İş Yerinde Hayatta Kalma Kılavuzu - 9 Pratik Adım

Daha önce bir iki kere iş hayatı mevzusuna ucundan dokunduysam da bu sefer süper faydalı bir yazıyla konuya derinlemesine gireceğim. Geçen yıl yazdığım zombilere karşı savunma yazısını da okumanızda fayda var. Zira hemen hemen yakın konular ;) Okumak isteyenler için tıkınız

Gelelim iş hayatına... 10 seneyi geçen bir iş hayatı tecrübem var. Birkaç farklı iş ve ortam görme imkanım da oldu. Oldum, bittim ben de diyemem. Ama naçizane kendimce kafamda oluşturduğum belli püf noktaları mevcut. Tabii bu anlatacaklarım ofis ortamı, hatta 8-5, 9-6 çalışanlar için. Mümessil olup bütün gün arabada dolanan adama benim anlatacakların çok da fayda getirmez. 

Hadi ilk maddeye dalalım.(Yazar bu esnada Muse'tan Uprising dinleyerek ilham almaktadır...)

1. Öncelikle hayırlı olsun! İşin büyüğü küçüğü, iyisi kötüsü olmaz. Zaten işin güzeli de olmaz :) Siz bakmayın, hem sevdiğim şeyi yapıyorum, hem üstüne para veriyorlar, ahahaha diye gezen tiplere. Kaç yıllık tecrübeniz olursa olsun, bir işe başladığınız an herşeye sıfırdan başlamışsınızdır. Çünkü her yerin kendi kuralları, tarzı vardır. O yüzden ilk madde "keep calm and carry on" dostlar. Yaklaşık olarak 3 aya tekabül eden bir süre sizin ortamı çözme sürenizdir. Altını çizerim, 3 ay. 2 ay olmaz mı? Yok! Ne yaparsanız yapın 3 ay oranın acemisisinizdir. Kendinizi ortama, muhabbetlere ve işe çok kaptırmayın. Sakin olun. Herşeyi çözeceksiniz.


2. İş hayatı dediğiniz şey bir cangıldır. Her köşede sizi yemek için bekleyen bir dolu hayvan, böcek ve et yiyen bitki mevcuttur. Tek tehlike de onlar değildir. Tekin olmayan meyvelerden de yememeniz lazım. Zehirler, sürüne sürüne ölürsünüz. Şimdi anlamadım diyenler için biraz açayım. İş hayatı evinizin sıcaklığında kavga ettiğiniz abiniz ablanızla olan ilişkilerin bulunmadığı, üniversitede trip atıp not vermeyen arkadaşınızın arkasından saydırabildiğiniz arkadaşlarınızın olduğu ortam DEĞİLdir. Acımasız gibi görünse de "Trust no one!" ortamıdır. Gerçekten emin olana kadar kimseye güvenmeyin. Bu demek değil, kimseyle muhabbet etmeyin. Ama kimsenin yanında patronunuzu ya da çalışma arkadaşınızı çekiştirmeyin. Ettiğiniz lüzumsuz lafların sonra kafanıza çivi gibi çakılması ile sonuçlanabilir. Bu süre öyle 3 ayda değil. Her kişi için minimum 3 ay sayın. Yüzeysel muhabbet ettiğiniz insanlar için bunu 1 yıla kadar uzatabilirsiniz.

3. Hayatta genel duruşum kimseye yaranmak için eğilip bükülmemek, yalakalık yapmamak üzerinedir. Siz de benim gibiyseniz iş hayatında s.çtınız demektir :) Patron dediğiniz adam Bill Gates bile olsa (iddialıyım) yalakalıktan hoşlanır. Benim gibi asilzade halinde dolanan bir tip bile olsanız arada (kusmadan) ufak iltifatlarla bu görevinizi yerine getirebilirsiniz. Her sabah patrona çay götüren tip olmayın. Patron görünce bükülen tip hiç olmayın. Ama arada minik iltifatlar atın, mutlu olsun patroncağız. Eğer dengeyi sağlayamaz abartırsanız, sonunda patrondan iki de bir laf yiyen karaktersiz birine dönüşürsünüz. 

Kesin beni çekiştiriyorlar :( Kesin...

