Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Afrika'ya gidecek olmak insanda tuhaf bir heyecan uyandırıyor. Bir yandan gözümün önüne Meryl Streep'in Out of Africa'sı gözümün önüne geliyor, bir yandan Hotel Rwanda. Neler görürüz acaba diye heyecanlanırken bir yandan da sarı humma, polio vs aşısı olmanın verdiği tedirginlik oluyor. Öyle ya da böyle yola çıkıldı...

Nereye gittiğimize azcık bakalım... Kamerun kendi halinde bir ülkeyken, Portekizliler keşfediyor. Wouri Nehri'nden toplayıp götürdükleri karideslerden ötürü ülkeye Rio dos Camaroes yani Karides Nehri diyorlar. Bu oluyor mu zamanla Cameroon! Portekizliler yiyip içip gezerken sömürge peşinde koşan Almanlar olayı bir adım daha öteye taşıyıp doğrudan sömürgeleri ilan ediyorlar. Ama hayat hep sürprizlerle dolu. Almanlar 1. Dünya Savaşı'nda yenilince (hani biz de yenilmiş sayıldık ya!) ülkenin kontrolü Milletler Cemiyeti kisvesinde İngilizlere ve Fransızlara geçiyor. Kuzey Fransızlarda, güney İngilizlerde kalıyor. Sonra ne oluyor diyorsanız, bir çok sömürge/manda ülkesindeki durum tekrarlanıyor. Kağıt üstünde bağımsızlık, gerçekte sömürgecilerin desteği olan silahlarla çıkan iç savaşlar. Ülke de hem müslüman hem hristiyan toplumun bulunması da ortalığın karışması için bir başka sebep. Günümüze geldiğimizde ise çoğu Afrika ülkesinden daha istikrarlı ve sakin bir durum sözkonusu. Yani, korkmayın, gidin.



Sanmayın ki uçağa binmek ulaşmak için yeterli! Sömürgecilik 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kademeli olarak kalkmış gibi gözükse de günümüzde çeşitli yönleri ile devam etmekte ya da bazı etkilerini sürdürmekte. Eski Fransız sömürgesi olan Kuzey Kamerun'a ulaşım Paris üzerinden mümkün olabilmekte. Hal böyle olunca gidişin süresi 1,5 günü bulmakta. Biz de Paris'te bir gece konaklayıp ertesi sabah uçağa binip 9 saat sonunda önce Douala'ya (ticaret kenti) ulaştık. Uçak orada bir saat bekledikten (tabi ki biz içinde) sonra Yaounde'ye doğru 1 saatlik bir uçuş daha yaptı.

Havalimanı 3. ve 4. dünya ülkelerinde görmeye alışık olduğumuz küçük ve havasız olanlardan biriydi. Aşı olayı ciddi bir mesele. eğer yanınızda kartınız yoksa hiç gözünüzün yaşına bakmadan sizi odaya alıp aşılıyorlar. Aman diyim!

Dışarı çıktığınız an etrafınızı bir dolu Kamerunlu vatandaş sarıyor, taksiye ihtiyaç var mı,bagajınızı taşıyayım mı? Hatta doğrudan elinizden almaya çalışıyorlar. Uzun yolculuğun ve Afrika'ya geldim tedirginliği sonucu hafif ürkütücü gelebiliyor tabii.



Biz Hilton Yaounde'de kaldık. Oranın en iyi oteliymiş. Bu tür ülkelere gittiğimde duymaya alışkın olduğum "ülke koşullarında beş yıldızlı" sıfatını bu otel içinde kullanmak mümkün. Odam kedi işemiş gibi kokuyor, çarşaflarımın rengi gri, koltuklardan toz kalkıyor vs. vs. Ama inanın 2 gün kalınca pislik gözünüze daha az görünür oluyor. Bu arada musluk suyunu diş fırçalarken dahil kullanmamaya, akşamları sivrisineklerden korunmaya tabii ki özen gösteriyorsunuz. Sonunda da bişey olmadan dönüyorsunuz.



Biraz kişisel görüşlerimi anlatayım... İlk gün hafif ürkek bakışlar atan bünye kısa sürede düzeliyor ve etrafa ilgi ile bakmaya başlıyor. Dediğim gibi Kuzey Fransız sömürgesi imiş ve Fransızca ana dil. Eh böyle olunca benim gibi Fransızca bilmeyen bünyeler höö kıvamında dolanıyor etrafta. Yine de derdinizi bir şekilde anlatıyorsunuz. Bizim ziyaret çoğunlukla otelde çalışmak ile geçti diyebilirim. Dışarıda yemek yemeye çıkmadık. Otelde yemeye çekinenler de oldu ama benim bünye aldırmaz bunlara! Gayet de güzel yedim. Özellikle ananaslar çok taze ve lezzetliydi.





Etraftan bahsedeyim biraz da. Şehir 70 yıllarda takılıp kalmış binaları, kızıl toprağı, etrafta futbolcu olma hayali ile yol kenarında antrenman yapan futbolcu gençleri ile oldukça otantik ve sevimli bir görüntü yaratmakta. Yemyeşil bir bitki örtüsü var. İnsanlar oldukça sevecen yaklaşıyor. Bir çok Afrika ülkesinde olan beyaza karşı nefret dolu bakışlarla burada karşılaşmıyorsunuz. Tipik bir kentte olan marketler, iş yerleri burada da var. Bir de bol sayıda sokak satıcısı var. Yiyecekten kontöre ne ararsanız bulabilirsiniz birden dibinizde.




Sokaklar öğrencilerle kaynıyor. Çocuk her yerde çocuk dedirtiyor. Bir yandan içinizi bir hüzün kaplıyor, bir yandan elinizden onlara gülümsemek dışında bir şey yapamayacağınızı biliyorsunuz. O ufaklıklar bir gün büyüyecek, abileri gibi futbolcu olup bu hayattan kurtulma hayalleri ile yol kenarında koşmaya başlayacaklar.






Üniversiteye çıkarsanız bütün kenti kuşbakışı görebilirsiniz.



Şehrin bir saat kadar uzağında goril parkı yer almakta. Aşağıda göreceğiniz üzere sevimli ama bir o kadar korkutucu şempanze, goril, maymun ve bilimum türü bu parkta koruma altına alınmış. Çok da yüksek olmayan bir ücrete parkı yürüyerek gezebiliyorsunuz. Parkın içinde ayrıca yaşayan köylüler de var. Parkın yönetimi ise beklendiği üzere "beyaz" adamda.

 




Bu ufak bey bizden mikrop kapmasın diye yakınına yaklaştırmadılar. Zoom eseridir bu fotoğraf.



Parktan dönüşte benzinimiz azalınca gözümüze yol kenarında benzin satanlar takılıyor. Aralarında "ufak" işletmeciler de var.




Yaounde'ye giderseniz pazarına uğramadan dönmeyin. Oldukça uygun fiyata çok kaliteli el işi maskeler, biblolar, takılar, resimler vs vs bulmanız mümkün. Sıkı bir pazarlık gerektiriyor. Bir kısmı İngilizce de biliyor.




İmkanım olsa bir gün tekrar ziyaret isteyeceğim bir yer Yaounde. Yolunuza çıkarsa kaçırmayın.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kuveyt

Gezi Notları: Bangladeş