Hani bir genç kız vardı, fakir ama gururlu, ha bir de dövmeli!

Polisiye romanlara aşkım Agatha Christie ile başlamıştı. Hemen hemen her kitabını okuyup bitirdikten sonra Grange'dan Lawrence Block'a, kedili polisiyeleri (Lilian Jackson Braun) ve bin türlüsünü okudum. Hal böyle olunca piyasaya bu tür kitaplar çıkınca hele de bestseller diye pazarlanınca avuç içlerim kaşınıyor. Önceki yaz da kendime "Girl with Dragon Tattoo"yu okumayı iş edindim. Tatile giderken çantaya kondu. Plaj, yeme-içme, gezme, uyuma üçgeninde niyeyse payına sadece 20 sayfa civarı bir zaman aralığı düştü. Ankara'ya dönüldü, kitap çantada çeşitli mekanları gezip Ankara'yı öğrendi. en son kalınlığına yenik düşüp arabanın arka koltuğuna geçti. Bir iki aylık koltuk macerası sonunda şimdi yaban ellerde durmakta...



Peki neden böyle oldu sevgili okur? Kitap sıkıcı mı geldi? Aksine sarmaya da başlamıştı (altını çizerim başlamıştı). Ama tatil rehaveti, sıcak hava, uykunun tercih edilir olması sonucu kim vurduya gitti. Peki bizim ilişkimiz bitti mi, ASLAAA....

Daha önce de dediğim gibi fragman izlemeye bayılıyorum. (Höö diyenler için bkz ) Geçenlerde de (baya bir geçti) Girl with Dragon Tattoo'nun holivud versiyonunun fragmanına rastladım. Vay anasını dedim fragman sonunda. Her film aşığı torrentçi gibi geçtim bilgisayar başına ve 2009 İsveç yapımını buldum. Dün de bir güzel izledim. Hatta 2,5 saatlik filmi gecenin bir körü olmasına ve uykusuzluktan ölmeme rağmen kapatamadım.Son dönemde izlediğim en başarılı polisiyelerden biri oldu.




Konusunu okuyanlar ve okumayanlar için özetlemek gerekirse, 40 yıl önce bir kız ortadan kaybolur, amcası onu bulmayı kendine iş edinir ve işte film ortaya çıkar. Uzun uzun anlatıp herhangi bir sırrı bozmayalım. filme gelirsek, oyunculuklar süper. Lisbeth'in o zor karakterinin aksettirilmesi çok, çok başarılı. İzlerken içimin kaldırmadığı bazı sahnelerdeki (anlayan anladı) oyunculuk düzeyi inanılmaz. Karakterler ve onları canlandıranlar ancak bu kadar doğru seçilebilir dedirtiyor. Özellikle Lisbeth'in yüz ifadesi ve vücut şeklini düşününce, bir kişi bu rolü ancak bu kadar iyi canlandırabilir. Gerçi önümüzdeki aylarda holivud versiyonunu da göreceğiz, ama Noomi Rapace gerek erkeksi tavırları gerekse derinlerde yatan kız çocuğu kırılganlığını inanılmaz güzel bir dengede sunuyor.

Sırada Girl who Played with Fire durmakta; hem kitap hem film olarak! Hangisinin galip geleceğine dair içimde bir his var ama hayırlısı...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Gezi Notları: Bangladeş