış. Buna rağmen odalar yenilenmiş ve oldukça modern, geniş, banyo güzel. Ücretsiz internet var. Bir de kahvaltısı daha önce de belirttiğim gibi fevkalade!

Odaya yerleşip kendimize gelene kadar saat 3-4 olmuştu. Attık kendimizi sokağa, otelden aldığımız harita ile. Çok kafa yorduğumuz bir yer olmadığı için en ünlü merkezi yerlerine bakar geçeriz dedik.

Bize en büyük sürpriz ise hava durumu oldu. Hava kapalı ve oldukça soğuktu. Yanımda ince bir hırka ve yine ince bir ceket vardı. kat kat giyinsem de ortalama bir Türk kadını olarak üşümekten kendimi alamadım. Bir de akşamüstü bastıran yağmur da üstünün tüyü oldu.


Sabahtan beri birşey yemeden ordan oraya sürüklenince etraftan gelen kokularla kendimizi hemen hemen ilk gördüğümüz yere attık. Daha doğrusu ilk başlarda "hımm bilemedim, dur biraz daha gidelim" diyerek etrafta dolandıktan sonra. Tabii ki uyduruk bir yer oldu ve iki sandviç, 2 bira ve bir patates cipsine 22 Euro bayıldık. (Bu yazıyı geziyi yapmamızdan 14 ay sonra yazıyor olmakla beraber nedense ödediğimiz parayı unutmamışım :))

Yemek yediğimiz yer ünlü Teatro alla Scala'nın yanındaydı. Biraz oranın etrafını dolaştık. İçeri girmek için uzunnn bir kuyruk vardı ve illa içeri girmek lazımsa bir gün performans izlemek için gireriz diyerek yolumuza devam ettik. 

Ana meydana, Duomo'ya doğru yol aldık. Duomo'ya giderken önce Galleria Vittorio Emanuele II'den geçtik. İçerisindeki şık dükkanlar ve restoranlardan çok tavan süslemelerini ağzı açık izledik. Her bir köşesi ayrı bir seyirlik!


Sonunda meydana ve Duomo'ya çıktık. Dışarıdan bol fotoğraflı bir tur sonrasında, içerisini gezdik. Bu tür çok ayaklı gezilerde olduğu üzere, ilk girdiğimiz katedralleri ve müzeleri uzun uzadıya gezerken bir süre sonra vızzztt sesi eşliğinde hızlı gezmeye başlıyorsunuz. Eh biz de Duomoyu gayet sindire sindire dolaştık. Sonra dışarıda Avrupa Şampiyonası için kurulan ekranlardan birinin karşısına elimizde içeceklerle kurulduk ki yağmur yüzünü gösterdi.

Bir saat kadar Galleria içinde o dükkan senin bu dükkan benim oyalanıp yağmurun dinmesini bekledik. Baktık bir değişiklik yok, seyyar satıcılardan bir şemsiye aldık, yola koyulduk. Akşam yemeği için mekan bakınalım dedik ama etrafta gözümüze yine doğru düzgün bir yer kestiremedik. Bu tür durumlarda yanınızda tuğla kalınlığında kitap da olsa nedense gidip oturacak bir yer bulamıyorsunuz. Çoğunlukla önceden gideceğiniz restorana kadar araştırma yapıp programda yer vermek gerekiyor. Biz o kadar detaycı insanlar olmadığımız için yine uyduruk bir yemeğe yine abuk sabuk bir fiyat ödeyerek otele döndük. 

Ertesi sabah güzel bir uykunun ardından kahvaltı ve sonrasında tren istasyonuna doğru yola koyulduk. Tren numarasız koltuklardan oluştuğu için çoook daha erken gelmemiz gerektiğini anladık, geçmiş olsun. Zaten Venedik'e vardığımızda trende nerdeyse kimse kalmamıştı.

Milano-Venedik arasında Como Gölü ve Verona gibi ilgi çekici noktalar bulunuyor. İkisini de ayrı ayrı görmek istememe rağmen diğer ayakların daha ağır basmasından ötürü bir sonraki sefer diyerek buraları atladık.

Sonuç, bizim için Milano sınıfta kaldı. Şık giyimli İtalyanları görmek ve belki orada bir süre yaşayıp onlarla akşamüstünde birer aperitivo içmek için uygun bir yer olabilir ama bir turist için çok da bir numarası yok. Como Gölü gibi çevresinde gezip görülecek yerler daha ilgi çekici.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Masalların gerçek sonları...