Holmes, Sherlock Holmes!

Dizi muhabbeti sizleri ne kadar baydı ya da aydı bilemem ama azcık daha sürecek, sabredin! Başlıktan anlaşılacağı üzere şimdi elimizi, gözümüzü bir Brit dizisine attık: Sherlock.

Öncelikle izlemediyseniz, muhakkak ama muhakkak izleyin! Bu birrr...

O kadar dizi izleyip beyin sulandıran bir insan olarak bu diziye çok kuşkucu yaklaştım ve elimi uzunnn bir süre sürmedim. Ama bir sorun bakalım niye? Niye? Çünkü holivud versiyonu filminin çıktığı dönemlere denk gelmişti. "Amanın bu tuttu, dur bundan biz de nemalanalım" şeklinde ortaya çıkan filmleri, dizileri sevmiyorum. O yüzden gayet ön yargılı olarak kenara attım. Sonracıımmaa, dizinin posterinde Sherlock'un o fularlı hali falan bende dönem dizisi izlenimi bırakmıştı. Baydı ama bu dönem dizisi diyip, tekrardan ilk nedenle bağdaştırıp koydum kenara.



Lakin dostlar, geçenelrde Cnbc'-e'de tanıtımı döndü ve "neyyy" oldum. Meğersem günümüzde geçiyormuş bu dizi. Hımmm dedim usulca. Bir bölümcük bakabilirim dedim. Zaten ilk sezonu hepi topu 3 bölüm çekilmiş, izlenir dedim. Açtım. İlk sahnede Martin Freeman'ı gördüm, aaaa diyerekten sevinç beğeni arası bir tepki verdim. Sonra jenerik girdi. Yazmasın mı Steven Moffat (bkz: Coupling)? Tamam dedim, bu iş oldu. Zaten müzik de süper.

Hikaye bildiğiniz Sherlock Holmes hikayesi. Olayları günümüz dünyası ile bağlamışlar, alt hikayede de Moriarty hikayesini geliştiriyorlar, yeşertiyorlar. İlk bölümde müzik kullanımı biraz "overdose" olmuş. Müzik güzel, gaz, girdiği yerlerde "Allah Allah" nağraları atmak isteği yaratıyor ama bir süre sonra yoruyor. Galiba yapımcılar da fark etmiş ki gittikçe azaltmışlar diğer bölümlerde. Hafif Pirates of the Caribbean ile Dexter arası bir etki bıraktı bende.



Hemen hemen bütün versiyolarına olduğu üzere Sherlock karakteri bizi kendine hayran bıraakıyor. Adam İngiliz, yakışıklı, aksanı kulaklarımızda tereyağ etkisi yaratıyor, inanılmaz zekice çözümler yapıyor, ukala, burnu havada... Yani bir erkekte arayacağınız bütün özelliklere sahip :) Sherlock karakterini Benedict Cumberbatch hayata geçiriyor. Orjinali sarışın adamın, inanılmaz kötü duruyor! Moffat yavrum, doğru tercih yapmışsın! True Blood'ın Eric'i varsa, Sherlock'un SH'si var dedirtiyor. Kısacası adam tam olmuş, inandırıcı ve bizi peşinden sürüklüyor. Demeden geçmiyim, müziğin yanı sıra SH'nin de ses tonu Dexter'ı andırdı. Evet, evet bayıldım ben bu adama.



Watson rolünde Freeman var ki tam olmuş. Watson günümüze ışınlansa 2-3 ay sonra bu adama dönüşürdü diyorsunuz.

Oyunculuklar dışında kurgu da başarılı bir şekilde kotarılmış. Lakin, lakinnn... Çok uzun. Bir Türk dizisi uzunluğu olmasa da ortalama bir dizinin nerdeyse 2 katı sürede ve ister istemez bir süre sonra sıkmaya başlıyor. Belki bir sezonda 3 tanecik izleyince ve onu da zamana bölüp izleyince çok sorun yaratmıyor olabilir ama "izleyeyim de bitsin bu sezon" olayına pek girilmiyor. Ormanda on aslan gücünde Phantom misali 2 bölüm başlı başına diğer dizilerin 4 bölümüne eşdeğer bir etki yaratıyor, beyni uyuşturuyor.

Henüz ilk sezonu izlemeyi başarabildim ama 10 üstünde 10 veriyorum. İzlemeye devam edeceğim. Hadi siz de izleyin, kırmayın beni.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Masalların gerçek sonları...