Fierce is Her Strenght

Kadınların kadınlara karşı yaklaşımı, bir erkeğe karşı yaklaşımından ya da bir erkeğin kadına karşı yaklaşaımından çok farklıdır. İki erkek  "survival of the fittest" dünyasında rekabet halindedir, yeri geldiğinde işbirliği yapar; ancak niyeyse kadınlar Hobbes'un "Homo Homini Lupus" mottolu doğa durumunda yaşar. Sadece rekabet değil, yeri geldiğinde yok etme üzerine kurulu bir ilişki sürdürürler. Bu elbette ki her kadın-kadın ilişkisi için geçerli değildir. Ancak bunun varlığı da inkar edilemez.

Üniversitedeyken Sosyoloji Hocam sormuştu, çıkar gütmeyen ilişki var mıdır diye, ben de  "anne-çocuk" ilişkisi demiştim. Cevabım o an onu çok tatmin etmemişti ama belki de doğrusu oydu. Hadi bakalım, burdan nereye varacak acaba mı diyorsunuz? Yine ben ve yine yeni yeniden bir dizi yorumu...

Geçen sezon ekrana gelen mini dizi Mildred Pierce, gerek Kate Winslet'in silip süpürdüğü ödüllerle gerekse "nayır, nolamaz, hain evlat" nidalarına neden olan Evan Rachel Wood ile uzun süre gündemde kaldı. İşin en başına gelirsek...



James M. Cain'in kaleme aldığı "Mildred Pierce" romanı ilk olarak 1945'te film olarak uyarlandı. Ayrıntılı olarak bakayım diyenler için buyrunuz... Film, aynı dizide olduğu gibi Mildred Pierce rolündeki Joan Crawford'a çok sayıda adaylık ve ödül getirmiş.



Sene 2011 olduğunda ise mini dizilerin kanalı HBO, yeni bir yorumla eseri tekrar ekrana taşımaya karar veriyor. Bu sefer Mildred Pierce rolünde, severim de çok severim diyebileceğim Kate Winslet var. Dizi, Büyük Buhran sonrası, ekonomik sıkıntı içinde olan Pierce ailesinin evine konuk olmamızla başlıyor. Mildred kocası Bert'ün (Brian O'Bryne) kendisini aldatmasına daha fazla dayanamaz ve onu evden ve hayatlarından kovar. 30'ların o zor koşullarında işsiz, kocasız ve neticesinde parasız kalan Mildred "düzeyli metreslik" dahil olmak üzere çeşitli yollar dener. İş arar. Ancak ekonomik kriz o derece derindir ki etrafta kendisinin sahip olduğu nitelikte çok sayıda kadın ve az iş vardır. Neticede hiç istemese de garsonluk yapmaya başlar. İki kızı olan Mildred, evi geçindirmeyi başarır ama büyük kızı Veda ile başa çıkma konusunda sınıfta kalır. Oldukça genişşşş bir giriş yaptıktan sonra, gerisini olur da izleyen olursa diye kendime saklayayım.

Karakterlere gelirsek, hiç şüphesiz ki Kate Winslet Mildred Pierce rolünde döktürüyor da döktürüyor. Dizinin başında, kocasız ve çaresiz kalmış bir kadının çekimserliğini, garsonluk konusundaki "o kadar da değil yahu?" tavrını, sonrasındaki tedirginliğini inanılmaz başarılı yansıtıyor. İlerleyen bölümlerde Monty Beragon (Guy Pierce) ile ilişki süreci, boşanmış bir eşten sevgili olmaya geçişi kendimiz yaşıyormuşuz gibi izliyoruz. Ve tabii, en önemlisi kızı ile olan ilişkisi. Fırtına, fırtına, az bulut, o güneş mi yoksa, aha da fırtına şeklinde seyreden bir ana kız ilişkisi. Anne kız ilişkileri hiç bir zaman dalgasız deniz gibi olmaz, her zaman pürüzler, her zaman çeşitli şiddetlerde tartışmalar olur. Ama Mildred ile Veda arasındaki ilişki daha bir farklı.



Veda karakteri ile karşılatığımız zaman ailesinin geçirdiği süreçten dolayı aslında ürkmüş ve en yakınında annesini bulduğu için ona saldırdığına inandığımız bir küçük kız görüyoruz. Annesinin garson olduğunu keşfettiği anda yaptığı küstahça hareketi, ergenliktir olur öyle diyerek geçiyoruz. Mildred içinde bulunduğu hale alışmış olsa da kendine yediremediği için kızının kendisinden çok daha iyi bir konuma gelmesini istiyor. Vakti zamanında Mildred'ın içindeki "özel kişi"yi keşfedemedikleri için kendisini kayıp bir vaka olarak görüyor, kızında da gördüğüne inandığı aynı "özel olma" durumunun üstüne gidiyor ve bunu yaparken de her fırsatta Veda'ya özel biri olduğunu hatırlatmaktan geri kalmıyor. Peki ne mi oluyor? Veda, öğretmenlerinin beceremediğini söylemesine rağmen piyano çalmakta inat ediyor. Veda annesinin uyarılarına kulak asmıyor. Çünkü o en iyisini biliyor. Ve sonu gelmeyen bir kazık atma süreci başlıyor, Mildred'a yönelik. Peki biz izleyiciye ne mi oluyor? Kızı sürekli dövmek ve pataklamak istiyoruz. Hatta Mildred'a iki güzel tokat atmak istiyoruz. Artık Winslet ve Wood ikilisinin rollerini ne derece iyi kotardığını siz düşünün!


İnsan 7sinde neyde 77sinde de oymuş!


Sonuç, kaçırılmaması gereken bir izlence keyfi. Vaktim yok demeyin, zaten hepi  topu 5 bölümcük.

P.S: Çocuk yetiştiren bütün ana babalar izlemeli. Şu an birçok ebeveynin çocukla uğraşmamak adına ya da "benim çocuğuma kimse laf söyleyemez", "benim çocuğum yapar istediğini" düşünceleri ile çocuk yetiştirme tarzları sonucu oluşacak canavara bir önizleme şansı veriyor bu dizi. Aman siz siz olun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gezi Notları : Kamerun - Yaounde

Gezi Notları : Kuveyt

Gezi Notları: Bangladeş