4. Kılık kıyafetle ilgili de bir madde girelim. Birincisi ortamınızı iyi değerlendirin. Resmi bir ortama çicekli kıyafetlerle gelmeyin. Aynı şekilde herkesin kot giyip gittiği bir ortama döpiyes (kaynana mode on) giyip arz-ı endam etmeyin. Ecnebilerin "capsule wardrobe" dediği olayı iş hayatınıza uygulayabilirsiniz. Belli temel parçalar seçip, evirin çevirin giyin. Ama şunu unutmayın, iş hayatı  kıyafetinizle fark yaratmanız beklenen bir ortam değil. Kıyafet sayınız çok olsa da, değişik değişik giyinmeyi sevseniz de abartmayın. Dökülmeyin de. Sünnet töreni anası olmayın, tuhaf kahverengi-yeşil takım giyen Hüseyin emmi de olmayın.

5. İş ortamının tekinsizliğinin bir diğer göstergesi izinden döndüğünüzde masanızda bulamadığınız makas, zımba, silgi benzeri kırtasiye ürünleridir. Üç kat yukarıdan birinin gelip masanızdaki zımbayı alma ihtimali, yarın sabah dünyaya uzaylıların iniş yapması kadar yüksek bir ihtimal olduğundan ötürü, oturup çay-kahve içtiğiniz tip hooop size sormadan masanızdan mallarınızı alır, kendi çekmecesine tıkar. Es kaza görseniz hemen "ay unutmuşum" diye üstünden atar gider. Bundan dolayı, 5. pratik adımımız malınıza sahip çıkın. Yokluğunuzda kırtasiye ürünlerinizi saklayın.

İş çıkış saatine yarım saat kala toplantıya çağrılan personel

6. İş hayatı dedik, iş hariç herşeyden bahsettik :) İşle ilgili diyecek çok şey yok. Hata yapmadan işinizi yapın. Ahahah bu çok kolay lan deyip işi hızlı hızlı bitirmeyin. Sizden önce o işi yapan 20 yıllık çalışan andaval mı ki aynı işi üç günde yapıyor? Akıllı olun. Deadline'ı olan işi öldürmeyin. Ama acelesi olmayan işleri azıcık yaya yaya yapın. Çünkü patronlar çok çalışan, dinamik elemanları sever. Bu iyi yapıyor deyip işi onun üstüne yığar. Aynı maaşı alan aynı kapasitedeki diğer eleman ise bütün gün Trendyol, Zara gezinir, sen ter akan bölgelerinin üstünde kıvranırsın. Yine geliyorum dengeye. Dengeyi kurun. abartmayın. Madalya takan yok. 

7. Samimi olun. Çünkü samimiyetsiz insanlara çok kılım! Özellikle yalakalık konusunda zirve yapan tiplerin Gülben Ergen gülüşleri ile ortamda arz-ı endam etmeleri pek mide bulandırıcı. Samimi olun. Pazartesi pıtırcık olmanızı kimse beklemiyor. Siz işle ilgili söylenirken "ama çok şükür işimiz var" diyen gereksizlerden olmayın. Daha sayacak şey çok da, siz anladınız işte.

8. Esprili olun. Cem Yılmaz olacağım derken çomar konumuna düşmeyin tabii. Az ve öz espri yapın. Zeka göstergesi olsun esprileriniz. Şart mı? Değil elbette. Ama esprili bir insan karşısındakine lök diye laf sokarken bunu espri kılığına daha kolay sokar. Böylece hareket alanınız geniş olur.

İşi bil, işe gitme!

9. Last, but not least, iş saatinde kendinize ufak molalar verin, vakit ayırın. Bütün mesele çişe gittim, sigara içtim değil. Beyninizin de sibobunu arada açın. Bunun için tabii ki en güzel yol bilgisayardan bişiler açmak. Ama bunu kimsenin gözüne sokmadan yapmak. Umuyorum ki masanızda bilgisayarın en optimum konumunu buldunuz. Yani kimsenin ekranınızı görmemesini sağladınız. Bitti mi? Yok. Oturup yarım saat gazete okuyorsanız, lök gibi iş yapmadığınız ortadadır. Ne yapmalı? Poker face olacaksınız öncelikle. Hatta biraz nemrut bir görüntü takının. Çok önemli bir meseleye kafa yoruyor gibi görünün. İkinci olarak arada klavyeyle bişiler yazın. Son olarak, ara ara etrafı kolaçan edin. Dalıp yakalanmayın. Gazete, ekşisözlük dışında pdf formatında yükleyeceğiniz kitapları da çatır çatır okursunuz. Ama neymiş, poker facemiş ;)

Yukarıda saydığım bu 9 maddeyi hayata geçirin, iş ortamında pammuk gibi dolaştığınızı göreceksiniz. Tabii ki bu madde sayısını artırabilirsiniz. Hatta varsa fikirleriniz, lütfen aşağıya yazın, hepimiz nemalanalım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Gezi Notları: Bangladeş